Deve tellal iken ,pire berber iken ,dağda, kuzu sağar ayı sever iken.Arş dedim neresi ,bizim köyün tepesi.merak ettim dedemi,anlatırken ebemi.Ebe mebe nerede,edebsizlere edep gele, o yana bu yana yok mu bu masalı anlayana...
Bir varmış bir yokmuş. Çok uzak diyarlarda yaşayan ,kendi halinde, mülayim, sessiz bir kız varmış. Herkes ona hayran kalırmış. Çünkü o ne derse desin , köyün diğer genç kızları ile ne dedikodu yapar, ne de karşılık verirmiş. Kimseyi kırmazmış.Herkes ona ''Hanım Kız ''dermiş.
Köyün genç kızları onun bu halini değiştirmeye ve kendisi gibi yapmaya karar vermişler. Onu kızdırmaya ,hakaret etmeye başlamışlar.Hanım Kız yine vurdum duymaz davranıyormuş.
Gel zaman git zaman Hanım Kız artık ne çeşmeye gidebilir olmuş,ne de dışarıya çıkmaya cesareti .Onu hergün bekleyen Yiğit bir delikanlı varmış. Hanım Kız çeşmeden hergün su aldıkça suyun akıntısı çoğaldığını,ondan sonra maşrapalarını doldurduğu zaman o suyun bereketli olduğunu farkedermiş.Sormuş etmiş köylüye. "Ağzı temiz olanın herseyi bereketli olur demişler. Bu yüzden ona Hanım Kız deriz ''demişler.
Yiğit beklemiş beklemiş günlerce. Bir bahane ile evine gidip onu görmeliymiş.Anasına söylemiş. Anası Hanım Kız' in evine varmış. Çalmış kapıyı Hanım Kız'ın anası açmış kapıyı .Almış Yiğit' in anasını. Sohbet etmişler.Hanım' Kız'ın kibarliğının anasından olduğunu anlamış. Oğlunun gönlünün kızında olduğunu söylemiş. Allah'ın emri Peygamber'in kavli ile istemiş.Kırk gün Kırk gece düğün dernek olmuş.
Neyse biz gelelim köydeki edep ve görgüden nasibini almayan köyün kızlarına. ''Hain adam iflah olmaz ,başı dardan kurtulmaz ''demişler.İçlerinden biri Hanım Kız hakkında köyde dedikodu çıkarmaya karar vermiş. Evin de ne kazan kaynatabilir,ne tencere.Bir hoş sohbet etmez,yüzü gülmez.Yiyecek ,içecek ne aşı var ne de bir lokma pişmiş tandır ekmeği...Böyle tembel ne görülmüş ne edilmiş.' Dili de pabuç kadar"diye yaymış köylüye. Tabi ki köylü de iki katı katmaz mı üzerine. Büyümüş de büyümüş laflar.Dedikodu Hanım Kız 'ın kulağına gelmiş. Üzülmüş. Ne yapsın karar vermiş köylüye kendini ıspatlayacakmış.Önce dedikoduyu çıkaran kızı evine almış. Yanlizca buyur etmiş .Tüm gün neredeyse onunla ne sohbet etmiş ne de bir lokma yemek koymuş önüne. Kız sıkılmış durmuş.
Neyse eve gitme saati gelmiş. Anlatmış yine kolu komşuya. Kolu komşu hazırlıklı gitmişler. Evde karınlarını doyurmuslar.Kapıyı çalmışlar. Açmış kapıyı bizim Hanım Kız. Önlerine terlik, ardından bir sofra bir sofra ki sormayın gitsin.Gülmeler, kahkalar evin içinde dolanmış o gün. Evlerine dönmüşler. Ama şu dedikoducuya bir ders vermeleri gerekiyor diye düşünmüşler.Köyün delisine gitmişler .Deliye bizim bu dedikoducuyu kandır et,götür yaban ellere.Mera da koyunların başındaymış dedikoducu.
"Delidir melidir ama sözün eridir"diye bilinirmiş bizim deli.Onu çağırmış. Hanım Kız gibi olmak istersin bilirim demiş. Bunun için şu garib başımla beraber evlerin ardında bir ahır var oraya gidip ,o ahırdaki eşeklerin sütünden içek.Bana akıl gelir ,sana hanımlik.Gitmisler gitmişler. Varmislar ahıra. Ahırda eşek yokmuş ki...''Hani demiş eşek"
"Eşeklik bizde demiş.ben de akıl yoksa netsin fakir,sen edeb almazsan netsin fikir"...demiş.Tez zamanda Hanım Kız'dan özür dilemiş dedikoducu...
Gökten üç elma düşmüş biri masalı yazanın başına, biri dinleyenlerin başına, biri de görgüden, terbiyeden nasibini alanların başına...
Berat BİNGÖLLÜ
Elaziğ Anaokulu
Okuloncesi Öğretmeni