Genç Kalemler Yazıyor

Sepetçioğlu Kilit İle Türklüğün Mayasını Yoğurmuştur

Genç Kalemler Yazıyor

Göktuğ KARABULUT*

Roman, iki ayrı Türk topluluğunun farklı coğrafyalardaki mücadelelerini ihtiva etmektedir. Yazar, Türk kültürünü kitabın her sayfasına yaymayı ustaca başaran bir konuşma üslubuna sahiptir. Bununla birlikte coğrafyanın tasviri de hafife alınamayacak derecede güçlüdür. Yer yer gülümsenen, zaman zaman da "keşke daha farklı olsaydı" dedirterek hafif bir hüzün rüzgarı estiren, güzide bir eserdi.

Bilhassa Balçar'ın, menşeini tespitte güçlük çekmesine mukabil büyük bir özlemle dillendirdiği "gün doğusu"na dair sevgisi de, incelikle aktarılmış bir "vahdet" haline vurgu yapmaktadır. Malazgirt Meydan Muharebesi'ne dair bir karşılaşmanın ilk ışıkları okuyucuya sunulmuştur. Hazindir ki; Türklerdeki boy kavgalarının, bey buhranlarının bir numunesi olarak Kegen Bey'in hatalı siyasi kararlarına şahit oluyoruz. Bu durum Balçar ve Boğaç gibi diğer Peçeneklileri de menfi yönde etkilemiş, yokluğa sürüklemiştir. Demirci olan Kegen Bey'in babası ise kitaptaki Sarı Hoca'nın bir başka bedende zuhur etmesinden ibarettir. Öyle ki; Osman Bey'in Edebalı'sı, Fatih'in Akşemsettin'i örnekleri gibi Demirci Baldur ve Sarı Hoca da tarihin bir gerçeğini ortaya koymaktadır. Her büyük komutanın ardında, muhakkak bir ruhi kuvvet vardır. Bir benzer tespit de Nihal Atsız'da kendine yer bulur: "Eşit maddi kuvvetler arasında yapılan bir harbi, manevi bakımdan yüksek olan taraf kazanır". Elbette esas olan, kuvvetlerin kullanımını yönlendirebilmektir...

Savtekin, Sarı Hoca, Sarı Hoca'nın Karısı ve Alparslan'ın gece yolculuğu; bu aşamadaki sohbetleri ve romanın genelinde devamlılık gösteren naif atışmaları romanın akıcılığına ayrı bir yalınlık eklemiştir. Bilhassa kitabın en başında, "Ben Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağan" alıntısına dair sohbetler, Sarı Hoca'nın Alparslan'a dair düşleri ve aklı, Alparslan'ın akıl (Sarı Hoca) ve eylem (Savtekin) olmak üzere iki alanda da donanım kazanma aşamaları.. Romana münhasır bir güzellik katmaktadır.

Meşveret toplantılarındaki karar alma süreçlerinde her tür fikrin önem kazanması, kitapta da sık sık vurgu yapılan Bilge Kağan dönemini andırmaktadır. Öyle ki; Bilge Kağan'ın din değiştirme isteği bir kengeşde Vezir Tonyukuk tarafından reddedilmiş, kabul görmemiştir. "İl gider töre kalır!" geleneği Selçuklularda da yer bulmuş, Tuğrul Bey'in göç fikri, Sarehs'te kabul edilmemiştir. Bu durum, Türk devlet yapısının tekelci nitelikte olmadığına dair önemli bir husustur. Alparslan'ın Afşın ve diğer akranları ile olan ve bununla birlikte beylerle, hocasıyla olan iletişim üslubu ise Türk töresinin sarsılmaz bir saygı ve samimiyet temellerinde yükseldiğinin yansıması, bir ruh buluşu niteliğindedir.

Bir diğer konu olarak, kitabın ismi, içeriği ile uyum içindedir ve Mustafa Necati Sepetçioğlu'nun diğer kitaplarında da aynı uyum içinde devam edecektir. Dünkü Türkiye serisinin, ilk üç serisinden örnek olarak; Kilit, Anahtar, Kapı gösterilebilir. Üç ismin de kendi aralarındaki uyumu ve kitaplara yansıması oldukça anlamlıdır. Kilit metaforu Anadolu Kapısı'na giden bir başlangıç niteliğindedir...

En nihayetinde romanda verilmek istenen ana fikir, Sarı Hoca karakterinin de defaatle üzerinde durduğu "birlik" üzerine kuruludur. Sarı Hoca'nın Tuğrul Bey'i Bilge Kağan'la, Çağrı Bey'i Kültegin ile özdeşleştirmesi de bu bağlamda oldukça yerindedir ve farklı alanlarda (Siyasi-Askeri) hüküm süren bu ikili yönetim anlayışının, bir rekabetçi anlayış düzenine evrilmemesi gerektiği, romanın akışı içinde kendinde yer bulmuştur.   

Filhakika Kilit, Türklüğün ruh kökündeki asil duruşu ortaya koymuştur.

*Atatürk Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2. Sınıf Öğrencisi

 

 

Yazarın Diğer Yazıları