Rahmetli dedem şöyle derdi.
“Olgunlaştığını test etmenin en kolay yolu yıllar önce okumuş olduğun bir kitabı tekrar okumaktır.” Bölmeyelim devam etsin dedem,
“Eğer yeni cümlelerin altını çiziyorsan bu fikirlerinin zamana bağlı olarak değiştiğini gösterir. Çünkü kitap aynı kitap, yazılanlar da aynı… O halde değişen senin düşüncelerin. Sensin”
Az kaldı son cümle:
“Umarım sendeki değişim olgunlaşma yönündedir.” deyip, gülerdi…
*****
Oğlumun kitaplığına göz atıyorum…
Kayda değer ve bir o kadar da ilgi çekici kitap arasından rahle-i tedrisinden geçtiği hocasının yaşamını anlatan kitap ilişiyor gözüme…
“90’lık delikanlı YOGİ KAZIM”
Okumaya başlıyorum.
Eserin kaleme alındığı 2015 yılında Yogi Kazım 96 yaşında… Şu an hayatta ve oldukça sağlıklı…
Yogi Kazım, 41 yaşında ölümcül bir trafik kazası geçiriyor. Bu kaza hayatının en güçlü, en zirvede olduğu dönemde vuruyor onu. Doktorlar bir daha yürüyemez, yoga yapamaz diyorlar… Yılmıyor, inancını kaybetmiyor, sabrediyor. Kendi bedeninin sınırlarına doğru bir içsel şifa yolculuğuna çıkıyor. Yolculuğun sonunda yürümeye başlıyor. Yürümekle kalmıyor, yürüyemeyenlere de şifa oluyor. Gençliğin, sağlığın, gücün simgesi YOKA tekniğini geliştiriyor.
100 yaşındaki bu delikanlı, insanın zamanı nasıl yavaşlatabildiğinin, hastalıklarını nasıl iyileştirebildiğinin, nasıl genç kalınabildiğinin canlı örneğini sergiliyor…
*****
Şimdi sırada film var…
Filmin adı, FRİDA. 2002 yılı yapımı…
Meksikalı sürrealist ünlü ressam Frida Kahlo'nun sanat ve yaşam hikâyesini konu alan biyografik film, 6 dalda Akademi Ödülü'ne aday oluyor, makyaj ve özgün müzik dalında 2 Oscar kazanıyor.
Frida Kahlo, 18 yaşında korkunç bir otobüs kazası geçiriyor… Doktorlara göre, böyle bir kazadan ve aldığı yaralardan sonra hayatta kalması mucize sayılıyor.
Komada geçirdiği birkaç haftadan sonra uyandığında, resim yapmak için babasından ekipman satın almasını istiyor. Babası, Frida'nın yatarak çizebileceği özel bir stand tasarlıyor, üstüne de büyük bir ayna yerleştiriyor.
Frida'nın kazadan sonra çizdiği ilk resim, 'Otobüs'.
Ancak Kahlo'nun eserleri çoğunlukla otobiyografik oluyor… Kendini çiziyor…
Bunun sebebini şöyle açıklıyor Frida: “Kendime çok fazla zaman harcıyorum ve her şeyden daha iyi bildiğim bir konuyum.”
Frida kısa bir süre sonra yeniden yürümeye başlıyor, kendisine yaşama gücü verip iyileşmesini sağlayan şeyin resim yapmak olduğunu söylüyor…
Çok sarsıcı sözler söylüyor Frida. Bu yüzden, acı, sevgi, korkunç çaresizlik ve çok zayıf bir umuda tutunmanın acıklı öyküsünün sarmaladığı filmin içeriğini merak edip izleyecek olanlara bırakayım. Frida’nın sözleriyle devam edeyim.
“Hayatımda iki kaza oldu” diyor, “Biri otobüs tramvayla çarptığında, ikincisi ise Diego ile tanıştığımda”
Henüz 45 yaşındayken kangren olan ayağı kesiliyor Frida’nın… Günlüğüne şöyle yazıyor:
“Yürüyemezsem dans ederim..”
*****
George Hood,
Kesintisiz 8 saat plank pozisyonunda kalarak Guinness Rekorlar Kitabı’na giren 62 yaşındaki sporcu.
Plank pozisyonu, sporda en zor hareketlerden biri kabul ediliyor. Rekortmen sporcu, “İlk denediğimde sadece beş dakika plank pozisyonunda kalabildim” diyor. Rekora nasıl hazırlandığına dair CNBC’ye konuşan Hood, sözlerine şöyle devam ediyor. “ 20’li yaşlardan beri spor yapıyorum. En iyi vücut formumu 62 yaşında yakaladım.” Daha bitmedi, en çarpıcı sözlerini sonraya bırakıyor. Az sabır.
Sekiz saat boyunca fiziksel acı çekmesine rağmen Hood, hazırlığında en zor kısmının zihinsel olduğunu belirtiyor. Rekor için altı ay boyunca zihin koçu Renae Cobley ile çalıştığını anlatıyor. Çalışmalarda, Cobley’in yarışma süresince kendisini bir ağaç olarak hayal etmeyi ve köklerini toprağın derinlerine doğru sağlamlaştırdığını gözünde canlandırmayı öğrettiğini söylüyor.
Bitiyor son cümle;
Hood, bu yöntemle zihninde zamanın farkındalığını ortadan kaldırdığını ve kendi düşüncelerinden uzaklaştığını anlatıyor.
Bitti, derin bir nefes alabilirsiniz artık.
*****
Nenem yoğurt pişirip, pisik burnunu batırmadan dedem şöyle derdi…
“Hayat sadece yaşlanmak olamaz, gelişmek olmalıdır. Yaşlanmak herhangi bir hayvanın yapabileceği bir şeydir. Gelişmek ise insanoğlunun ayrıcalığıdır.
Sadece birkaç kişi buna sahip olduğunu iddia edebilir.
Olgunluğun yaşam deneyimiyle hiçbir ilgisi yoktur. Onun kendi içsel yolculuğunla, manevi deneyimlerinle ilgisi vardır.
Bir insan kendi içinde ne kadar derine giderse o kadar olgundur.”