Malatya merkezinde, Tüccar Pazarı ile ayakkabıcı Çarşısı arasındaki en eski camilerden biridir.
Özellikle mimberi ağaç oyma sanatının nadide örneklerinden birisiydi.
son bilgilere göre mi beri Eski Malatya Ulu camide diye biliyorum.
1987 yılında vakıflar Genel Müdürlüğü Belediyenin teklifiyle yıkım kararı alarak kerpiç yapı olan cami 1991 de yıkılarak yerine yeniden alt kısmı dükkanlarda olursan şimdiki cami yapıldı.
Malatya ya ayrı güzellik katan avlusunda ihtişamlı söğüt ağaçları olan cami beton yığını haline getirildi.
Hala bile özürlü yada tekerlekli sandalye ile gidilmesi mümkün olmayan cami yerden yaklaşık 7 Metre yükseklikte hizmet vermekte.
Eski Söğütlü Caminin avlusundan açıkta su arkı bulunurdu. Ayakkabıcı ustaları ayakkabı derilerini bu arkta yıkarlardı.
Caminin batı kesiminde bir avlu kapısı bulunurdu.
Esanscılar, tesbihciler burada durarak cemaate satış yapmaya çalışırlardı. Esanscıya yaklaşmaya gör, hemen önce bir koku sıkarlardı, sonra satmak için dil dökerlerdi.
Erkek Yeleği satıcılarından tutunda, pestil satıcılarına kadar bu cami etrafında onlarca satıcı dolaşır dururdu.
Caminin şimdiki kuyumcular tarafındaki girişi wc lerin bulunduğu küçük avlu idi. Ramazan ayında İmsakiye satardık o girişte. Wc leri su olmasına rağmen bakımsız ve ağır bir koku yayardı.
Eski caminin görünümü kubbesi, bir ev görünümünde idi.
Eski taş minaresi tescilliydi.
Minareye çift taraflı altı basamaklar çıkılırdı. Yıkım sırasında minare taşları numaralandırılaran ve minareyi aynı taşlarla yeniden öreceklerini söyleyen yetkililer o taşları yamaç mahallesinin çamlıkla birleştiği alana dökerek atıl durumda bıraktılar.
Orada ev yapan onlarca vatandaş bu taşların çoğunu evlerinin temellerinde kullandılar.
Yaklaşık 8 yıl öncede bir mahalli TV kanalında bu tarihi minarenin içler acısı halini haber yaptırmıştım.
Araştırmalarım sonucunda Eski Söğütlü camiinin kitabesinde Hicri 1177 (1763) tarihinde Vilayet Âyan Reisi Hacı Bektaş’ın yardımı ile yaptırıldığı yazmaktaydı.
Cami çevresinde tütün satıcıları ile tütün kolcularının (satıcıları yakalamakla görevli yetkililer) kaçak tütün satıcıları ile ara kesme kaçışlarını izlerdik.
Aklımızda en çok kalan şey söğüt ağaçlarının ve su şırıltısının verdiği serinlik ve rahatlıktı.
Hele namaz vakitlerinde akın akın özellikle de esnafların kollarını çemirleyerek avluya doluşları içimize huzur doldururdu.
Keşke yıkılmayıp restore edilseydi.
Avrupa da İslam olmayan ülkelerde yada en bariz örnek Bosnada bile yüzlerce yıl yıkılmadan korunmuş camilerimiz varken söğütlü caminin bu durumu ruhumuzda derin yaralar bıraktı.
Temennimiz diğer tarihi camilerin korunması...
Selam ve dua ile........