Ünivesite Sınavları ve Hazırlık Çalışmalarına Dair - Şakir ALBAYRAK Eğitimci&Yazar

Ünivesite Sınavları ve Hazırlık Çalışmalarına Dair


Üniversiteye girme isteği, lise mezunlarının endişelerini maalesef artırıyor. Kazanamama korkusu, kazanma duygusunun önüne geçiyor. Bu gel-gitlere hiç lüzum olmadığına inananlardanım. Lise müfredatının içerdiği konular, yeterli derecede işlenirse, sınav teknikleri de yerli yerinde kavratılırsa dershaneymiş, kursmuş… Başka bir desteğe, aslında ihtiyaç yoktur. Ticaretin kaidelerinden biri, tüccarın stoklarından çıkması gereken malın satılması için kimsenin neyine yarayacağı belli olmamasına rağmen tanıtımını yapıp “İhtiyaç varmış.” fikrini aşılayıp kâfi algıyı oluşturup malı satabilmek meselesidir.

Dershane kavramının, hiç ihtiyaç yokken ihtiyaçmış gibi sunumu, dershaneciliğin bazıları için ihanet merkezi haline dönmesine sebep oldu. Bunun sorumluları teknik bakımdan dershaneciliğe ticarî el atanlar mı, kontrol kaybına sebep olanlar mı, kâfi derecede kontrol etmeyenler midir? Burası ayrı bir konu. Tekraren belirtmeliyim ki eğitim anlayışım dershane kavramına geçit vermiyor. Bu konudaki kanaatlerimi 21. Eğitim şurası ön çalışmalarına katıldığım İstanbul MEM’de ifadeye çalıştıydım. Zabıtlarında vardır herhalde.

Ciddi eğitim çalışmalarında dersini tamamen almış öğrencinin, üniversite sınavı için başka bir hazırlığa zaman ayırıp üzülmesine ve zaman kaybına gerek yoktur. 

Devlet, eğitim öğretime zannediyorum 19.asırda el attı. Daha önce, eğitim öğretim özel medreselerde ikmal ediliyordu. “Diploma” kelimesinin yerine “şahadetname” veya daha eski “icazetname” kelimeleri kullanılıyordu hatta etkisi meşhur hocaların verdiği şahadetnameler için ” Filân hocadan şahadetname almış.” ifadesi, “Oxford’dan mezunmuş. İfadesi kadar önemliydi.
Eğitim –öğretimin devletleşmesinden yıllarca sonra tekrar özelleşmesi gerçekleşti. Bunun hayırlı mı hayırsız mı olduğunu tartışmaya açmak bile hayırlı değildir. “Kontrolsüz güç, güç değildir.” hükmüne dayalı bir çalışma yapılsaydı özeli de resmisi de olumlu sonuçlar doğmasına mani olmaya muktedir olamazdı.
8/2/2007 tarihli ve 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununa dayanılarak hazırlanmış dershaneler yönetmeliğinin çerçevesi tartışılmaya kapalı olacak derecede teçhiz edilmiş. Bütün kusuru matlup olan teftişin, esaslı bir biçimde ele alınmamış oluşudur. Demircinin elindeki altın ile kuyumcunun elindeki altının işlenişi aynı olmayacağı gibi uzman bir teftiş heyetinin kontrolünden geçmeyen eğitim faaliyetleri de tabidir ki teftişle gerçekleşen ile aynı olmayacaktır.

Devlet, yetişemediği yerde mi özel sektörü devreye alıyor, beceremediğine inandığı yerde mi? Devletin beceremediğini kabul ve tasdik etmek akla zarardır. Öyleyse ne yapmalıdır? Asıl olanın devlet millet işbirliği ile olmasıdır. Devlet, amelelik değil ağalık yapmalıdır. Bunu da bilinçli yapmalıdır. Neyi, ne maksatla yaptırdığını, tespit ettiği maksada uygun iş yapılıp yapılmadığını kontrol ederse edebilirse zaten sorun hâsıl olmaz. Müfettişler de sorun çözme ve ceza takdir etme yerine rehberlik etme, verimlilik artırma çalışmaları yapmaya vakit bulurlar.

Bu gün, üniversite sınavına, hazırlık ve takviye çalışması için açılmış özel kurslar var. Bir branş için açılmış kursta birden çok branşa ait faaliyet yapılabiliyorsa kurs vermeye mani bir hal yok, demektir. Üniversite sınavları için illâki takviye, destek çalışması yapılacaksa bunun yolu bazı şüphelerden oluşacağı zan ve kabul edilen arızalara mani olmakla mümkündür. Bu da dershane lobisine fırsat vermeyecek bir uygulamayla mümkün olacaktır.

Resmî veya özel okullarda  yapılan eğitim –öğretim çalışmaları sonunda ürettiğimiz diploma benzeri, bir belgenin dershanelerde de üretilmesini sağlamak, bunu resmiyete bağlamak, çözümler arsına girer. Bunları yaparken   unutulmamalıdır ki geçmişte herhangi bir üniversiteden mezun olmadığı, olsa bile meslekî formasyon belgesine de sahip olmadığı halde, dersi işleyebileceğine, kurucu veya kurum müdürünün kani olduğu zevat, ehil öğretmen gibi sınıflara girip ders veriyordu. Bu dershanelerde, ders veren öğretmenin diploma veya sertifika üretimi için imzasına ihtiyaç var kabul edilseydi, bu kayıtışı zevatın derslere girmesi mümkün olamazdı. Yüksek bir Türk gencinin üniversite sınavını kazanmak maksadıyla gittiği dershaneden aldığı veya alacağı eğitim, Motorlu Taşıt Sürücüleri Kursundan Sürücü belgesi(ehliyet) kazanmak için aldığı veya alacağı eğitimden daha az mı değerlidir? Dershanelerin; teftişe açık, belge tanzim etme şartına bağlı, dersliklerinin kontenjanının belirli ve sınırlı olması, kontenjan dışında bir kayıt ve işlem yapamaması, başarısının değerlendirilmesi için tanzim ve tasdik ettiği belgelerin konu edilmesi şartlarına bağlı olmaları durumunun resmileştirilmesi amacıyla ihya edilmesi başarı sebeplerinden olacaktır.
 

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!