Batı Ve Tarihsel Doğu Stratejisi - M. Edip CAFANALI

Batı Ve Tarihsel Doğu Stratejisi


18.Yüzyıldan itibaren böl, parçala, yönet felsefesiyle büyük imparatorlukların yıkılması için uğraş veren sömürgeci batı devletleri bu amaçlarına ulaştıktan sonra bölge halklarının tekrar bir araya gelmemeleri için devletlerin ve halkların aralarına batı mahreçli suni nifak tohumları ektiler.Masa başında yaptıkları planlar sonucunda aynı din yada aynı etnik kimliğe sahip olmalarına rağmen birbirlerine düşman komşu devletler ortaya çıkardılar.

 Bir Kızılderili atasözünde “Bir suda eğer iki balık kavga ediyorsa, oradan beş dakika önce uzun bacaklı bir İngiliz geçmiştir” denmektedir. Batının sebep olduğu fitneyle alakalı olarak, ünlü sosyolog Cemil Meriç  de “Şeytan insan için ne ise,İngiltere’de dünya için odur” diyerek durumu özetlemeye çalışmıştır.

Emperyalizmin temelinde sömürü yatar. Kendi halklarının refahı ve lüx yaşamı için başka halkların yer altı ve yer üstü zenginliklerini sömürmesi gerekir. Bunu bazen savaşla o toprakları ele geçirerek, bazen de sömüreceği topraklarda halkın başına kendisinden olan, kendisine hizmet edecek insanları yönetici yaparak gerçekleştirir.

Geçmişi kan ve gözyaşı üzerine kurulu batı medeniyeti, günümüzde de aynı emperyal çalışmalarına ne yazık ki cahil ve geri bırakılmış İslam dünyası üzerinde devam etmektedir.Kendisine uşak rolünü üstlenmiş, kendi ülkelerinin zenginlik kaynaklarını batıya peşkeş çeken Suudi Arabistan, BAE, Bahreyn gibi Arap ülkelerine müdahale ihtiyacı hissetmezlerken Irak, Filistin, Suriye, Afganistan gibi ülkelerde ise acımasız savaş senaryolarını sahneye koymaktan çekinmemişlerdir. Irak savaşını başlatacaklarında hatırlayacak olursanız Saddam’ın kimyasal silahlarını yok etmeye ve Irak’a demokrasi götürmeye gidiyoruz demişlerdi. Amerika dünyanın en çok kimyasal silahına sahip olmasına rağmen Irak’a müdahale ederken bu sebebi göstermesi ne kadar trajikomik bir durumdur.Bu durum aklıma Kuran’da ki şu ayeti getiriyor: ”Onlara yeryüzünde fitne çıkarmayın denildiğinde, ”Biz sadece halkı ve toplum nizamını ıslah edicileriz” derler.

Sömürgeci batının günümüz İslam dünyası üzerinde sergilediği en büyük emperyal stratejisi etnik ve mezhep ayrılığı üzerinden bölgeyi kargaşa ve kaosa götürmek, Müslüman devletleri güçsüzleştirmek, kendi iç sorunlarıyla uğraşırken batıya tehdit unsuru olmaktan çıkarmaktır. Soğuk savaş sonrası Rusya’nın dağılmasının ardından batı istikbali için düşman olarak İslam dünyasını görmeye başlamıştır. Kendi içlerinde yıllarca süren mezhep savaşları yaşayan batı edindiği bu acı tecrübeyi İslam dünyasında da sergilemeye çalışmakta ve büyük oranda da bu amaçlarında başarılı olmaktadır. Özellikle Irak,Suriye,Afganistan gibi şii ve sünni nüfusun ağırlıkta olduğu ülkelerde fitne ve kargaşa o kadar ileri boyuta varıyor ki bir gün şiilerin gittiği cami diğer gün sünnilerin gittiği cami kendisinin şehit olacağına inanan zavallı intihar bombacıları tarafından havaya uçurulabiliyor.Orada Allah’a ibadet eden Müslüman insanlar öldürülebiliyor veya yaralanabiliyor. Düşünün ki; aynı Allah’a, aynı peygambere, aynı kitaba inanan insanlar en kutsal mekan olan Allah’ın evi dediğimiz camileri bile mezheplerine göre ayırıp yeri geldiğinde içindekilerle birlikte bombalayabiliyor.

Geçen aylarda Deaş lideri Bağdadi’nin Amerika tarafından bir operasyonla öldürülmesi şiiler tarafından sevinçle karşılanmıştı.Bir süre sonra İranlı general Kasım Süleymani yine Amerika marifetiyle ortadan kaldırılınca aynı sevinç naralarını bu kez sünni Müslümanlar attılar.Yollarda şeker,lokum dağıtarak kutlamalar yaptılar.Amerika ve batı Müslümanım diyen ve Amerika’nın Müslüman ülkelerde suikastlerine sevinen hatta alkışlayan bir Müslüman prototipi oluşturdu desek yanlış olmaz herhalde.

Peki İslam dünyası emperyalist , sömürgeci batının tarihsel stratejik saldırı ve oyunlarını nasıl boşa çıkaracak, refahını,iç barışını,huzurunu  nasıl koruyacak?

İlk olarak Müslüman yönetici ve kanaat önderlerinin emperyal ülkelerin Müslümanlar arasına koymaya çalıştığı mezhep ve etnik kimlik ayrımının bir güç mücadelesi haline gelmesinin önüne geçmeleri gerekir.Mezhepler, bilindiği üzere peygamberimiz zamanında olmayan,peygamberimizden sonra ortaya çıkan fıkhi meselelerden kaynaklanan görüşler anlamına gelmektedir.İnançta birlik varken fıkhi meselelerde boğulmak ne derece sağlıklıdır. Hiçbir mezhep imamı ben mezhep kuruyorum bana tabi olun dememiştir. Kendilerine sorulan fıkhi durumlarla ilgili görüşleri sorulduğunda sadece konuyla ilgili fikirlerini beyan etmişlerdir.Mezhep imamları bugün hayatta olsalar bir Müslümanın diğer Müslümana zarara vermesini tasvip ederler miydi?

Yapılacak iş ortak noktalarda buluşup, farklı görüşlerimizi toplumsal bir ayrıştırmaya dönüştürmemektir. Müslüman liderler ve toplumun değer verdiği kanaat önderleri bir araya gelerek mevcut çatışma durumunun ortadan kaldırılması için birlik yani İslami deyimiyle vahdeti gerçekleştirmeleri gerekmektedir. Düşman, farklı mezheplere bağlı Müslüman kardeşlerimiz değil, bizi bölmeye ve sömürmeye çalışan emperyalist ülkeler olduğunun altının altını kalın çizgilerle çizerek bunu halka anlatmalıdırlar. Birbirlerini tekfir eden,birbirlerinin canlarını ve mallarını helal gören intikam fitnesi bir an önce terkedilmelidir.Sonrasında oluşturulacak yönetim yapılanmasında,insan haklarını,adaleti,eşit paylaşımı,liyakati esas almalıdırlar.Böyle bir ayrışma ve çatışmanın içinde yer almayan ülkelerde kardeşliklerinin gereği olarak sorunun çözümü için arabulucu rolünü  üstlenerek şiddet ve çatışmaların son bulması için çaba sarfetmelidirler.Aksi takdirde bu fitne ateşi sadece o ülkelerde kalmayıp batı eliyle, bir şeyler yapabilecekken yapmayıp kenarda izleyen ülkelerin üzerine de sıçrayacaktır.

Selam ve dua ile…

 

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
26Ekm

GAZZE ATEŞİ

22Ekm

Dostla Hasbihal 2

11Ekm

Aksa Tufanı ve Gazze

02Ekm
31Ekm

İyilik Bulaşıcıdır!