11 Eylül saldırıları tasavvuru imkânsız, trajik ve travmatik görüntülere sahne olmuş ve uzun süre Dünyada bir kaos ortamının oluşmasına sebebiyet vermişti. Bu eylemler dizisi, bıraktığı zayiat açısından literatüre ve kayıtlara en büyük terör saldırısı olarak girmişti. Ancak kimler tarafından gerçekleştirildiğine, nasıl planlandığına ve arakasında kimlerin bulunduğuna dair cevaplanmamış pek çok soru mevcudiyetini hala muhafaza etmektedir. O dönemler ve sonrasında eylemlere dair pek çok komplo teorileri üretildi ve felaket senaryolar çizildi. Sonrasında ise Dünya, artık bildiğimizden çok daha farklı bir rotaya girdi ve hala o rotadan yürünme deva edilmektedir. Sonu nereye varır bilmeyiz! Ancak arkasına sığınılan bu gerekçe ile İslam Dünyasının tehdit altında olduğunu söylememiz mümkündür…
***
Bu tarih, bir milat olmamakla beraber Batı’da daha öncesinde de oluşturulan İslamofobinin (İslam korkusunun) daha da körüklendiği ve doruk noktaya ulaştığı tartışma götürmez bir gerçektir. Bu Kaos ve korku ortamının yaygınlaşmasının ve adeta İslam nefretine dönüşmesinin müsebbibi kuşkusuz küresel medyadır. Olayı gerçekleştirenlerin Müslüman oluşu üzerinden yürütülen algının şehvetine kapılan Batılı liderler ise o vakitler mealen; Müslümanlardan intikam alınacağına ve bedel ödetileceğine dair oldukça keskin ifadeler kullanmışlardı. Öyle de oldu! Aradan geçen 20 yıl içerisinde Müslümanlar gerçekten de oldukça ağır bedeller ödedi ve ödemeye de devam etmektedirler…
***
Gelişmelere bağlı olarak, Müslüman ülkelerin ve Müslümanların haritadan silinmesi ve ortadan kaldırılmasına ilişkin bazı teorisyenler tarafından ortaya atılan iddiaları destekler mahiyetteki emareler, ister istemez akıllarda soru işaretleri oluşturmaktadır! Zira ABD’de siyahilerin ve Kızılderililerin Avrupa’da ise Yahudilerin yerine ikame edilen Müslümanlar zan ve tehdit altındadır ve üçüncü sınıf insan muamelesine tabi tutulmaktadır. Ötekileştirilen, istenmeyen ve nefret edilen bir toplum olarak addedilen Müslümanlar ne ikamet ettikleri Batı coğrafyalarında ne de öz vatanlarında gün yüzü görmektedirler. Irak, Suriye, Libya, Yemen, Arakan, Bosna, Doğu Türkistan, Karabağ ve dahi pek çok ülke… Vahşet, ya bizatihi kendileri ya da örneğin İsrail gibi vesayetçi haydut devletler tarafından sistematik olarak yürütülmeye davam etmektedir.
***
Dünya Ticaret Merkezine ve Pentagon’a yapılan saldırıların iç yüzünü tam olarak bilemeyiz! Ancak bildiğimiz şudur; küresel güçlerin bizatihi bir terörist devlet edasıyla İslam terörü algısı üzerinden Müslüman coğrafyalarda gerçekleştirdikleri; saldırı, katliam ve işgalleri kendi toplumlarına meşru gösterebilmek ve anlatabilmek için medyayı bir araç olarak vahşice ve profesyonelce kullanmaktadırlar. Bu nedenledir ki Batılı küresel medya, kendi içlerinde her daim hazır ve nazır bulunan marjinal grupları tahrik ederek harekete geçirebilmektedirler. Norveç’te 22 Temmuz 2011 tarihinde gerçekleştirdiği saldırıyı 11 Eylül’ün intikamı olduğunu itiraf eden Breivik adlı İslam düşmanı ırkçı teröristin 77 kişiyi katletmesinin ve yine 2019 yılında Yeni Zelanda’da birkaç camiye aynı anda gerçekleştirilen ve 40 Müslümanın katledildiği saldırıların ABD’daki vahşetten ne farkı vardı? Ancak küresel medyada bu olaylara dair bir iki cılız haberin dışında pek bir şeye rastlanmadı. Müslümanlar da Hristiyanları bu olaylardan ötürü mesul görmedi ve terörist olarak ilan etmedi!
***
Bu ortamın oluşmasına, egemen devletler dünden hazırdı. Medya da kullanıldı ve kullanılmaya devam etmektedir. Örneğin bundan 10 yıl önce Almanya’da bir anket çalışmasıyla desteklenen araştırmamızda medyanın nasıl bir algı oluşturduğuna dair ilginç sonuçlara ulaşmıştık. Henüz bir Türk’le veya Müslümanla karşılaşmamış ve teması olmamış Alman vatandaşlarının dahi Türkleri ve Müslümanları; vahşi, barbar, namussuz, terörist vs. şeklinde tanımlamaları savımızı doğrular mahiyetteydi. Bu algıya nerden sahip olduklarına dair sorulan soruya neredeyse deneklerin tamamının medyadaki haberleri kaynak olarak göstermeleri manidardı. Aradan geçen süreçte pek bir şeyin değişmediği kanaatindeyim. Zira Batı medyasını mütemadiyen takip ederim. Haber içeriklerinin dozu giderek artmaktadır diyebilirim. Kurabileceğim tek bir cümle var; başınıza İslamofobi kadar taş düşsün!