Türk dünyası, ömrünü “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” dercesine yaşayan, Türk diline, kültürüne, Türk toplulukları arasındaki sosyal, siyasal, tarihi, ilmi ve beşeri ilişkilerin yoğunlaşmasına, kardeşlik bağlarının güçlenmesine hizmet etmeyi varlığının anlamı ve gayesi olarak algılayan güzide bir neferini kaybetti. Yakup Ömeroğlu bu âlemdeki yolculuğunu tamamlayarak “her nefis ölümü tadacaktır” ilahi gerçeğine “amenna” diyerek Hakk’a yürüdü. Yıllardır her ay okuyucularını hiç aksatmadan selamlayan Kardeş Kalemleri öksüz, Türk Dünyası Yazarlar Birliği’ni yetim bırakarak..
Onu Türk Ocakları Ankara Şubesi Gençlik Kolu yönetim kurulu üyeliği sırasında 1987 yılında tanımıştım. Prof. Orhan Kavuncu’nun başkanlığı döneminde oluşturulan gençlik kolunda yer alan gençler, düzenli şekilde okuyor, araştırıyor, millî meselelerimizle ilgili faaliyetler düzenliyorlardı. Nitekim içlerinden Yakup Ömeroğlu gibi çok gencimiz ileriki yıllarda akademik kariyer yaparak üniversitelerimizde yer aldılar.
Türk dünyasının bağımsızlığa kavuştuğu 90’lı yılların başında Tataristan’da bir grup milliyetçi gencin girişimiyle Türk Dünyası Gençlik Kampı ve Gençlik Günleri adıyla bir toplantı düzenlendi. Türk Ocakları gençlik kolu da bu faaliyete davet edildi. Kazan kentindeki toplantıya Yakup Ömeroğlu, Hasan Ali Karasar, Konuralp Ercilasun’un da aralarında olduğu bir heyet katıldı. Tataristan’dan Talgat Anmetşin 1992’de TDGB’nin başkanlığına seçildi. Bu faaliyetlerin maddi yükünü Türkiye adına devlet (TİKA) desteğiyle Türk Ocakları yüklendi. Bu durum 2014 yılına kadar sürdü. Yani Türk Ocakları bu faaliyetlerin koordinatörü durumundaydı. Hasan Ali Karasar’ın bu konuda yaptığı hizmetlerini özellikle belirtmek isterim.
1993’te yapılan ikinci kurultayda Yakup Ömeroğlu yönetim kurulu başkanı, 1995’te Türkmenistan’daki kurultayda TDGK Başkanı oldu, birkaç yıl sonra bu görevi Hasan Ali Karasar’a devretti. Mezuniyetinin ardından Başbakanlıkta müşavir sıfatıyla Türk dünyasıyla ilgili kurulda görev yaptı. 1997’de Kazakistan’daki Ahmet Yesevi Üniversitesinde Tarım ve Ekoloji Merkezi müdürü oldu, üç yıl bu görevi başarıyla yaptıktan sonra Türkiye’ye döndü. Bir yandan Gazi Üniversitesinde öğretim üyesi olarak kariyerini sürdürürken diğer yandan TRT ve Ankara Radyosunda Türk dünyasıyla ilgili çok sayıda programlar yaptı. Sosyal ilişkileri çok genişti; Türk dünyasının sanat, edebiyat, kültür ve düşünce alanındaki isimleriyle yakın ilişkisi vardı. Kosova'dan, Makedonya‘dan Tataristan’a, Kafkasya’dan Türkistan ‘a kadar geniş Türk coğrafyasını bütün özellikleriyle ve sorunlarıyla biliyordu. Bu yüzden yaptığı konuşmalar, programlar Türk dünyasının her yerinden ilgiyle izleniyordu .
Yakup Ömeroğlu’nun kırk küsur yıllık arkadaşlığımız boyunca birileriyle kavgalı olduğunu hiç görmedim ve duymadım. Kibar, nazik ve hem kendisiyle hem de çevresiyle barışık ve dost bir insandı. Sürekli projeler yapar, bunları en kısa yoldan hayata geçirmek için çalışırdı. Türk dünyasının değişik bölgelerinde şairlerin, yazarların katıldığı çok sayıda toplantılar düzenleyerek, kültür coğrafyamıza hareket vermeye, insanlarımızı kimlikleriyle ilgili düşündürmeye, birbirlerini tanıyacakları ortam oluşturarak yalnız olmadıklarını göstermeye çalışmıştır.
2006 yılında kurduğu Türk dünyası Yazarlar Birliği ve devamındaki Kardeş Kalemler Dergisi onun organizasyon kabiliyetinin ne kadar yüksek düzeyde olduğunu gösteren somut örneklerdir. Her biri farklı yapıda, egoları güçlü, kolay söze gelmeyen bu kadar çok insanı bir potada bir araya gelmeye ikna etmek, bu ilişkileri dergi çevresinde sürekli hale getirmek her türlü takdiri hak eden bir başarıdır. Yakup kardeşim mütevazı görünümünün arkasında sahip olduğu kişisel özellikleri ve nitelikleriyle bunları başararak bu alemdeki yolculuğunu tamama erdirdi; menzili mübarek, sa’yi makbul, makamı ali, mekanı inşallah cennet olsun.
Bu yazı daha önce Sn. Nuri GÜRGÜR'ün Sosyal medyasında (Facebook) yayınlanmıştır.