Sebebi bilinmez bir duygu…
Galatasaray Lisesi’nin heybetli ve gösterişli bahçe kapısının önünden her geçtiğimde Sakallı Celal’i yad ederim.
Sakallı Celal’in babası 2. Abdülhamit döneminin Bahriye Nazırı…
Sakallı Celal, Galatasaray Lisesi’nde okuyor ve 1907 yılında mezun oluyor.
Liseyi bitirdiğinde Fransa’ya üniverisite eğitimi için gidiyor ancak tamamlayamadan geri dönüyor. Fransa’ya Devlet bursu ile siyaset bilimi okumaya gittiğinde, “devlet katında bölümü ile ilgili değişiklik talebinde bulunması” isteğine “devlet neyi uygun görmüşse onu tahsil et… onlardan daha iyi mi bileceksin?” cevabını alınca, o günden sonra o meşhur sakalını koyuverip bir daha da kesmiyor, eğitimini tamamlamadan geri dönüyor.
Sakallı Celâl, ‘engin’ vizyonu, ileri görüşlülüğü ile adeta dokuz köyden kovuluyor. Öğretmenliğe başladığındaki ilk görev yeri Üsküp’te öğrencilerden bir futbol takımı kurduğunda, şeytan icadı oyun yüzünden ‘komünist’ olarak nitelendiriliyor ve görevden alınıyor. Sonrasında gittiği Kastamonu’da öğrencilerine hurafelere inanmamaları yönünde verdiği öğütler nedeniyle sakıncalı ilan edilerek görevine son veriliyor.
Ankara Sultanisi’nde erkek öğrencilere bayan öğretmen atadığı için uyarılıyor. Vbg.
Devlet memuru olamayacağını anlayıp çareyi Aydın’da incir fabrikasında çalışmakta bulan Sakallı Celâl…
Burada da rahat yüzü göremiyor.
İşçilere yardım ettiği gerekçesiyle komünist olduğu düşünülüyor ve evi basılıyor. Evinde yapılan aramada duvarda duran Karl Marx portresinin kim olduğunu soran polise “Rahmetli Babam” diye cevap veriyor. Kitapları ve eşyaları talan edilen Sakallı Celal, polise ne aradıklarını sorunca “Fakir işçilere yardım ediyormuşsun! Yani komünistmişsin! Biz de bunun belgelerini arıyoruz” yanıtını alıyor. O da tebessüm edip, işaret parmağıyla kafasını göstererek “aradıklarınız burada” yanıtını veriyor.
Dönemin tüm düşünür, yazar ve profesörleri tarafından el üstünde tutuluyor Sakallı Celal…
Yakın arkadaşları arasında Yusuf Ziya Ortaç, Ahmet Haşim, öğrencim de dediği Nazım Hikmet, Ordinaryüs Matematik Profesörü Ali Yar, Haldun Taner ve Ali Sami Yen; çevresindekiler arasında Nurullah Ataç, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Kazım Taşkent gibi çeşitli isimler ile Melih Cevdet Anday, Orhan Veli gibi pek çok şair ve yazar yer alıyor.
Paraya pula hiç önem vermiyor…
Öyle ki Galasaray Lisesi’ndeki öğretmen vekilliği döneminde çocuklara askıdaki ceketini göstererek ‘Parası biten cebimden alabilir’ diyor.
Hayatı boyunca kimseden yardım almıyor Sakallı Celal...
Gösterişli görünmemek adına bilerek eskittiği paltosu, içine kitaplarını doldurduğu çuvalı ve ‘özgürlük’ olarak nitelendirdiği sakalıyla kendi yağı ile kavruluyor.
Çöpçülerin ücretini az bularak protesto amacıyla çöpçülük yapıyor.
Yazar Rasih Nuri, hocası olan Profesör Kerim Erim ile birlikte yürürken, Erim’in yoldaki bir çöpçünün elini öptüğünü ve bu kişinin Sakallı Celâl Bey olduğunu söylüyor.
Haldun Taner anılarında Sakallı Celal’den bahsederken şöyle diyor;
“…Celal Bey, bahriye mektebi nazırı Hüseyin Hüsnü Paşa’nın oğlu ve Mekteb-i Sultani mezunu olduğunu sık sık unutup ve unutturup sokaktaki herhangi bir adam kişiliğine bürünmekten çok zevk alırdı. Ankara vapurunun ünlü süvarisi şefik kaptan bana ön güvertede halatları saran sakallı bir çımacının kendisine Lamartin’in ‘le lac’ şiirini ezbere okuduğunu anlatmıştı. Fransızcayı bu kadar güzel konuşan bu çımacıyı o güne kadar hiç görmediği için baş çarkçıya sormuş, o da bu sakallı zatın İstanbul’dan İzmir’e biletsiz gitmek için boğaz tokluğuna çımacılık yapmak istediğini anlatmıştı. Celal Bey’in, istese bu kadarcık parayı dostlarından borç alması işten değildi. Ama öyle esmiş, öyle yapmıştı. Böyle oyunlara bayılırdı…”
*****
Hayatının son dönemlerinde sık sık Galatasaray Lisesi’ni ziyaret eder Sakallı Celal...
O gösterişli ve heybetli kapının önünde durup içeriyi seyreder dakikalarca…
Bir gün nöbetçi öğrenci yanına gelir ve sorar;
“Amca kimi arıyorsunuz?”
O da cevap verir…
“Çocukluğumu evladım çocukluğumu…”
*****
Ruhu Çocuk olan herkesin 23 Nisan Çocuk Bayramı Kutlu Olsun.