Yazlık Okumalar! - Recep ÖREK

Yazlık Okumalar!


Özellikle yaz mevsimine girildiğinde ya da yoğun tatil sezonunun yaşandığı zamanlarda çokça kitap önerileri ile karşılaşırız. “Yaz tatilinde okunacak kitaplar “ şeklinde çeşitli basın ve yayın organlarında haberler yapılır. Daha soft ya da yaz mevsiminin uyuşukluğuna uygun yüzeysel kitaplar tavsiye edilir. Amaç kişiyi yormadan, sıkmadan okuma alışkanlığını sürdürmesine küçük bir katkı sunmaktır. Oysa hiçbir kütüphanede mevsimsel kategoriye ayrılan kitap rafları yoktur. Sadece küçük çocuklara yönelik tatil kitapları olabilir. Belki de pazarlama stratejilerinin bir parçasıdır bu spot tanıtımlar. Ya da yaz mevsiminin sıcaklığını serinletecek insanın iç dünyasındaki arayışlarına küçük bir dokunuştur.
Daha derinlikli kitaplar kışın çetin soğuğuna bırakılıyor sanki.  Kış mevsimi sadece fiziksel soğukla tanımlanacak bir mevsim değildir. Kış; acıların, hüzünlerin ve ciddiyetin de mevsimidir. Giysiler, yiyecekler gibi kitap içeriklerinin de mevsimsel ruhları olabilir.  Mevsimsel okuma içeriklerinin kendine özgü mantıksal bir yanı elbette vardır. Ancak bunu kalın çizgilerle ayırmak ne kadar doğru. İkincisi okuma alışkanlığı olan kişiler bu durumu pek hesaba katmazlar. Okuyacakları kitapların planlamasını kendi ihtiyaçlarına göre yaparlar.  Yazlık, kışlık değil de okunması gereken kitaplar temin edilir ve sırasıyla okunur.

Okumayı mevsimsel dönemlere ya da zaman dilimlerine hapsetmek “okumaktan kaçışın” bir yolu mu?  Okumayı keyifli hale getirmek için yayınevlerinin piar çalışması da olabilir. Bu tür tavsiye ve organizasyonların sonuçları ne şekilde tecelli ediyor bilmiyorum. Ancak yaz ortasında piyasaya çok iddialı kitaplar da sürülmüyor. Sonbahar ve ilkbahar daha çok tercih edilen mevsimler. Kitap satışları ve okuma oranı bu dönemlerde ivme kazanıyor. Kütüphanelerde yararlanma ve kitap sirkülasyonunun en yoğun olduğu dönem örgün eğitim dönemleridir.

Bir yıldan fazla bir zamandır devam eden pandemiden dolayı yüz yüze eğitim sekteye uğradı ve öğrencilerin okuma alışkanlığı da değişti.  Sistematik okumalar, ödevler, kütüphanelerde yararlanma alışkanlığının disiplini bozuldu. Bir bakıma genel bir öğrenme kaybından bahsedilebilir. Bunun nasıl akademik, kültürel ve pedagojik kayba yol açtığı ileride daha net görülecektir. Bu nedenle bu yaz başta öğrenciler olmak üzere herkes daha çok kitap okumalı. Okumanın insan hayatına kazandırdığı çok şey vardır çünkü. Roman, hikâye, şiir ve deneme gibi edebiyatın omurgasını oluşturan türlerin insanın zihin ve duygu dünyasında oluşturduğu müktesebat ileride hayatımıza yön verecektir. Okumak hayatı sevmektir. Zihni zenginleştirmektir, geleceğe dair olumlu yolculuklara davetiye çıkarmak ve ruhu özgürleştirmektir. Bu alışkanlıktan mahrum insanların duygu dünyası daha yavan ve hayata karşı duruşları zihinsel açıdan daha edilgendir. Okumak tıpkı müzikteki basgitar gibidir varlığı hissedilmez ama yokluğu hissedilir.

Okuma konusunda en önemli faktör okuma alışkanlığı kazanmaktır. Bundan sonrası kolaydır. Kişi okuyacağı kitabı bir şekilde bulur. Listeler vermek veya çocuğun ilgisini çekmeyen kitapları çocuğa dayatmak okuma alışkanlığı kazandırmayacağı gibi olumsuz etki de yapar. Burada en önemli unsur okuma alışkanlığının kazanmasına katkı sağlayan yol ve yöntemleri iyi belirlemektir. Sonraki aşamalarda çeşitli yönlendirmeler yapılabilir. Ben kişisel olarak okunacaklar diye bir liste vermiyorum. Bunu araştırarak, sorarak öğrenmek kişinin okumaya olan ilgisini saha çok arttırır. Yoksa fast food yiyecekler gibi hazır verilen tavsiyeler kalıcı ve sağlıklı da değildir. Okuma ritüelini sağlamlaştırmanın en kestirme yolu bu alışkanlığı içselleştirmektir. Gerisi kendiliğinden gelir.


 

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
28Şub
21Şub

5 Milyon Kişi Neden Yalnız?

02Şub

Bir Gecede Kaybedilen Yarınlar

10Ara

PISA Neden Önemli?

22Ekm