Suriye’de yarım yüzyıl kadar önce Hafız Esad’ın kurduğu, 24 yıldır oğlu Beşar Esad’ın başında bulunduğu oligarşik BAAS/Nusayri diktatörlüğünün on günde yıkılıp tarihin çöplüğüne atılacağını kimse önceden tahmin edemedi. Ebu Muhammed Colani adını kullanan Ahmed Hüseyin El Şara’nın liderliğini yaptığı HTŞ çatısı altında bir araya gelen muhalif güçlerin, 27 Kasım’da başlattıkları askeri operasyon yıldırım hızıyla gelişti, 7 Aralık’ta Şam’ın alınmasıyla amacına ulaştı.
Aynı günlerde Türkiye’nin desteklediği SMO’nın Tel Rıfat’ı, ardından Mümbiç’i almasıyla Terör örgütü Fırat’ın batısından büyük çapta temizlenmiş oldu. SDG/ YDK’nın elebaşı Mazlum Abdi, ABD‘nin SMO’un bu operasyonlara sessiz kalmasını, kendilerine yardım etmemesine tepki gösterdi. Washington’un bu tavrının IŞID’e karşı mücadelelerine zarar vereceğini, onları hapiste tutmalarının zor olacağını söyleyerek açıkça şantaj yaptı.
Tarihin en kanlı ve vahşi diktatörlerden biri olan Beşar Esad diktatörlüğünün yıkılması elbette büyük başarıdır. Ama bu zaferin mimarları ve Suriye halkı şimdi daha da ağır sorunlarla karşı karşıyadır; Suriye bir dönüm noktasına, tarihi bir kavşağa gelmiş bulunuyor. Bundan sonra atılacak adımlar bu komşu ülkenin kaderini belirleyecektir. Suriye toprak bütünlüğünü sağlamış, IŞID, PKK-YPG/DSG, El KAİDE gibi radikal dinci ve mezhepçi örgütlerden arındırılmış, bağımsız bir hukuk devleti olabilecek mi? Toplumun çoğunluğunun desteğine ve yönetebilme becerisine sahip merkezi bir hükümet sistemi kurulabilecek mi? ABD ve İsrail başta olmak üzere emperyalist güçlerin tasallutundan kurtulabilecek mi? Ekonomik kaynaklarını halkının refahına açabilecek mi? Ülkelerinden ayrılmak zorunda kalan on milyona yakın Suriye vatandaşı ülkelerine dönebilecek mi?
Suriye’de Fransa’nın güdümünden kurtulup bağımsızlığını kazandıktan sonra çoğunluğun desteğine sahip istikrarlı bir yönetim kurulamadı; yapılan darbelerle iktidara gelen kişiler makamda çok kalmadan yeni bir darbeyle devrildiler. Zaten Hafız Esad ve Baas Partisi bu boşluktan yararlanarak 1963’te iktidara geldi. H.Esad çok kurnaz ve teşkilatçı biriydi. Devletin Ordu, polis ve istihbarat gibi en stratejik kurumlarını Nusayrilerle (Suriye Alevi’si) ve yakınlarıyla doldurdu. Öyle ki on yıl zarfında planladığı yapılanmayı tamamlayarak, ciddi bir direnişle karşılaşmadan Meclisi feshederek oligarşik diktatörlüğünü resmen ilan etti. Halkın sadece yüzde on ikisini oluşturan Nusayriler elli yıl boyunca tek meşru siyasi hareket olarak ülkeye hükmetti.
Suriye’nin bir kader kavşağına geldiği bu dönemde anayasal bir yönetim dönemini ve tecrübeyi yaşamamış olması ciddi bir eksikliktir. 25 milyon tahmin edilen nüfusu dini, mezhebi ve etnik farklılıkların etkisiyle ayrışıyor. Yüzde 75’i Sünni ve Arap olsa da aşiret aidiyeti ortak vatandaşlık bilincinin üzerine çıkıyor. Hukuk devleti, anayasal sistem, seçimli meclis gibi demokrasi kültürü konusundaki eksikliklerin telafisi kolay olmayacaktır.
Ayrıca Esad’ı on günde devirecek kadar başarılı olan HTŞ İslami yorumlanan farklı gruplardan oluşuyor. Golani ne kadar makul davranırsa davransın bunların bazılarına sözünü geçirebilecek mi, aralarında bölünme olur mu bilemeyiz. Golani (Ahmed Eş Şara) Savunma Bakanlığını üstlenerek bütün silahlı grupları bu yapıya dahil etmek amacıyla yoğun şekilde çalışıyor, görüşmeler yapıyor. Bu çabalarının sonucu çok geçmeden ortaya çıkacaktır. 27 Kasım’a kadar Suriye meselesinin en önemli taraflarından olan İran ve Rusya, ortamın değişmesiyle beraber kenara çıktılar. Ancak her türlü ahlaki kriterden yoksun bir “haydut devlet“ olan İsrail fırsattan yararlanarak ABD’nin himayesinde Golan’ı tümüyle sahiplenmek, Suriye ordusunu kadavra haline getirmek istiyor. Devletlerini yeni baştan organize etmeye çalışan Suriyeliler bir yandan devasa iç sorunlarla uğraşırken diğer yandan bu musibeti def etmeye çalışıyor. Dileriz başarılı olurlar; Suriye istikrarlı, halkın iradesine saygılı, terörist örgütleri etkisiz kılan anayasal bir hukuk devleti haline gelirse bundan en fazla Türkiye yararlanacaktır. Böylelikle müzminleşen bazı önemli sorunlarımızdan kurtularak ferahlayacağız.
Bu yazı daha önce Sn. Nuri GÜRGÜR'ün Sosyal medyasında (Facebook) yayınlanmıştır.