Ankara' ya yolu fazla düşmeyenler için burası sadece siyasi bir kent olarak bilinir. Oysa farklı özellikleri barındıran metropol bir kenttir. Soğuk ve idari bir başkentten fazlasıdır Ankara. Beşeri sermaye, turizm ve ekonomik anlamda gelişmiş bir ilimizdir. Güzergahların kavşağında bulunan kent aynı zamanda diğer illere bağlantının merkezi konumundadır. Tipik bir Anadolu bozkırı içerisinde yer alan şehir, yıllar içerisinde gelişerek Türkiye'nin 2. megakenti olmayı başarmıştır. Başta TBMM, bakanlıklar, büyükelçilikler ve diğer devlet dairelerinin boy gösterdiği şehir doğal olarak bürokrasinin merkezi. Siyasi, idari ve yargısal gelişmeler buradan ülke sathına yayılır. Bu nedenle herkesin farklı zamanlarda buraya bir şekilde yolu düşer. Çünkü ülkemizin merkezi yönetimi burada konumlanmıştır.
Ankara'nın siyasi ve bürokratik soğukluğunu geride bırakıp ara sokaklarına yöneldiğinizde Türkiye'nin birçok kentinde rastladığınız şehrin siluetini bozan yüksek binalar ve bu binaların arasına sıkışmış az katlı yapıların amorf görüntüsü gözünüze çarpıyor. Bu da maalesef şehrin mimari bütünselliğini bozuyor. Düzenli sokakları ve geniş bulvarları ise bu kenti birçok kentten pozitif yönden ayrıştırıyor. İstanbul'daki gibi hızlı bir yaşam yok. Bürokraside olduğu gibi yavaş ve kontrollü bir canlılık var. Şehir; üniversiteleriyle, hastaneleriyle, sanayisiyle, hatta kendine has müzik kültürüyle çekim merkezi olmaya devam ediyor. Deprem faylarının uzağında olması da son yıllarda bu kente yerleşme talebini arttırmış durumda.
Şehrin mimarisi senkronize bir görüntü oluşturmasa da yeni yerleşim yerleri daha düzenli gelişiyor. Güney ve kuzeye doğru küçük sekmeler şeklinde yapılaşma olsa da asıl büyüme batı yönüne kaymış durumda. Eskişehir yolunun sağına ve soluna dizilmiş çok katlı yeni binalar şehrin diğer yerlerine göre daha simetrik bir görüntü oluşturuyor. Şehrin en eski merkezi Ulus ise her şeye rağmen ayakta kalmanın mücadelesini veriyor. Halen aradığınız birçok şeyi burada bulabiliyorsunuz. Ankara kalesinin gölgesinde zamana karşı direniyor. Kızılay ile birlikte Ankara'nın merkezi olmaya devam ediyor.
Ankara, İç Anadolu'nun diğer illerine ağabeylik yapıyor bir bakıma. Çevre illerden buraya yerleşen insanlar, hemşehri dernekleriyle birlikteliğin gücünü simgeleyen federasyon ve konfederasyon düzeyinde örgütlenmenin avantajlarını yaşıyor. Bir güç gösterisine dönüşen bu yarış özellikle Çankırı, Çorum, Yozgat gibi şehirler bu konuda bir adım daha ilerdeler. Metropol bir şehir olsa da modern yaşamla geleneksel yaşamın iç içe geçtiği Anadolu'nun kültürel motifinden çokça izler taşıyor. Periyodik aralıklarla açılan "Anadolu Günleri " ise gurbetteki insanlar için buluşma, paylaşma ve alışveriş şölenine dönüşüyor. Memlekette bulabileceğiniz her türlü yiyecek ve içecek bu özel günlerde hemşehrilere kolay yoldan ulaşabiliyor.
Ankara birçok açıdan İstanbul'dan ayrışıyor. Basın, turizm, yurtdışı ulaşım ağı, eğlence sektörü gibi alanlar İstanbul merkezlidir. Siyasi gelişmeler ise Ankara merkezli olup kitlelere İstanbul basını üzerinden tüm Türkiye'ye ulaşıyor. Ayrıca İstanbul ticaret yoğunluklu bir kent olduğu için insan ilişkileri daha çok ticaret ağı üzerinden gelişiyor. Ankara'da ise bürokratik kesimden ve memur emeklileriyle daha çok yolunuz kesişiyor. Bu nedenle Ankara bir emekli kenti olma özelliğini de taşıyor. Zaman mefhumu burada daha sakin ve yavaş akıyor. İnsanlarla bir araya gelmeniz daha kolay. Hem iş segmenti hem de şehrin büyüklüğü açısından ulaşılabilirlilik daha fazla.
*** *** ***
Benim Ankara ile kalıcı ilişkim 6 ay önce başladı. Depremin zulmünden kaçmak mı yoksa artık ayrılma zamanı mı gelmişti tam kestiremiyorum, bir sonbahar sabahı kendimi Ankara sokaklarında buldum. Her yer değişikliğinde olduğu gibi insanın bilinçaltına yerleşmiş kısa sürede dönerim psikolojisi yerini kalmaya bıraktı. Şehir kısa sürede sizi bağrına basıyor. Zaten tüm cazibe kentler insanları bir şekilde kendine çekebiliyor. Bir süre sonra bütünleşiyorsunuz o kentle. Ankara ise uyum sağlanacak en rahat kentlerimizden biri.
Ankara için yazılacak çok şey var. Burada Ankara'yla ilgili genel değerlendirmeyi kesip kısa sürede burada kurduğum dostluklar ve memleket hasretini azaltan değerli insanların kadirşinas tutumlarına odaklanmak istiyorum. Bir taraftan kentin sıcak insanları diğer taraftan iliklerimize kadar işlemiş hemşehrilerle oluşan ilişki ağı birçok şeyi size unutturmaya yetiyor. Özellikle hemşehrilerle bir araya gelmenin insanda yarattığı olumlu iklim ve aynı kültürü paylaşmanın duygu dünyanızdaki sessiz ama o kadar da güçlü dokunuşu yaşama sevincinin sınırlarını aşıyor. Bir Baskilli olarak Elazığ ve Malatya arasına sıkışmış o ruh haletinden sıyrılıp Baskillerle hemhal olmanın ayrı bir güzelliği var. Aynı kültüre mensup olmak iletişim gücünüzü arttırıyor .
Bu minvalde birkaç gün önce bir araya geldiğimiz Ankara Baskilliler Derneği üyeleri ile dolu saatler geçirdik. Yöremiz kültüründen esintilerin de eşlik ettigi toplantı çok güzel geçti. Birbirinden değerli hemşehrilerimin isimlerini hem kişilik hakları açısından hem de uzun bir liste olacağından dolayı buraya yazmıyorum. Ankara'da çalışanıyla, emeklisiyle bir araya geldiğimiz hemşehrilerle bundan böyle sürece ivme kazandırarak yolumuza devam etme kararlılığındayız. Bir yeri güzel yapan doğasından ve gelişmişliğinden ziyade insan ilişkilerinin güçlü yapısıdır. Her yer insan ilişkileriyle gelişir, şekillenir ve anlam bulur. Sevgi ve saygının boy gösterdiği yerde yarınlar daha aydınlık ve daha güzeldir. Sait Faik'in dediği gibi her şey sevmekle başlar...