ZAFER BAYRAMI VE EKONOMİK TERÖR - Numan Aladağ

ZAFER BAYRAMI VE EKONOMİK TERÖR


Ramazan ve Kurban Bayramının yanında, tarihimizdeki din-i günler kadar önemli olan ''30 Ağustos Zafer Bayramı'' ayrıca Türk silahlı kuvvetler günü olarak kutlanmaktadır.
 

Türk ulusu, her zaman ve her vesile ile toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını korumada emsalsiz görev aşkıyla dolu olan ordusuna, güvenerek Zaferler kazanmıştır. 

  
Türk ordusu bir kahramanlar ve Zaferler kazananlar ocağıdır. 30 Ağustos'ta ki Zafer; Kahraman Türk ordusunun milletiyle bütünleşerek kazandığı eşsiz bir Zaferdir. Şahadet şerbetini içebilmek ve o mertebeye erişebilmek, şereflerin en büyüğüdür. 

 

Türk Milletinin 15 Temmuz da ki, büyük Zaferini, harici ve dahili, riyakar "İhanet şebekeleri" unutmamalıdır. Başta sorumluluğu olan TBMM de ki siyasi partiler olmak üzere, herkes aklını başına toplayıp bir daha ki, Fetö terör klübü üyelerine, maddi, manevi ve siyasi hiç bir destek verilmemelidir. Halen riyakarlık duygularıyla stratejik görevlerde bulunanlara, ve yeni makam, iş, ihale kapma düşüncesinde olan Fetö'culara, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, çok ama çok dikkat etmelidir! 

 

Zamanında Fetöcular, şu kadar oyumuz var diyerek siyasileri inandırıp, maddi, manevi ve her türlü tavizi, riyakarlık zihniyetiyle elde ettiler. 15 Temmuzda da, şeytan kalplerine girerek vatana ihanet ettiler. Sorumluluğu olan siyasiler, bu riyakar Fetö'culara dikkat etmelidirler. "Lafla vatanseverlik olmaz" icraatla olur.

 

ZAFER VE EKONOMİK TERÖR

Değerli okuyucularımız, 1972 yılında, korgeneral rütbesinde Genelkurmay muhabere başkanı iken, merhum muhabere korgeneral (Orgeneral) olan Hamza Günalp paşa diyor ki: "Düşmanlarınıza karşı zafer kazanmak için, sıcak savaş yerine, onları ekonomik darboğaza sürüklemek, en büyük zaferdir. Çünkü düşman ekonomik darboğazda olursa, ne ile savaşıp Zaferi kazanacak?" 

 

Onun içindir ki, Türkiye genelinde binlerce mağaza zinciri olan ve kısmen yabancı sermayeli mağazalar, aynen Ermeni soykırımı gibi inatlaşarak, raf bedeli şartı ile Türk sanayicisine-çiftçisine, ürünlerini satarım diye şart koşuyor. Raf bedeli şartı, Türk sanayicisinin raf bedelinin bir kısmını verelim diye, elemanların işine son veriyor. Elemanların işten çıkması demek; iç-dış vatan hainlerinin işini kolaylaştırııp, her türlü ahlaksızlıkların oluşmasına sebep olması demektir. Raf bedeli şartı, ekonomik, siyasi ve her türlü olumsuzluklarda, stratejik önem taşımaktadır. 

 

ÖNERİ: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'nın, kendisinin de dediği gibi, Fetö denen "İhanet şebekesi" ne, iç de ve dış da, maddi ve psikolojik destek verenlere, önce Türk Milleti'ni, raf beli şartına karşı uyarılması, ve önemi konusunda bilgilendirilmesi ile Türk sanayicisine ve çiftçisine destek olmalıdır. Böylece Türk sanayicisi-çiftçisi, destek istediği noktalardan uzak olmadığı da kanıtlanmış olunur. 

 

Ekonomik-anarşik terör olaylarının olumasına sebep olan bu raf bedeli şartı sömürüsüne dur denilmelidir. Dur denilmediği  zaman, siyasi demokrasiyi tamamlayan iktisadi demokrasinin mevcudiyetinin olmadığı ortaya çıkıyor.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Numan Aladağ'ın, "Bir işi yapmak isteyen bir çare bulacak. Hiç bir iş yapmak istemeyen bir bahane bulacak. Sen yapmazsan başkaları yapar." özdeyişini, esas alarak, ekonomik-anarşik terör başta olmak üzere her türlü aklaksızlıkların oluşmasına sebep olan raf bedeli şartına, acilen dur demelidir. 

 

Raf bedeli şartı konusunda, Numan Aladağ diyor ki: "Bir ülkede gerçek demokrasinin mevcudiyetinden bahsedebilmemiz için, siyasi partilerin varlığı yeterli değildir. İlk önce iktisadi demokrasinin kurulmuş olması gerekir." Zafer kazanabilmek için, o ülkede ilk önce güçlü sanayici-çiftçi olması şarttır.

 

Temel gıda sanayisi emin ellerde olmadığı zaman, zaferi nasıl kazanacaksın?  Onun içindir ki, Türkiye de son zamanlarda stratejik önem taşıyan bazı gıda, iletişim ve ulaşım sektörleri, aynı marka ile Türk sermayesi imiş gibi faaliyet göstermektedirler. Başta Ermeni soykırımına destek veren bir çok Avrupa ülkesi bazı gıda ve içecek sektörleri, Türkiye de hazır kurulmuş temel gıda içecek sektörlerini satın alarak el değişmesi, çok ama çok dikkat çekicidir! 

 

NOT: Raf bedeli konusunun zafer Bayramı ile ne ilgisi var diye, düşünülebilir. Yazı dikkatli okunduğu zaman, her şey daha iyi anlaşılacaktır. Çünkü raf bedeli şartı, ekonomik terör faaliyetleriyle, bölücü ve riyakarların işini kolaylaştırıyor. İlgisi var mı yok mu, kararı siz değerli okuyucularımız versin.

 

Madem ki, Türk milleti geçmişten günümüze kadar kazandığı zaferleri ruh ve iman kuvvetiyle devam ettirmek istiyorsa o zaman, "Gün dostunu düşmanını tanıma günüdür" Milli seslenişinden cesaretlenerek, raf ve ekonomik terör "İhanet şebekesleri" ne, dikkat edilmesi gerek miyor mu?


Şerefli bir hayat, gerektiğinde Vatan, millet ve mukaddesat uğrunda canını feda etmeyi de gerektirir. İslam dinine ve tarihi Türk geleneklerine göre Vatan savunması ve kahramanlık ruhu; İmandaki heyecan, sadakat ve samimiyetin bir neticesidir. 

 

Milli davalardaki sebat ve samimiyetin en içten olanı, meydanlarda düşman ile savaşırken belli olur. Vatan topraklarının bütünlüğü için cephede ateş hattında savaşanlarla bundan uzak durup rüşvet ve çıkarcılıkla kesesini doldurmaya çalışan riyakarlar asla bir olamazlar.

Türk ordusu, milleti için yalnız bir savaş kudreti değil, aynı zamanda bir okul, şaşmaz ve değişmez bir ilerlilik ocağı, Türklük ruh ve karekterinin en sağlam temsilcisidir. Her yönüyle Türklüğün ta kendisidir.
 
Kurtuluş savaşında en çok Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu halkı şehit vermiştir. Dahili-harici "İhanet şebekeleri", bu bölgelerin  kadirşinas halkının rotasını değiştirmek için, güncel tavizler vererek, atalarının mirasını unutturup hor görmelerini aşılıyorlar. Bunun bir örneği de, Fetö denen riyakarı, yıllarca maddi, siyasi, bürokrasi de destekleyerek 15 Temmuz da ki, bölücülük ruhları ile vatana ihanet etmelerine şahit olduk. 

 

Türk İslam geleneklerinde, şehitlik ve Gazilik vazgeçilmez bir tutkudur. En zor şartlarda; kendilerini tahrik edip saldıranlara karşı, tarihte benzeri görülmemiş destanlar yazan Müslüman Türk milletinin savaş meydanlarındaki kahramanlığını Başkomutan Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK şöyle anlatıyor:
''Karşılıklı siperler arasında mesafemiz 8 metre idi. Yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekiler hiçbiri kurtulmadan kamilen şehit düşüyor, ikinciler onların yerine geçiyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Şehit olanı görüyor, üç dakikaya kadar şehit olacağını biliyor, en ufak bir fütur bile getirmiyor, sarsılmak yok. Okuma bilenler ellerinde Kur'an-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki imanı ve ruh kuvvetini gösteren şayan-ı hayret ve şayan-ı tebrik bir misaldir.''
 
30 Ağustos tarihimizde bir dönüm noktası olmuş, var veya yok olma mücadelesinde, milletimiz var olduğunu dünyaya bir kez daha ispatlamıştır. 
 
30 Ağustos Hristiyan aleminin ''hasta adam'' olarak kabul ettiği milletimizin uyanış ve şahlanışı olmuştur. Zira ecdadımız Yüce Mevlanın:''Gevşemeyin, üzülmeyin. Eğer inanıyorsanız mutlaka üstün geleceksiniz.'' müjdesiyle yola çıkmıştı.
 

Değerli okuyucular,
Vatanımızın, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak isteyen, dahili-harici İmanı zayıf, Allah korkusundan, vatan sevgisinden mahrum olanlar, ve bencillik-çıkarcılık ruhlarıyla haram, rüşvet yeme ahlakına sahip olanlar: Yakın tarihimizden İman, Cesaret ve kahramanlık abidesi iki kahraman Türk'ün,   Avusturalya-Silver şehrinde, Brokin Hill savaşında ki, Zaferini hatırlatmak istiyorum:

"1914 Yılında Avusturaliya'nın Silver şehrinde, iki isimsiz Kahraman Türk, Vali'nin karşısına çıkıp efendim halifemiz size karşı savaş ilan etmiş, izin verin gidelim Vatanımızda sizinle savaşalım; burada sizin ekmeğinizi yiyoruz. Vali; “ Adabınızla oturun yerinizde, işinize bakın, bizi tehdit mi ediyorsunuz?"  der. Bu cevaba karşı isimsiz iki kahraman, "Eh bizden  günah gitti." diyerek vali'nin yanından ayrılmışlar. Her şeylerini satıp cephanelik edinmişler, Çanakkale de savaşmak için, Türkiye’ye gemi ile sevk edilmek üzere, Anzak'ları limana taşıyan trenin geçeceği bir vadiye barikat kurarak daha sonra, elde yapma Osmanlı bayrağını bir ağaca bağlayıp dalgalandırarak, namazlarını kılmışlar. Helallaşmadan sonra trenin gelip barikatta durmasını beklemişler. Tren barikatta durur durmaz hemen ateş etmeye başlamışlar. Bilanço: 200 kişiye yakın ölü, 500’e yakın da yaralı olmuş ve iki isimsiz Kahraman daha sonra şehit olmuş. Aynı yere defnedilmişler. 

 

Daha sonra Avusturalya ordusu, o bölgede Osmanlı ordusunu aramaya başlamış ve bakmışlar ki, bu işi iki kişi yapmış.

        

Vali (Cumhurbaşkanı) şehitleri hayretle ve üzülerek selamlayıp ayrılmış. Ve daha sonra şehitler oldukları yerde defnedilmişler.

Avusturalya devleti bu iki isimsiz Kahraman'ın anıt mezarını yaptırdı. 

        

Dahili-harici ve raf bedeli şartı ile anarşik-ekonomik terör oluşturma duygusunu ruhunda taşıyanlara, Hodri meydan! 

 

Australia-Silver şehrinde ki, Brokin Hill savaşı, bir hikaye ve yorum değil. Tarih hiç bir zaman yalan söylemez. Tarih, her şeyi A dan Z ye kadar belgeliyor. İtirazı olan varsa buyursun… 

 

Bu kutsal toprakları vatanlaştırıp, bizlere miras bırakanlar atalarımızdır.
 

Bu Zafer; yurdumuzu yakan, yıkan, kundaktaki çocuklarımızı, secdede dedelerimizi ve ninelerimizi  ibadetlerini yaparlarken süngü ile şehit eden, bacılarımızın tertemiz namuslarını    kirletmeye yeltenen "İhanet şebekeleri" ne ve hainlere haddini bildiren bir Zafer’dir.
 

Ruhlarında Allah korkusu ve Vatan sevgisi olmayan ve kendilerini rüşvet yiyerek çıkarcılığa odaklayan, seçilmişler, atanmışlar ve maddi gücü olanlar, iyi bilmelidirler ki, Büyük Türk milletinin bütünlüğünü bozmaya kimsenin gücü yetmez. Ayrıca çıkarcılık düşünceleri ile maddiyat karşılığı, verdikleri o haince tavizler hiç bir zaman kalıcı değildir. Cenab-ı Allah, onların yaptıklarının karşılığını, mutlaka verecektir.

 

Tarih her zaman, riyakar çıkarcıları naanet ve nefretle gelecek nesillerin bilgisine sunacaktır. Allah korkusu olan ve ruhunda vatan kavramı olan bir insan, hiç bir zaman makam-mevki ve rüşvet karşılığı taviz vermez ve haklı olan kararlılığından vazgeçmediği zaman, zaferi kazanmıştır.

 

NOT: 30-Ağustos Perşembe günü, gitme imkanı olanlar  şehitliklere akın edip, Vatan şehitlerinin ve atalarının ruhlarına Kur'an-ı Kerim okumasını bilenler Kur'an, okumalıdırlar. Bilmeyenler ise bilgileri dahilinde Sureler okuyup Dua etmelidirler. Ayrıca şehitliklere gitme imkanı olmayan herkes, evinde veya cami de okuyup dua edebilirler.

 

Bu dugu ve düşüncelerle Vatan topraklarmızı, bizlere kanları ve canları pahasına miras bırakan cümle vatan şehitlerimizi ve Cumhuriyetimizin sanisi, Kahraman ordularımızın başkomutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını rahmetle, Gazileri minnetle anar. Hasta-yaralılara, acil şifalar dileriz.

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!