Kadınların Katledildiği Cinayetler… - Şakir ALBAYRAK Eğitimci&Yazar

Kadınların Katledildiği Cinayetler…


Güncel bilgi vasıtalarımız, şüphesiz, basın ve yayın organlarıdır. Bilgilerimizin hacmi, bunlarla sınırlıdır. Azlık ve çokluk kavramlarının miktarları bunlardan aldığımız bilgiyle sınırlı kalmaktadır. Gün geçmiyor ki bir kadının, şu ya da bu şekilde katledildiği haberini almayalım. Bunları duymaktan mütevellit katlanmaya mecbur olduğumuz üzüntünün derecesini ifadeye kelimelerin gücü kifayetsiz kalıyor.
 Peş peşe duyduğum kadın cinayeti haberinin sayısı bu yazıya başlamadan önce dört idi. Bu maktul kadınların başına gelen bu katliamın durdurulması mümkün değil midir? Hakikaten mevcut hükümetin ilgili birimlerinin bunu önlemeye gücü mü yetmemektedir?

Bir sokak istatistiği yapılsa vatandaşın tek tek söyleyeceği yöntem, (Meşru demiyorum.) kanunî olup olmadığına bakılmaksızın, katillerinin, katlettiklerine mukabil öldürülmelerinden başka bir talepleri olduğu görülmeyecektir. Hal böyleyken katiller, emniyet birimleri tarafından derdest edilip mahkemeye sevk edildikten sonra ya salınıveriliyor yahut cezaî müeyyideye muhatap edilseler bile tak kravatı, çık hâkim huzuruna, iyi halden çık dışarı.

Bu durumda, katillik adeta özendiriliyor. “Öldürürüm, azıcık yatar çıkarım fikri oluşmuyor mu? Kanaatimce oluşuyor. Memlekette kıyamet kadar sosyolog, psikolog, psikiyatr var. Bu tahsile sahiplerin, kadın katillerinin davranışlarıyla alakalı birer görüşleri yok mu? Okul öncesinden sonuna kadar öğrenci davranışlarını takip eden be zevatın bu konuda önleme işine yarayacak bir birikimleri mi yok?
Sözün özü, bu katliamlar, kanıksanmış olaylara dönüşüp gidiyor. Katiller, umursamıyorlar bile. Hiç mi adalet, insaniyet terbiyesi verilmiyor? Boşandığı hanımını yol ortasında pervasızca katlediyor üstelik üstüne motorlu taşıt sürüp ezerek öldürüyor. Boşanmışların münasebetlerinin çeşidinin, diğer insanlarla olan münasebetten bir farkı kalmadığını bilmeyecek kadar cahilin evlenmesine müsaade etmeyin bari baştan alın önleminizi.

Hayat, korku ile ümit arasında geçen bir süreçtir. Değil insan, hayvan bile canının yanacağı işi yapmaktan şiddetle çekiniyor. Sadece kadını değil, diğer insanları da katleden canilerin cezasının ölüm olduğunu bilse bilse ki öldürdüğü insanın cezasının ölüm olacağını bilse ve inansa iki canın kurtuluşuna vesile olunacak. Bir insanı öldürmeyecek, karşılığında kendisi de ölmeyecek. Sonuç, iki insan da yaşayacak. 

Katillerin öldürdükleri, insan değilmiş de katiller insanmış gibi insan hakları konusu, görevli koro tarafından yine görevli bir orkestra eşliğinde gündeme geliveriyor. Esas mesele, yeni cinayetlere nasıl mani olunacağı meselesidir. 

İşin teknik yönünü bilemem. Bu, kanun koyucunun marifetiyle tezahür eder. Katil, bir maktulü nasıl katlettiyse aynı yoldan o katili hukuki olarak katlettiğinizde, öldürenin öldürüleceğinin bilmesinden, canın da tatlı oluşundan bir başkasına ibret teşkil etmesinden sonra diğer katil adaylarının adaylıktan istifa edecekleri kuvvetle muhtemeldir. Kanun koyucu bunu düzenler de gerekli bilgilendirmeyi temin ederse cinayetlerin önünün kesileceğini ümit edebiliriz.

Aksi halde cinayetler devam eder. Bunun tedbiri için yüzlerce yıllık tecrübelere yaslanmaya da gerek yok. Tatlıyı sevdirmenin yolu, acının tadının öğretilmesinden geçer. Terbiye etkinliklerinin de temeli budur zaten. Haz – elem ikileminden, elemin terkini temin ederek hazzın tadının tattırılması. Problem de vardır, çare de vardır. Esas olan adil olup çareyi üretmekten imtina etmeme yolunu seçmektir. 
Çekmeköy –ist 21.11.2021
 

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!