“Yersiz korkularla yüzleşme”
3. AYET:
“Ve min şerri gasigın ize vegab (Felak 113:3).”
“VE KOYU, ZİFİRİ BİR KARANLIĞIN ŞERRİNDEN (Felak’ın; yokluk gecesini yararak varlığı çıkaran sabahın Rabbine sığınırım”
Ayette bahsedilen buz gibi bir karanlık; ürkünç, korkunç, dehşetli… Hiç ışığın olmadığı dayanılmaz bir karanlık. Rabbe sığınmayı gerektirecek kadar kapkaranlık.
Ancak bundan daha da kötüsü, cehalet karanlığıdır: Bilinmezlik, öngörülemezlik, belirsizlik… Belirsizlik ve bilinmezlik çok çok karanlık bir şey. Esnaflar bunu çok iyi bilirler. Ortamda bilinmezlik söz konu ise, önünüzü göremiyorsanız yatırım yapamazsınız, bir bağlantıya giremezsiniz, geleceğinizi planlayamazsınız.
ZALAM, zulumatın tekilidir. Zalam içinden aydınlanmayan karanlığa denir.
LEYL: içinden aydınlatılan karanlıktır. Gece Leyl’dir. Gece ay ile mum ile lamba ile kandil ile aydınlatılabilir. Gecenin dışına çıkılarak kurtulunabilir. Zalamı ise içinden aydınlatamazsınız. Zulmeti terk etmeli ve oradan uzaklaşmalısınız.
LEYL’de gece yürüyüşü (İsra) mümkündür. Kur’an’da bir surenin adıdır İsra. ZALAM’da ise yürünmez, ondan hicret edilir ve kaçılır.
Ey İnsan! Gündüze güneş olamıyorsan, geceye ay ol! Geceye lamba ol. Mum ol, ama mutlaka bir şey ol. Aydınlat etrafını.
Çinliler, gece yollarını başının yanlarında bir beze sardıkları üç beş ateş böceği ile aydınlatırlarmış. Ateş böceklerinin karınlarında birkaç tane lamba olur. Kimyasal elektrik kullanırlar. Elektriği Edison icat etti diyorlar. Elektrikli balıklar ne ki? Ya yıldırımlar? Edison icat etmedi, var olanı keşfetti.
AVM’LER: GECE VE GÜNDÜZÜN KATİLLERİ
Vahşi kapitalizmin AVM’leri gece ve gündüzün katilleri… Sanki Marsta bir uzay aracındasınız. Gece ve gündüzle ilişkiniz kesilmiş. Tamamı iç aydınlatma ile dönüyor. Kafanızı kaldırsanız dahi göğü göremiyorsunuz.
Gece ve gündüzü insandan kaçırmışlar. Niye kaçırırlar ki? Çarşı ve Pazarda olsaydınız gökle ilişkinizi kesilmez, bir uzay modülündeymişsiniz hissi verilmezdi.
Adamlar gündüzü değil, geceyi bile çalmışlar.
Eğer AVM yapma niyetiniz varsa, Allah’ın gecesini ve gündüzünü çalmayın. Mesela Tuzla’daki gibi yapın. Doğal, sağlıklı ve insancıl…
CEHALETİN RAHMİ: HURAFE ÜRETİM MERKEZİ
Cehalet karanlığının rahminde ürer tüm hurafeler, batıl inançlar… Uğurlar ve uğursuzluklar, cinler, şeytanlar, periler, gulyabaniler…
Lohusa kadınlara Gruncolos otururmuş. Periler cinler, şeytanlar, periler, gulyabaniler gelirmiş. Halk dilinde al veya albastı (lohusa humması) da denilen bu olay, hurafenin tesiriyle ortaya çıkar.
Sonra da gelsin cinciler, gelsin cincilere paralar. Kandırma ve sömürü çok boyutlu.
Geçen internette vardı. Metafizik uzmanı olduğunu söyleyen bir şarlatan kadın, 1,5 dakikada insandan sözde cin çıkardığını uygulamalı olarak gösterdi. Hurafenin boyutunu görüyor musunuz?
Dolaplar ve tezgâhlar böyle dönüyor.
Sevgili Dostlar! Uğurlarınız ve uğursuzluklarınız çöpe atılacak birer hurafelerdir. Adam Tanrıya inanmıyor ama elindeki ikonik nesnenin uğur olduğun inanıyor. Tanrısı elinde. Tanrıya inanmıyor ama 13 rakamının uğursuzluğuna inanıyor, 13 numaralı otel odasında yatmıyor.
OBSKÜRANTİZM ürünü bu kimseler… Bilmesinlercilik mağduru. Öğrenmediler, bilmediler ve cehalet gayyasında insanlık dışı bir ömür sürüyorlar.
Şeytanın dininin adı karartmacılık, anti şeffaflıktır. Eğer ortada şeffaflık yoksa, orada bilmesinlercilik var. Eğer şeffaflık yoksa her türlü şeytanlık var.
BİLGİSİ YOK, FİKRİ ÇOK YIĞINLAR…
Okumaz, öğrenmez, sorgulamaz, değişmez… Onlar sürü özelliğindedir, çobansız yapamazlar. Sürülüklerinden memnun ve mutludurlar.
Gücün kulu, korkunun tutsağı, güçsüzün düşmanı, pusucu, fırsatçı, kurnaz bir tip… Nerde yetiştirildi bunlar? Karanlıkta ürer böyle tipler. Kendileri de karanlık olan tiplerdir. O zaman dinleri de uydurma olacak.
“Hurafe olmazsa inanmam, yalan olmazsa inanmam diyen tipler bunlar. Mitoloji olmazsa inanmam diyenler”
Nur ismiyle evrene ve bize yansıyan ve aydınlatan Allah’ım! Biz cehaletin, bilmesinlerciliğin ve her çeşit buz gibi karanlıkların şerrinde sana sığınıyoruz. Seni sınırsızca övüyor ve çok seviyoruz.
DEVAM EDECEK