Ermeni Meselesi ve Biz - Şakir ALBAYRAK Eğitimci&Yazar

Ermeni Meselesi ve Biz


Her yıl, bir Ermeni meselesidir, 24 Nisan haftasında hortlatılıyor. Bu hortlatmanın sebebi Türkiye’nin itibarının aşağı çekilmesine sağlamaktan başka bir şey olmadığı ortada. Dünya tarihinde ölçütlere uygun bir Ermenistan devleti kurulduğuna dair kayıt yok. Bir Ermenistan krallığı var lakin müstakil değil. Ermeni milleti, Osmanlı tabiiyetindeyken “millet-i sadıkla”  ibaresiyle anılırdı. Hükümetin Ermenilerle de bir problemi yoktu. Ne var ki Şanlı Türk’ün şanını hazmedemeyen ve de başka emelleri güden Dünya Siyonizm’i Osmanlı devletin direkt müdahale edip emellerine ulaşılamayacağı bildiğinden karanlık dehlizlerde yol almayı tercih etti. Osmanlı uyruğundaki bilhassa gayr-i Müslümlerle İdarenin arasını açmak için kullanılabilir kişileri örgütleyip bağlı oldukları halkın idareye kaşı kıyamını sağlamayı planladılar. Osmanlıyı göçürebilmek için  yıkacaklarını planladıkları diğer devletlere bile Ermenileri destekletmeyi başardılar. Huzur ve sükûn içinde yaşamayı isyanlarla yaşamaya tercih eder hale geldiler. Ermeni Hınçak ve Taşnak sutyan terör örgütlerini kurdurup faaliyete geçmelerini sağladılar. Halk da Türk İdaresinde yaşamaktan Ermeni idaresinde yaşamayı tercih eder hale getirildi. Örgütün emrinde iç isyanlar ve katliamlara teşebbüs edip Komşu bildikleri Türklerin köylerini basıp katliamlar yapmayı, köyleri yerle bir etmeyi kahramanlık sandılar. Anadolu’nun birçok yerinde çıkardıkları isyan ve katliamlardan, meydana koydukları cinayet fecaatlerinden mütevellit, zamanın hükûmeti tarafından yaşadıkları illerden diğer illere göçertmeleri sağlandı. Kullandıkları güzergahlarda, ilin idare mesullerine koruma kollama vazifeleri tebliğ edildi. Buna rağmen menzile ulaşana kadar bazı nahoş olaylar meydan gelmesine tam manasıyla mani olunamadığından cezalandırılan yetkililer de oldu.

Ermenilerin yaşadıkları illerde, işledikleri cinayetlerin önü bir türlü alınamıyordu. Hükûmet 1916’da bu olayların raporunu tutturmayı ihmal etmedi. Bu rapor ,1973 Yılında “ERMENİ MESELESİ ve TÜRKİYE (Otağ yayınları Abdullah Yaman)adıyla yayımlandı. Bu kitabı bilenler bilir, ağlayarak okursunuz.

Buna rağmen Ermeni katliamları ayrıntılarıyla bilinirken muhasım milletler ve etki mercileri, Ermeni tehciri esnasında tabiatıyla oluşan vakaları soykırım diye tanımlamaya çalışıyorlar. “Soykırım=Jenosd” kelimesi veya tabiri,1944 senesine kadar hukuk literatüründe mevcut olmadı. Bu kelime, Polonyalı bir Yahudi(Raphael Lemkin (1900–1959) tarafından, Nazi idaresinin Yahudilere uyguladığı katliamların tanımlaması için ortaya çıkarıldı. Kelime Yunancadan mülhemdir. Kelime, 9 Aralık 1948'de Birleşmiş millerce hukuk terimine dönüştürüldü.
Hukuk usulüne göre suçlular, geriye dönük cezalandırılamazlar.

Biraz hafıza tazelemeye çalışalım. 28 Ocak 1973 günü, Amerika’nın Los Angeles şehrinde, Başkonsolos Mehmet Baydar ve yardımcısı Bahadır Demir’in şehid edilmesini hatırlayalım. Profesör Dr. Mehmet Çelik’in Balıkesir’de Adalet ve Kalkınma Partisinin Siyaset akademisi formunda yaptığı ir konuşmadan hatırladıklarımı nakledeyim. Olay şöyle cereyan etmiştir: Ermeni Katil 77 yaşındaki 

Mıgırdıç Yanıkyandır. Erzurum doğumludur. Cinayet Baltimore otelinde gerçekleşmişti. Baskonsolos ile temasa geçen Yanıkyan, elinde Türkiye’den getirilme bir sanat eseri tablonun olduğunu, bir törenle bunu Türk temsilcilerine vermek istediğini söyler. Güzel bir olay, Türkiye’ye ait bir sanat esrinin Erzurum doğumlu bir Eski Osmanlı vatandaşı tarafından iade edilme arzusu gerçekten dikkate şayandır. Mıgırdıç Yanıkyan’ın Cinayet, katliam planı uygulama anı, adım adım yaklaşıyor. Maksadı cinayeti TV canlı yayınından göstermek. Gerçi bizim, o yıllarda yaygın bir Tv çalışmamız henüz gerçekleşmiş değildir. 

Teslim töreni başlıyor, konuşmalar yapılıyor. Eseri huzurda vermek istediğini söyleyen Mıgırdıç Yanıkyan,  eseri almak için sahnenin arka tarafına gidiyor. Bizim konsolos ve yardımcısının arkasına geçince enselerinden tabancayla şehid ediyor. Mücadeleyi başlattığını söylüyor.
Bu cinayetin hukukî kovuşturmasının yapılıp yapılmadığını bilmiyorum. Taammüden işlenen bu cinayet bile olmayan “Tehcire dayalı” soykırımı iddialarının çürütülmesine yeter de artar bile.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi HDP namındaki partinin Ermeni asıllı Türk milletvekili, Soy kırımının yasallığının temini için kanun teklifinde bulunma ihanetine teşebbüs etmiş. Neredesin ey izan? Şaşmadı mı hâlâ mizan? Mevcut anayasamızın aykırı partilerin hal ve hareketlerinin kapatılmasına yarayacak hükümlerinin tadil veya ihdas edilmeleri artık vazgeçilmez hale gelmiştir. Muğlak ifadelerle tecziye üretmenin mümkün olmadığı geçmişte görülmüştür.
Garo Paylan Ermeni Menşeli de olsa Türkiye cumhuriyeti milletvekilidir. Yaptığı, Türkiye Cumhuriyeti Milletvekilliğine uyan bir davranış asla ve kata olmaz.
Garo Paylan isimli şahıs, hazineden milletvekili maaşı almaya hala devam edecek mi? Milletvekilliği de devam edecek mi?

Bu tür davranış sahipleri, hak ettikleri muahezeyi görmezlerse bunu mükâfat sayıp işlerine bildikleri yoldan devam ederler. 
 

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!