İhsan TARAKÇI

Aydınlığı İçinde Taşımaya Bak

İhsan TARAKÇI

Kadim bir dost sabahın erken saatlerinde bir mesaj atmış. Şöyle diyor…

“Aydınlık gelecek, karanlık fabrikalarda mı?”

Üzerinde uzun süre düşünsem de bir cevap bulamadım. Bu sorunun derinliğinde var bir hinlik deyip aradım.

Kendisi uzun yıllar üst düzey yöneticilik yapmış bir teknokrat. Ankara’da yaşıyor.

Yaşama ve iş dünyasına dair tecrübelerini, doyumsuz öğrenme merakıyla edindiği yeni bilgilerle harmanlayarak,  danışmanlığını yaptığı şirketlerin çalışanlarına aktarıyor. Eğitim veriyor.

“Sorudan bir anlam çıkaramadım” dedim.

“Dün verdiğim eğitimin giriş sorusuydu.” dedi.

“Peki, cevabı nedir?” diye sorunca anlatmaya başladı.

“Şirketlere Endüstri 4.0’ı anlatıyorum. Dünya hızla değişiyor ve insanlık yeni bir sanayi devrimine tanıklık ediyor. Artık akıllı fabrikalar kuruluyor. Kurulmak da zorunda… Çünkü, daha düne kadar ekonomik güç açısından oldukça gerilerde olan Çin, şu an sıralamada ikinci sırada. Fabrikalarında aylık 50 dolara insan çalışıyor. Avrupa’da bu parayla ancak 3 adet kahve içilebilir. Bu şartlarda diğer ülkelerin Çin ile rekabet etmesinin Endüstri 4.0 dan başka bir yolu yok.” dedi.

“Tamam da şu sorunun cevabını alsam…” diye diretince devam etti.

“Aslında bu konular mesleki açıdan sana daha yakın ancak uzun süredir hayvan bakıcılığı yaptığın için uzak kaldın… Anlatayım. İnsanın yerine robotların çalıştığı fabrikaları düşün! Avrupa’da özellikle de Almanya’da pek çok fabrika bu teknolojiyi hayata geçirdi. Artık fabrikalarda insan yerine robotlar üstelik yirmi dört saat çalışıyor, üretim yapıyor. İnsan olmayınca maaş yok, sigorta yok, israf yok, kaza yok, sosyal haklara ve mekanlara gerek yok… İnsan olmadığından fabrikaları aydınlatmaya da gerek yok. Yani anlayacağın aydınlık gelecek karanlık fabrikalarda…”

*****

Kadim dost bunları aktarırken Thomas More’ın “Ütopya”sını hatırlıyorum.

Ütopyalarda mal mülk, cıncık boncuk, takı mücevher hırsı, insan karakterinin bozukluğunun bir ifadesidir. Temel ihtiyaçlar için insanların iki üç saat çalışması yeterlidir. Orada herkes kendince sanatçıdır. Bir müzik aleti çalmayan, tiyatro oynamayan, şarkı söylemeyen, yazmayan, resim ve heykelle uğraşmayan, spor yapmayan kalmamıştır ütopyada…

Doğa insanın sömüreceği bir alan değil, onun kopmaz bir parçasıdır. Gölleri, nehirleri, denizleri kirleten fabrikaların yerinde yeller eser. Şelalelerin çırpıntılarına kuş cıvıltıları karışır. Çayırlar cerenlerle çocukların oynama alanıdır.

Ve benzer duygularla yazılan “Güneş Ülkesi ”nin yazarı Thomasso Campanella’nın , eşsiz şiirini…

Mutlu bir altın çağ olduysa eskiden
Niçin bir kez daha olmasın?
Her şey dönüp dolaşıp
Gelmiyor mu eski yerine?
Düşündüğüm, öğütlediğim gibi benim
Paylaşsaydı insanlar
Yararları, mutluluğu ve ahlâkı
Cennet olurdu dünya...
Uyanık, temiz sevgiler gelirdi diyorum
Azgın, kör sevgiler yerine
Yalan dolan, bilgisizlik yerine
Gerçek bilgi gelirdi
Ve kardeşlik zorbalığın yerine.

*****

“Ülkemizde durum nedir?” diye sorunca kâh ümit var kâh karamsar ifadelerde bulunuyor, bizdeki temel sorunu sistemsizliğe ve onun getirdiği düzensizliğe bağlıyordu.

“Şimdi anladın mı niçin hayvan bakıcılığı yaptığımı?”

“Niçin?”

“Çünkü, yanlış sistemi yürütmek için yanlış insanlara ihtiyaç var da ondan…

Ve unutmayalım ki! Düzensizliğin de kendi içinde bir düzeni vardır. Ne zaman ki düzensizliği giderme adına müdahaleye kalkışırsan o zaman kaos başlar. Esas düzensizlik de budur.”

Sakallı Mustafa, “Timsahlarla dolu bir bataklığı kuruturken sakın ha tüm teçhizatınla bataklığın ortasına atlama” derdi Sakallı Mustafa.…

“Kenarından kıyısından başla. Eğer doğrudan ortasına atlarsan timsahlar “İmdat! Bana saldırıyor” diye düşünürler ve ilk seni ısırırlar.” diye de uyarırdı.

Dinlemedim sözünü…burnumun doğrultusunda gittim… Hiçbir işin kıyısından köşesinden başlamadım. Ve hep bataklığın ortasına atladım. 

Şimdi daha iyi anladın mı niçin hayvan bakıcılığı yaptığı mı?”

*****

Kadim bir dost mesaj atmış.

Aydınlığı, içinde taşımaya bak. İşte, o zaman karanlıkta bile yolunu bulabilirsin.

 

 

Yazarın Diğer Yazıları