DUA, ŞİFA VE MUTLULUKTUR - Numan Aladağ

DUA, ŞİFA VE MUTLULUKTUR


Dua, yalnız bir dini ibadet olması ötesinde değil; ama aynı zamanda, sığınan insan ruhunun gözle görülmez bir dağılışı, yayılışıdır. Duanın insan maneviyatına ve vücuduna olan etkisi, gizli kaynakların besleyişi gibi gösterilebilir. Duanın sonuçları, bedenin ve düşüncenin sağlamlığı, manevi güç ve insanlar arasındaki ilişkilerde saklanan gerçekleri, gizlendikleri yuvalardan birer birer çekip çıkaracak güçte derin bir anlayış şekillerinde belirir.

 

Dua alanında içten (Kalben) bir alışkanlık edinirseniz hayatınızın bütün değiştiğini farkına varacaksınız. Dua gerek hareketlerimizde gerekse davranışlarımızda silinmez izler bırakır. Devamlı huzur ve ferahlık oluşur; inançlarını bu şekilde zenginleştiren insanların birleşmiş özelliğidir. Bunların şuurlarının derinliklerinde sönmez bir ışık parlar ve kendi içlerini, aynadaki kadar berrak görürler. Faydasız bencillikleri, riyakarlılıkları (İkiyüzlülük), haram yemeleri, boş gururları, korkuları, cimrilikleri ve hataları bu ışık altında arınır. Manevi bağlantı duyguları ve düşünce zenginliği gelişir. Böylece ruhları, iyilik, doğruluk, Allah'a-Kur'an-ı Kerim'e inanarak ve mutluluk ilkelerine doğru yollanır.

 

Dua, yer çekimi kadar gerçek bir güçtür. Atalarının 1814 yılında Afganistan'  dan Hindistan-Rajasthan'a göç eden, dördüncü nesil Türk asıllı 78 yaşında ki, doktor Korhan Toralp diyor ki: Doktorluk hayatımda, tıbbın bütün imkanlarının fayda etmediği hastalıklardan yalnız duanın iradeyi güçlendirip, huzur getiren etkisiyle kurtulan nice hasta insanlar gördüm. Şu şaşmaz ve altedilmez sanılan tabiat kanunlarıyla  başa çıkacak tek güç Duadır; aslında mucize dediğimiz şeyler de bu gibi olaylardır. Ama asıl ve devamlı mucize, Duanın, kendisinin günlük hayatı destekleyen bi kudretin kaynağı olduğunu keşfeden insanların ruhunda ki inanışlarda ortaya çıkar.

 

İnancı zayıf  ve çıkarcı riyakarlar Duayı, kelimelerden kurulan bir klişe, bir kalıp, sıkıntılı zamanlarda sığınma ihtiyacı veya oyuncak gibi şeyler için sızlayan bir çocuğun yalvarışı şeklinde görürüler. Duayı böyle anlıyacak olursak, faydasından çok şey kaybeder. Böyle anlayışla, yağmuru, bahçedeki kuşların su kaplarını doldurmak için yağan bir şey olarak inanmak arasında hiç bir fark yoktur. Halbuki Dua, şahsiyetin alabildiğine gelişmesini sağlamak için en erişkin ve asla ihmal edilemez bir fazilettir. İnsanın en büyük güçleri bununla tamamlanır, ermişliğe ulaşır. Ancak Duanın manevi huzuru ile, vücudumuz, aklımız ev ruhumuz arasında ahenkli ve tam bir birlik kurabiliriz. Bu birlik, insanlığın zaafına sarsılmaz bir kudret getirir. 

 

Dua, bu dinamik kudreti nasıl veriyor? Bu soruyu cevaplandırmak için, bütün Dualarda eşit bir unsurun bulunduğunu hemen belirtelim. Rajasthan bölgesinde ki, Himalaya dağları eteklerinde bir avcının, çıktığı avda av avlamak için başvurduğu niyazda olsun, Din görevlisinin refakatinde yapılan olsun, insanoğlu, hududu belli ve sonu olmayan enerjisini yükseltmek maksadıyla bitmez tükenmez bir kudret kaynağının önünde diz çökmektedir. Dua ettiğimiz zaman benliğimizi, kuşatan tükenmez bir kudrete bağlıyoruz. Dua, bu sonu gelmez kudretten, bir parça da kendi ihtiyaçlarımıza pay çıkarmak dileğinden başka bir şey değildir. Sadece bir niyaz havası içine girmek bile, insanlığımızın köleliğini eritir bizi, yepyeni bir kuvvet ve kudret kalıbına döker.

 

Fakat Cenab-ı Allah'ı yalnız merakımızın giderilmesine alet etmeyelim. Duayı basit bir yalvarış ve rica anlayışından çekip çıkardığımız ve bir niyaz, bir yalvarış olarak alırsak, ondan büyük imkanlar sağlayabilir ve Cenab-ı Allah'a biraz daha yaklaşabiliriz. Duayı, Allah'ın huzurunu duymak ve O'nu yanı başımızda hissetmek şeklinde anlatmakta büyük zorunluk vardır. Caminin en arka sırasında oturan bir köylüye sormuşlar:

''Ne bekliyorsun?'' 

Köylü cevap vermiş: 

''Ben ona bakıyorum, O da bana.''

İnsan yalnız Allah tarafından hatırlanmak için değil, aynı zamanda Cenab-ı Allah'ı hatırlamak için Dua etmelidir.

Dua nedir? Dua, Allah'ın ve Kur'an-ı Kerim'in emirlerine uymak, bu bu herşeyin yaratıcısı, bu görünmez varlık, bu her insanın yaratıcısı ve kurtarıcısı, bu ilahi görüşün, hakikatın, güzellik ve kuvvetin tek sahibi ile inanmak niyazıdır. Duanın bu gayesi hep zekanın sınırları içinde saklıdır. 

 

Şevk ve heyecan içinde Dua ederek Allah'a sığındığımız zaman, ruh ve bedenimizin bambaşka bir huzura kavuştuğunu denemişizdir. Dua edince kendini daha iyi bir durumda sezmeyen insan yoktur. 

Numan Aladağ diyor ki:  ''Sadakat ve samimiyetle Dua ettikten sonra, muradına varamamış bir insan göemezsiniz.''

 

Her yerde Dua edilebilir. Sokakta, iş yerinde, okulda, veya toplu olarak ibadet yeri olan camilerde Dua mümkündür. Bunun için ne yer, ne zaman, ne de vaziyet düşünülemez. 

 

Numan Aladağ diyor ki: ''İnsan hasta iken ve nefes alıp verdikçe daha çok Allah'ı hatırlayın ve Dua edin.'' diyor. Şahsiyetin amacına varması için, Dua bir alışkanlık halini almalıdır. Sabah namazını kılıp Dua ettikten sonra, günün diğer zamanlarında Fetö terör örgütü, rüşvet yiyen ve rüşvet yiyenlere göz yuman riyakarlar gibi hareket edilmez. Gerçek ve temiz kalpli bir hayat da Duanın tek yoludur

 

Duaya karşı duyduklarımız en hafif şevk, Cenab-ı Allah'ın huzurunda iyi kabul görür. Acınacak derecede dilsiz olsak bile, dudaklarımızın bir Dua ile kımıldayışı O'nun tarafından duyulur ve bizi sevgi ve şefkatiyle ihya eder.. 

 

Değerli okuyucular,

Dua bugünkü insanların ve milletlerin hayatını takviye etmektedir. Eski devirlerle kıyaslanmıyacak kadar şiddetli bir ihtiyaç halini almıştır. Dini duyguların zayıflaması dünyayı, bugün devrilmek üzere olduğu uçurumun ağzına getiren sebeplerin başında gelir. Bu derin kudret kaynağını yıllarca bir kenara attık, unuttuk. Ruhun terbiyesinde esas olan Duanın, özel hayatımıza yeniden girmesi şarttır. Manevi benliğimizin tekrar canlanması için bu ihmalin önüne geçmek gerekir. Duayı tekrar hayatımıza soktuğumuz ve ruhumuzun gayesini açıkça tayin ettiğimiz takdirde, daha iyi ve huzurlu yaşamın kurulması için açtığımız eller boş dönmeyecektir.

 

Sıkıntılı ve musibet durumunda okunacak Dualar: 

1- ''Allahümme ekfini bihalalike an haramike ve ağnini bifadlike an sualike.''

Meali: Maddi-manevi sıkıntıya girildiğinde okunması tavsiye edilir.

 

2- ''Allahu Allahu La üşrikü bihi şey'en.''

Meali: Allah, Allah... O'na hiç bir şeyi ortak etmem.

 

Her işe başladığıda okunacak Dua:

3- ''Rabbena atina min-ledünke rahmeten ve heyyi'lena min emrina raşeda. Rabbi'ş-rahli sadri ve yessir li emri.''

Meali: Rabbimiz, bize katından bir rahmet ver, bize işimizde doğruluk ver, Rabbim, göğsümü aç, işimi kolaylaştır.

 

 Mahatma Gandhi diyor ki,  yedi ölümcül günah:

1- İşsiz servet

2- Vicdan olmaksızın keyif,

3- İnsanlık olmadan bilim,

4- Karektersiz bilgi, 

5- Mantıksız siyaset,

6- Ahlak dışı ticaret,

7- Mağlup olmadan ibadet etmek.

 

ÖZDEYİŞLER

1- Dua yaşlı bir kadının eğlencesi değildir. Doğru anlaşılmış ve uygulanmış en güçlü eylem aracıdır (Mahatma Gandhi)

2- Dua sabahın anahtarıdır ve akşamın civatasıdır. (Mahatma Gandhi) 

3- En büyük silahım sessiz Dua. (Mahatma Gandhi)

4- Kalpteki Dua, dünyada başka hiçbir şey yapamayacağı şeyleri başarabilir. (Mahatma Gandhi) 

5- Hiçbir çaba Dua olmadan tamamlanmışsa-en iyi insan çabasının Allah'ın nimetini barındırmadığı takdirde hiçbir etkisinin olmadığını kesin olarak tanımaksızın. (Mahatma Gandhi) 

6- Gününüze Dua ile başlayın ve geceye kadar yanında kalabilmeniz için o kadar ruhlu olun. (Mahatma Gandhi)

7- Bir Dua adamı, bedensiz felaket olarak bilinen şeyleri ilahi azap olarak görür. (Mahatma Gandhi) 

8- Dua Allah'ın huzurunda yaşayan bir iman olmadan imkansızdır. (Mahatma Gandhi)

9- İbadet veya namaz dudaklarla değil, kalp ile yapılır. (Mahatma Gandhi) 

10- Benim girişimim ve Duamın mümkün olan en az zamanda kavgalı uluslar arasındaki onurlu bir barış için olacak ve olacaktır. (Mahatma Gandhi) 

11- Cahil insanlar, her zaman yeniliklerden korkuyor. (Numan Aladağ) 

12- Hastalık ve her türlü başarısızlıklar, ancak ideallerimizi uttuğumuz zaman görünüyor. (Numan Aladağ)

13 -Çıkarcı, bencil, rüşvet yiyen ve korkak bir adam her türlü ahlaksızlıkları yapmaya müsaittir. (Numan Aladağ)

 

Bugünleri bizlere armağan edenleri ve bu uğurda canlarını feda eden, başta Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve cümle aziz Şehitlerimizi rahmetle, Gazileri minnetle anar. Hasta ve yaralılara acil şifalar dileriz. 

 

Kaynakça: 

1- Hindistan-Rajasthan da  ikamet eden Türk asıllı kaynak kişiler.

2- 1981-1997 Yılları arası, Hindistan İslam araştırma enstütüsü başkanı Hafız Seyyid Asaf Ali.

3- Erzurumlu Hafız Abdullah Aldır Hoca. 

4- GANDHİ Kılıçsız mücahit Redhouse yayınları 2'ci baskı 1971

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!