Evcilleştirme Üzerine - Şakir ALBAYRAK Eğitimci&Yazar

Evcilleştirme Üzerine


Hâkim medeniyet mensupları, başladığını kabul ettikleri andan günümüze kadar zamanı, kendi ideolojik anlayışlarına göre tanzim ve tasnif etmişler, hâkimiyetleri sebebiyle de insanlığa
kabullendirmişlerdir. Bu zaman içerisinde cereyan eden olaylar için de aynı şeyleri söylemekte beis yoktur çünkü onlar hâkimdirler, dedikleri dedik, çaldıkları düdüktür.
Bu anlayış, İslâmî anlayışlara meydan ve fırsat bırakmadığı için kendi değerlerimize sahip olmakta behemehâl güçlük çekiyoruz. Tarihin yazının icadıyla başladığını öğrettiler, yazının Sümerlerin icadı olduğunu anlattılar. İslâmî bilgilere göre Müslümanlarca ilk insan ve ilk Peygamber olduğuna
inandığımız Hz. Âdem (AS)efendimize Yüce Allah tarafından 10 sahife verildiğine inanıyoruz. Bu
inanca göre Hz. Âdem (AS)min okuryazar olduğuna inanmak lâzım. Hâkim medeniyet hâkimlerinin böyle bir derdi olmadı, olmayacak da.
İnsanları, ırklarına, renklerine sahip oldukları iktisadî güçlerine, velhâsıl her türlü nüanslarına göre ayırmayı bilimsel kalıba dökerek dış dünyaya takdim eden hâkim medeniyetin beyanlarına inanmakta hiç sakınca görülmedi. Onların bu durumu, insanların hâkim medeniyet hâkimlerinin istedikleri gibi hareket etmelerini temin etmekten başka bir maksada matuf olmadığını kabul etmek bilimsel bir
keyfiyet olacaktır.

Bu medeniyetin anlayış ve yayımlarına göre ilk insanların halen yaralandığımız hayvanları
evcilleştirdikleri yalanını bilimsel bir kalıba koyarak beşeriyete sunduklarına inanmak lâzımdır.

Niçin? Eğer öyle olsaydı, zamanımız insanları sahip oldukları bilimsel ve teknik imkânları kullanarak enva-i çeşit hayvanı evcilleştirmeliydi. Bugün bunu yapmak, yağmurlu havada tavuklara su vermekten daha kolaydı rama günümüzde şu çeşit bir hayvanın evcilleştiğine dair hiçbir bilgiye rastlanamıyor.
Diğer taraftan, bakıcısına saldıran arslan ve kaplan haberleri pek de az sayılmaz

Hal böyleyken zamanımızdan 11 bin yıl önce insanların köpeği evcilleştirdiği bilgisi ilgili kitapların sayfasında gözüküyor. Burada, sürülerle gezen ve güçlerinin yetemeyeceği hayvanları takım halinde avlayıp yiyen yaban köpeklerinin hâlâ evcilleşmemesine neden şaşılmıyor?
Bunun tam moda tabiriyle bir algı operasyonundan ibaret olduğu gerçeği apaçık meydanda. Cenab-ı Allah ,Kur’an’ı Kerim’inde bu konuda şöyle buyuruyor:
﴾71﴿ Görmezler mi ki kendi kudretimizin eserlerinden olmak üzere onlar için sahip oldukları nice hayvanlar yarattık.﴾72﴿ Bunları kendilerine boyun eğdirdik ki bir kısmı binekleridir, bir kısmını da yerler.﴾73﴿ Bunlarda kendileri için içecekler ve başkaca yararlar da vardır. Hâlâ ­şükretmeyecekler mi? Yâsîn 36.sûre.
Bu kayıt Diyanet mealinde ama Elmalılı, Ömer Nasuhi Bilmen ve Hasan Basri Çantay meallerinde de anlam aynı.
Neymiş? Bazı hayvanlara Cenab-ı Allah, insanların yararlanması için insanlara boyun eğdirmiş,
iteatkâr, musahhar kılmış. Demek ki Hayvanlar, Allah’ın emriyle insanların işine yarar hâle gelmişler.
Zoraki bir işlem yok. İzni olmadıkça bir yaprağın bile kıpırdayamayacağını haber veren Allah izin vermezse yapılacak bir iş yoktur. İnanmayanlar, dev başarılarını Allah’a rağmen yaptıklarını zan ettiklerinden bazı problemlerini çözmede başarı gösteremiyorlar.
Allah’ın dediği olur!

Şakir Albayrak, 10.04.2021 Çekmeköy-İst.

Tefsiri
İlk âyette geçen en‘âm kelimesini (tekili neam) belirli tür hayvanlarla sınırlandırarak tercüme etmek de mümkün olmakla beraber (bilgi için bk. Mâide 5/1), kelime bu bağlamda insanların binmek,
etlerinden, sütlerinden vb. ürünlerinden yararlanmak üzere kendi hâkimiyetleri altına alabildikleri hayvanlar için kullanılmıştır. Âyetin devamından ve müteakip iki âyetten bu mâna zaten anlaşıldığı için meâlde “hayvanlar” şeklinde mutlak bir karşılık verilmiştir. 71. âyetin “kendi kudretimizin
eserlerinden” şeklinde çevrilen kısmı lafzan “kendi ellerimizle yaptıklarımızdan” mânasına
gelmektedir. Burada insanlara lutfedilmiş bir nimet olarak zikredilen hayvanların meselâ tarımsal veya endüstriyel ürünlerde olduğu gibi insanın da katkılarıyla oluşan ürünlerden farklı ve doğrudan doğruya ilâhî kudretin eserleri olduğunu belirtmek üzere böyle bir üslûp kullanıldığı düşünülebilir. Ayrıca bu hayvanların doğasına güdülme, üzerinde hâkimiyet kurulabilme özelliğini yerleştirenin de Cenâb-ı Allah olduğu bu âyetlerde açıkça ifade edilmiştir. Âyetlerin asıl amacının da Allah Teâlâ’nın
insanlara lutfettiği nimetlerin kadrini bilmediklerini, gereğince şükretmediklerini, üstelik kendilerine hiçbir yararı dokunmayan varlıkları tanrı edindiklerini hatırlattıktan sonra Resûlullah’a teselli vermek ve onların sözlerinden ötürü üzülmesine gerek olmadığını bildirmek olduğu anlaşılmaktadır. Nitekim 77 ve 78. âyetlerde müşriklerin küstahlık derecesine varan had bilmez tavırları için canlı bir örnek üzerinde durulacaktır. Burada verilmek istenen mesajın da şu olduğu söylenebilir: Bunca nimetine
karşılık Allah’a şükretmek şöyle dursun bir de O’na ortak koşarak nankörlüğün en büyüğünü yapan bu insanların Hz. Peygamber hakkında ağır hakaretlerde bulunmaları ve haksız sözlerle onu incitmeleri yadırganacak bir şey değildir. Şu halde Resûlullah ve onun yolunu izleyen müminler bu durumdan müteessir olmamalı, haklı mücadelelerini azimle sürdürmelidir. 74. âyette müşriklerin düzmece
tanrılardan yardım göreceklerini umdukları belirtilirken, putların –dünya işleriyle ilgili olarak– Allah katında kendileri için şefaatçilik yapacağı yönündeki inançlarına işaret edilmektedir (İbn Âşûr, XXIII, 71). 75. âyetin ikinci cümlesindeki zamirlerden ilkinin müşriklerin, ikincisinin ise sahte tanrıların
(putların) yerini tuttuğu görüşü esas alındığında âyetin meâli değişir ve açıklaması şöyle olur: Halbuki o putlar âhirette müşriklerin çarptırıldığı azabı seyretmek üzere toplanmıştır ve sayıları da çok olduğu halde onlara yardım edemezler (İbn Atıyye, IV, 463; İbn Âşûr, XXIII, 71).
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 512-513

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!