Işık karanlığı yok eder. Daha doğrusu karanlık diye bir şey yoktur, karanlık ışığın yokluğudur.
Karanlık dışta da olabilir, içte de…
Gerçek aydınlanma içteki karanlıktan kurtulmaktır. Akıl ve iradesini kullanmayı seçmeyen sürülüğe ve karanlığa mahkûm olur.
Karanlık saplantıdır, korkudur. Bütün fobik davranışlar karanlığın ürünüdür. Dıştaki karanlık ışığın yokluğu, içteki karanlık bilincin yokluğudur.
Bilinç yoksa insanlığa ait bütün aydınlanma soruları cevapsız kalır. Allah’ın da, Kur’an’ın da bir ismi Nur (ışık)’dur. Nur akla ışık tutar. Allah da, Kur’an da akla yol gösteren ışıklı rehberdir.
Aklını kaybeden, yani kullanmayan karanlığa gömülür. Bu, aklın aklını kaybetmesidir adeta. Çünkü kişi insanlığından çıkmıştır.
Aydınlanma insanı insan eden şeydir. İnsan buluğ çağına geldiğinde “Akıl Baliğ” olur. Aydınlandığında “Âkil” olur. Çünkü beyin lambasının ışığı akıldır.
“Aydınlanma nedir?” sorusuna Immanuel Kant (1784); “Aydınlanma, insanın kendi kusuru ile düşmüş olduğu bir ergin olmama durumundan kurtulmasıdır.” Der.
Bu ergin olmayış durumu ise, insanın kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanamayışıdır.
Aydınlanma; kişinin kendi aklını kullanma cesaretini göstermesidir.
Öyleyse ey insan; “Aklını kullanma cesaretini göster!” Çünkü aydınlanma için özgürlükten başka bir şeye ihtiyacın yoktur. Aydınlanmış akıl sahiplerinden oluşan bir toplumumuz olması dileğiyle…
Bize ruh (akıl, irade, bilinç, vicdan) üfleyerek, beşerlikten insanlığa geçişimizi lütfeden Rabbimiz. Seni sınırsızca övüyor ve çok seviyoruz.
Bu yazı daha önce Sn. Prof. Dr. Orhan ASLAN'ın Sosyal medyasında (Facebook) yayınlanmıştır.