Değerli okuyucularımız,
Kur'an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler, bize hayata dair önemli ipuçları verirken, olası risklere karşı uyarır, hayata hazır olmamız yönünde, bireysel ve toplumsal açıdan zarara uğramamamız için önemli uyarılarda bulunur… Bu uyarılardan ders alıp da tedbirli olmak, imtihanın odak noktası değil midir?
Siz değerli okuyucularımıza, ilk önce Kur'an-ı Kerim Tevbe 123, İsra 16'cı ayetlerin mealini esas alarak, günah ve suç işleme adresi olan raf bedeli şartına değinmek istiyorum.
Kur'an-ı Kerim, Tevbe Suresi 123'cü Ayetin Meali: "Ey inananlar! Önce yakın çevrenizdeki kafirlerle savaşın ki, sizde bir güç ve kuvvet olduğunu görsünler. Ve iyi bilin ki Allah, kendisine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir."
İsra Suresi 16'cı Ayetin meali: "Bir ülkeyi helak etmek istediğimizde, o ülkenin zenginlik sebebiyle şımarmış ileri gelenlerine (İyilik yapmalarını) emrederiz. Buna rağmen onlar itaat etmeyip orada kötülük işlerler. Böylece o ülke, helaka müstehak olur. Bizde orayı darmadağın ederiz." buyuruyor.
Bir hadis-i şerif'i paylaşmak istiyorum: Okat yayınevi tarafından Kasım 1964 yılında basılmış olup, Abbdulbaki Gölpınarı hoca'nın yazdığı, Hz. Muhammed ve Hadisleri kitabın 92 ci sayfasında ki, 591 ci hadis-i şerif:
''Kötü kişiyi anmaz, kötülüğünü söylemezseniz halk nereden bilecek onu? Kötü kişiyi kötülüğüyle anın da halk, ondan çekinsin.''
Genelkurmay Başkanı iken, Orgeneral Yaşar Büyükanıt paşa diyor ki: "Sözde değil, özde olmalıdır" seslenişinden, Allah korkusu ve vatan sevgisi olanların ders alması gerekir.
Tarihi Türk geleneklerinde, insanları beraberliğe götüren şeyler, onları ayıran şeylerden çok daha fazladır. Ama insanlar arası anlaşmazlıklar daima vardır. Bunun nedeni, önyargılı çıkarcı ve bencil olmalarıdır.
Ekonomik terörün ana ekseninde yer alan, raf ve ürün giriş bedeli şartı ve satış sürecindeki “bir kuruş vurgunu” dikkatimizi çekti mi?
Sanayi ötesi toplum olan bazı ülkelerin ve özellikle Ermeni soykırımına destek veren ülkeler başta olmak üzere, güçlü işletme sermayeleri ile, Türk sanayicisini ve çiftçisini sessizce ekonomik darboğaza sürükleme gayreti içinde olduklarının bilincinde olmamız gerekir.
Türk sanayicisi ve çiftçisi, destek istediği noktalardan uzak olmaması gerekir.
Haziran ayında, Türkiye genelinde binlerce mağazası olan mağaza zinciri, Fethiye'nin bir mahallesinde mağaza açacaktı. Ben mağazanın önünden geçerken, mağaza çalışanı “…. Günü açılıyoruz” dedi. Ben de “… sözde Ermeni soykırımı ve PKK'ya açıkça destek veren bir ülkenin (kanıtlara dayalı olarak) Türkiye de su sektöründe faaliyet gösteren firmanın suyunu satıyorsunuz. Ben mağazanızdan, alışveriş yapmam ve su satışınızı da Türkiye’nin her tarafına bildireceğim dedim. Çalışan da “yetkililerimize bildireceğim” dedimişti...
Örnek: Türkiye de faaliyet gösteren bazı sanayi ötesi toplum ülkelerinin ticari işletmeleri, mağazalar zincirlerine raf ve ürün giriş bedeline bir itirazları olmuyor. Çünkü Milli (Yerli) sermayeyi çökertmek için, bulunmaz bir fırsattır. Ayrıca o mağazalar zincirlerinin yöneticilerinin, hem bireysel çıkar hem de kurumsal çıkarları için, raf ve ürün giriş bedeli şartı bulunmaz bir fırsattır. Bu fırsata, ekonomik-anarşik terörün ve suç-günah oluşturulma adresidir diyebiliriz.
Raf ve ürün giriş bedeli ahlakı ile her türlü terör ve ahlaksızlıkları oluşturan bu mağaza zincirlerine Türküye Cumhuriyeti Hükümeti'nin, ilgili kurumları acilen el atıp dur demedikleri zaman, kendi işlerini zorlaştırıp, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin başarılı olmaları için en büyük ve tehlikeli engel olduklarının farkında olmadıklarını düşünüyorum…
Türkiye genelinde binlerce mağazası olan bazı mağaza zincirleri, başta su ve süt ürünleri olmak üzere, yüzde yüz yerli sermayeye (Milli sermaye) acaba neden ilgi duymamaktadırlar? İlgi duymazlar; çünkü raf ve ürün giriş şartı ile rant (Kara para) var.
Türk gıda kodeksine göre su ve süt temini ne kadar yakın mesafede olursa Türk milleti için, o kadar sağlıklı olur.
Ayrıca mağaza zincirleri, nasıl ki insan kaynaklarına eleman aldığı zaman, güvenlik soruşturması yapıyorsa aynı şekilde üretim yapan yerli ve yabancı sermayeli firmaların bulunduğu il veya ilçe Cumhuriyet Başsavcılığına ve stratejik önem taşıyan diğer güvenlik kurumlarına (Çok gizlidir) başlıklı bir yazı ile bildirip izin almaları faydalı olmaz mı?
Bir örnek verecek olursak: Fransa yıllardır tarihinde onaylamadığı ve kanıta dayalı bir belgesi olmadığı halde, açıkça Ermeni soykırımı diye alçakça Büyük Türk Milletine ve Türkiye Cumhuriyeti Devletine iftira atarak zulmetmektedir. 2020-2021 Eğitim döneminde Fransa tarih kitaplarında yer vererek, Kürt Devleti kurulmalıdır diye aleni PKK'ya destek vermektedir. Fransa, İslam Dünyasının Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.v.)'e hakaret etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da, Fransa sermayesini boykot ediniz diye Büyük Türk Milletine çağrıda bulundu.
Raf ve ürün giriş bedeli şartını uygulayanlara, Numan Aladağ diyor ki: ''Bir işi yapmak isteyen bir çare bulacak. Hiç bir iş yapmak istemeyen bir bahane bulacak.'' ilkeleri ile binlerce mağaza zincirlerine sahip olanlar, muhasebelerinde her şey kanunlara uygundur işlemlerini kılıfına uyduran bu mağaza zincirleri, Türk sanayicisinin-çiftçisinin (Milli sermaye'nin) yok olması için, Fetö denen riyakar "İhanet şebekesi" gibi görevlendirildiklerinin endişesini taşıyorum.
Raf ve ürün giriş bedeli şartına ilgililer, dur dedikleri zaman, başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti yetkilileri ve vatansever Türk sanayicisi-çiftçisi daha rahat ve faydalı işleri yapmaya zaman bulacaklar. Ve böylece Milli sermaye daha da güçlü olacaktır.
Merhum Muhabere Orgeneral Hamza Günalp, Korgeneral rütbesinde iken Haziran 1974 yılında diyor ki: "Düşmanı silahla öldürerek düşmana karşı zafer elde edemezsiniz. Düşmana karşı zafer kazanmanın yolu, ekonomik yaptırım (Boykot) uygulayarak zafer kazanılır. Düşman, ekonomik darboğaza girince ekmek, silah, mermi, yakıt ve savaşta kullanılanları alamaz ve böylece etkisiz kalıp teslim olacaklardır. "
Raf bedeli ve ürün giriş bedeli şartı ile başta Fetö terör örgütü olmak üzere, her türlü terör örgütlerinden daha tehlikelidir?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 08/Mart/2019 Cuma günü, Şanlıurfa da ki, konuşmasında diyor ki: "İstikbalimize göz dikenlere derslerini veriyor muyuz?" konuşması memnuniyet vericidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Şanlıurfa da ki, bu Milli konuşmasına, "Raf-ürün giriş bedeli şartı ile, Türk sanayicisinin-çiftçisinin, istikbaline göz dikenlere de derslerini veriyor muyuz" ifadesini eklersek Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Milli seslenişi, daha iyi tamamlanmış olmaz mı?
Allah korusun, 15 Temmuz olayları gibi olayların bir daha yaşanmamasını istiyorsak o zaman, acilen raf ve ürün giriş bedeli şartı ile Türk sanayicisine-çiftçisine zulüm eden binlerce mağazalar zincirlerine dur demek için, sigara yasağı gibi caydırıcı kanunlarla kontrol altına alınması şart değil midir?
Raf ve ürün giriş bedeli kara para demektir. Kara para demek, vatana ihanet etmek, anarşik-ekonomik terörün ve her türlü ahlaksızlıkların oluşması demek değil midir? Bu dediklerimize bİr itirazı olan varsa hodri meydan! Buyusun cevabını versin.
Mühendis Binali Yıldırım, Başbakan iken, "Gün dostunu düşmanını tanıma günüdür." ve "Lafla Millilik olmaz" seslenişleri halen geçerli ise o zaman, acilen bu işe önce bir mühendis, sonra da politikacı olarak müdahale etmesi gerekir düşüncesindeyim.
Bir ülkede, gerçek Demokrasinin mevcudiyetinden bahsedebilmemiz için, o ülkede ilk önce iktisadi Demokrasinin kurulmuş olması ve kara para hareketlerinin kontrol edilmesi şarttır.
Kara para, her türlü ahlaksızlıkların ve terörün oluşturulmasında, ana aktif maddedir (Sebebidir).
Türk sanayicisi (%100 Yerli sermaye) raf ve ürün giriş bedeli vermek için, bazı elemanların işine son vermek mecburiyetinde kalacaktır. Bu da Türk ekonomisini çökertmek ve rakiplerine karşı kalitenin düşmesi demektir. Ayrıca işine son verilenlerin, güncel yardım almak için, Fetö terör örgütü ve diğer yasadışı terör örgütlerine, sığınmasına sebep olmak değil midir?
Raf bedeli şartı ile ekonomik terör oluşturanlara, destek verenler acaba kimlerdir ve bu cesareti kimden alıyorlar?
Ekonomik, sosyal ve politik bakımından stratejik önem taşıyan raf ve ürün giriş bedeli şartı işine, TBMM neden el atmıyor?
Stratejik önem taşıyan raf ve ürün giriş bedeli şartını hatırlatmak bir vatan görevidir. Hükümet yetkilileri, madem ki stratejik önem taşıyor bu konular, neden ilgililere bildirmediniz edebiyatı ile karşılaşmamak için bu Milli ve stratejik önem taşıyan konuyu kendilerine hatırlatmakta fayda var.
Fetö terör örgütünün, 15 Temmuz zulmü gibi bir zulüm ile karşılaşmak istemiyorsak, o zaman, sanayi ticaret-Adalet-İçişleri-Tarım Orman ve diğer ilgili bakanlıkları ve diğer kurum yetkilileri, koordineli olarak, acilen bu konuya el atmaları gerekmiyor mu?
Binlerce mağaza zincirine sahip olan idareci ve sermayedarlar, maddi güçlerine güveniyorlarsa ilk önce, Australia-Silver şehri, Brokin Hil savaşında, iki isimsiz Kahraman Türk'ün, nasıl Zafer kazandıkları tarihi iyi okusunlar. Bu iki isimsiz Kahraman Türk'ün, tarihini okudukları zaman, Türk Milletini daha iyi tanıyıp, raf ve ürün giriş bedeli şartı ile zulüm ettiklerinin ne kadar yalnış bir hata yaptıklarının bilincinde olup, biz ne yapıyoruz yahu diyerek, pişman olacaklardır.
Binlerce mağaza zincirine sahip olan yetkililer, iyi bilmelidirler ki, ''Korku ağaç kurduna benzer, içten içe insanı yer bitirir.'' İnsanoğlunun kalbinde sevgi, merhamet, üzüntü, kindarlık, inatlılık, öfke vb. birçok duygu vardır. Allah korkusundan, Vatan ve Ay-Yıldızlı Şanlı Türk bayrağı sevgisinden mahrum olmak, bu duygulardan sadece biridir.
Rabedeli şartını uygulayanlar binlerce mağaza sahipleri ve yöneticileri, iyi bilmelidirler ki, bu dünyada Türk Milletinden Büyük, yalnızca Cenab-ı Allah vardır.
Cenab-ı Allah, ruhunda Allah korkusu ve vatan sevgisi olanların, vatana hizmet etmeyi kendilerine nasip etsin inşallah.
Cümle aziz Vatan şehitlerini ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü rahmetle, Gazileri Minnetle Anar. Hasta ve yaralılara acil şifalar dileriz.
Kaynakça:
Kur'an-ı Kerim ve Yüüce meali. Yazar: Arif PamukPamuk yayıncılık. Kasım-2014