(DEVAM)
YA MUKİT!
Sen, besleyicisin, hayatın azığını var edensin, yarattığının gıdasını da birlikte yaratansın.
Sadece bizim mi? Atomun içinde sıfır elektrik yüklü nötronu yaratıp, pozitif yüklü proton ve negatif yüklü elektronları görevlendirerek, atomun gıdası olan elektriği bunlar vasıtasıyla sağlıyorsun.
Hücreyi yaratıp, hücrenin gıdasını da tabiatta var ettiğin besinlerin içine koyuyorsun.
Mukit Allah’ım! Sen biz insanların gıdasını çok daha özel yaratıyorsun. Fakat bizim gıdamız, sadece boğazımızdan geçenlerden ibaret değildir. Çünkü bizi sadece biyolojik bir varlık değil; “biyo-ruh”, ya da “biyo-psişik” bir varlıktır olarak yarattığın için, bize manevi gıdalar da lütfediyorsun.
Mesela:
- İbadetler ruhumuzun gıdasıdır.
- İlim aklımızın gıdasıdır.
- Sevgi gönlümüzün gıdasıdır.
- İman kalbimizin gıdasıdır.
- Muhakeme ve temyiz irademizin gıdasıdır.
- Adalet ve merhamet vicdanımızın gıdasıdır.
Gönderdiğin Kur’an’ı baştan sona dikkatli bir gözle okuduğumuzda, her öğüt ve yasağın yukarıda sayılan manevi gıdaların sağlıklı üretimi, sorunsuz iletimi ve doğru tüketimi için yazılmış ilahi bir reçete olduğunu görüyoruz.
Amellerimizi bize besin kılan Mukit Sensin. Kur’an’da Mukit isminin geçtiği tek yer olan Nisa 4:85, maddi gıda ile ilgili değil, manevi gıda ile alakalıdır.
Mukit isminle var ettiğin gıdaları ayetinde şöyle dile getiriyorsun:
“Onların besinlerini, ora sakinlerinden talep edenler arasında dengeli bir biçimde takdir ettik (Fussilet 41:10).”
Biz ağzımıza bir besini götürdüğümüzde, işte bunun için Seni hatırlarız.
Bir şey yerken ve içerken çektiğimiz besmele, yenilen ve içilen gıda ile Senin aranda ilişki kurmamızın söze yansıyan boyutudur. Yani besmele bir farkındalık bilincidir.
Besmeleyle zımnen şöyle demiş oluyoruz:
1. Allah’ım! Bu gıdayı senin yaratığının farkındayım
2. Bu gıdalar sayesinde yaşayabildiğimin farkındayım
3. Bana bu gıdaları sindirecek donanım lütfettiğinin farkındayım
4. Senin yarattığın gıdanın helal ve temiz olması gerektiğinin farkındayım
5. Senin yarattığın gıda ile sana isyan etmemem gerektiğinin farkındayım.
Besmele maddi gıdayı manevi gıdaya dönüştürmenin en garantili yoludur.
Yediklerimizle yaptıklarımız arasında ilişki vardır.
Lütfettiğin Kur’an’a göre gıda helal olmasının yanında, temiz de olmalıdır. Haram-helal; gıdanın manevi kodeksi, temiz-habis ölçüsü de; gıdanın sağlıklı ve hijyenik olmasını içeren manevi kodeksidir.
Sen bize iyi ve yararlı olan hiçbir şeyi yasaklamazsın.
Senin yasakladığın şeylerin tamamı, sadece Müslümanlar için değil, bütün insanlık için zararlıdır. Mesela, alkolün faydalı olduğunu kim söyleyebilir?
Domuz eti yasağı ise, aslında Senin bize uyguladığın irade geliştirme sınavıdır. Dünyadaki 18 milyon canlı türünden sadece birinin haram kılınmasının hikmetini, insanların tefekkür etmesi lazımdır.
Gıda meselesinde Kur’an’ınla bizleri iki açıdan uyarıyorsun:
1. Helal gıdayı haramlaştırma,
2. Haram gıdadan uzak dur!
Kur’an, haram gıdadan uzak durmak üzerinde bir kez duruyorsa, helal gıdayı haramlaştırmamak üzerinde on kez durur.
Zira ilki eylemi ifsad (bozar) eder, ikincisi akideyi ifsad eder. Çünkü helali ve haramı sadece Allah belirler.
Çok şükür bizde, Yahudilerdeki gibi “koşer” (gıdanın din adamlarınca kutsanarak yenilmesine izin verilmesi) zihniyeti yoktur.
Çok özel bir tespitimi söyleyeyim Ya Mukit! Sen gönderdiğin dinde bazı boşlular bırakıyorsun. Bu boşluklara “sükût geçilen yer” denir. Buraları kullar tarafından doldurulmamalıdır. Onlarda çok hikmetler gizlidir. Çünkü İslam bir kavmin, bir zamanın ve bir mekânın dini değil, bütün insanlığın bütün zamanlardaki tek dinidir.
Önemli olan şudur: Haramlığına dair şüphe yoksa, zaten yaratılmış olması onun helalliğinin delilidir. Var eden Allah’tır, var edilmişse helaldir. Ancak haramlığına delil varsa haramdır.
Müslüman olmak, ölçüleri ve sınırları olmaktır. Hayatımızın ölçülerini Sen koyansın Allah’ım. Sen hiçbir şeyi yanlış yere koymazsın. Bir şeyi Senin koyduğun yerden etmekse zulümdür.
Biliriz ki; Sen desteğini çektiğinde ayakta duramayız.
Elhamdülillah; “Allah’ın yoksa neyin var, Allah’ın varsa neyin yok” bilincindeyiz.
Çok şükür ki; ruhumun, aklımın, gönlümün, kalbimin, irademin ve vicdanımın gıdalarını bihakkın veren, tam bana göre lütfeden, beni nimetlere ve gıdalara gark eden bir Mukit’im var. Ben Mukit’imle öylesine mutluyum ki… Mukit’imi övüyor, teşekkür ediyor ve çok seviyorum. Pek çok…
(DEVAM EDECEK)