Fırat’tan Bir Asaf Hoca Geçti… - Prof. Dr. Mustafa YAĞBASAN

Fırat’tan Bir Asaf Hoca Geçti…


Tanıyanlar bilir, Rab ve Devlet dışında kimseye biat etmedik… İhtiyaç ve taleplerimiz için hamdolsun namerde muhtaç olmadık ve boyun eğmedik. O meşhur replik ile “dik durduk, lakin dikleşmedik”. Bundan sonra da niyetimiz yok. Yapamayız, denesek de sırıtır zaten, yakışmaz bize… Demem odur ki bu köşeyi şahsi çıkar ve menfaat sağlama amaçlı asla kullanmadık, kullanmayacağız da... Hele illiyet, akrabalık ve menfaat bağımızın olduğu şahsiyetleri gündeme getirmekten de özellikle imtina ederiz. Lakin hak edenin de ismini zikretmek ve hakkını teslim etmek gerekir. Bu davranış, bu haslet; o şahsiyete itibarın teslimidir. Zira “maharet iltifata tabiidir”. Kaldı ki; Hak, kurum veya millet adına olması gereken de budur. Adını zikredeceğimiz şahsiyetten bir menfaat temini de söz konusu olmadığına göre nesli tükenmekte olan bir karakteri betimlemek, tasvir etmek bana farzdır. Bu sebeple okuyucularıma bir özür borcum var.

 

***

Kendisini 30 yıl önce tanımıştım. Tanımaktan da bahtiyar olmuşumdur. İlişkimiz mütemadiyen bugüne kadar devam etti. Birlikte omuz omuza pek çok idari görev yürüttük. Zaman zaman çatıştık. Ama kırmadık, küsmedik. Zira muradımız; ifa ettiğimiz görevin hakkını vermekti, çalıştığımız kurumun bekası, yaşaması ve dahi ileriye gitmesiydi. Niyetler halis ve şahsi olmayınca ve gayemiz de kurumu yaşatma çabası olunca başka söz söylemeye gerek kalmıyor aslında... Lakin övünçle söylemeliyim ki çok şey öğrendim kendisinden… Çoğu zaman temposuna yetişemedim. Tükenmek bilmeyen çalışma hırsına sahipti. TDK, “işkolik” kelimesinin tanımını yapacaksa, karşısına Prof. Dr. Asaf Varol yazması yeterlidir diye düşünenlerdenim. Onun en önemli özeliklerinden de biri şüphesiz ideoloji, mezhep ve meşrep takıntısının olmamasıdır. Adildir, dürüsttür, objektiftir, namusludur… Hakkında adaletsizliğine, yüz kızartıcı bir olumsuzluğuna dair emare bulunmaz. Vaki de değildir.

 

***

Özgeçmişi başlı başına bir kitabı doldur diye hatırlıyorum. Rutin idari görevlerini saymazsak; Türkiye’de ilk Üniversite Televizyonunun ve yerel TV’ler arasında ilk sıralarda yer alan Fırat TV’nin kuruluşu (ki bu faaliyeti nedeniyle mahkemelik dahi olmuştu), Uzaktan Eğitimin mimarı, DAP (Doğu Anadolu Projesi) gibi muazzam bir projenin koordinatörlüğü, İletişim Fakültesinin Kurucu Dekanlığı, Siirt Üniversitesi’nin Kurucu Rektörlüğü, Türkiye’de ilk kez uygulanan ULOP (Türkiye-Amerika arasında çift diploma) eğitim sisteminin mucidi ve uygulayıcısı… Bunların her biri başlı başına bir başarı hikâyesidir. Bunula kalmaz elbette meziyetleri… İleri düzeyde İngilizceye ve Almancaya hâkimiyeti, interdisipliner bilimi, köşe yazarlığı vs… Ezcümle saymakla bitmez, cümleler kifayetsiz kalır… 40 yıllık bilimsel özgeçmişine bu kadar özelliği sığdırabilecek kaç aydınımız vardır sahi? Profesörlük payesini taşıyan pek çok zat-ı muhteremleredir mesajım! 

 

***

Çayını kahvesini içtiğim sınırlıdır (elbet bir şeyler ısmarlamaktan imtina ettiğinden değil, aksine zamanı verimli kullanma hassasiyetindendir). Ancak bilgisine, bilimine, tecrübesine ne zaman ihtiyaç duysam kapısını açmıştır. Ona olan yakınlığım biraz da duygusaldır. Çünkü onun şahsında kendimi görmekteyim. Yanlış anlaşılmasın, muadili değilim. Olamam da. Bu duygusal bağımın nedeni ise anlaşılamaması ve değer bulamamasıdır. Düşmanı çoktur. Bu kadar uğraşı arasında haksızlığa ve adaletsizliğe karşı didinip durmuştur. Eforunu törpülemek isteyenler veya kedine rakip olarak görenler sürekli soruşturmalarla oylamaya çalışmışlardır. Ancak yılmamış, pes etmemiştir. Soruşturmaların kahır ekseriyetinden galip çıkmıştır. Kendisine garez duyulmasını ben, çalışma ve üretme çabasına bağlarım. Zira o ürettikçe, üretemeyip oturanların gözüne batmıştır. Diğer bir ifade ile onların rahatlıklarına çomak sokmuştur. Hatta kendisini tanıyan ve bu yazıyı okuyan çoğu maharetsizler; “amma da abarttın diyerek” bana gönül koyacaklardır. Ancak onalar da bilmektedirler ki maharetleri, idareciliği ve bilimselliği hakkında az bile yazdım. Şimdilerde kendisi emeklilik telaşı içerisinde. Duyumlar bir özel üniversitede çalışmalarına devam edeceği yönünde. Görev alacağı üniversite kazançlı! Kısacası “Fırat’tan bir Asaf hoca geçti” demek zor geliyor. Bu aşamada sadece eski üniversitem ve memleketim adına; “yolun açık olsun Asaf hoca” demek düşer bana…

 

***

Tashih Notu: 16.09.2020 tarihli “Bir Bit Eniği Olmasın?” başlıklı yazımızın muhtelif yerlerinde “hadiseler” ifadesi sehven “hadisler” şeklinde yazılmıştır. Okuyucularımın dikkatine!

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
02Ağs

Biraz Gazetecilik İcra Edelim mi?

07Tem

Eğitim(sizliğ)İn Vebali…

23Haz

Siz Hiç Âşık Oldunuz mu?

16Haz
09Haz