Yazma edimi zorluklar barındıran uzun bir yolculuktur. Bu yolculukta; olaylara bakış açınız, gelişmelere karşı duyarlığınız, insani hassasiyetleriniz olup bitenler karşısındaki tepkiniz bazen sınırlarınızı zorlayabiliyor. Sorunlara dikkat çekmek için edebi birikiminiz bazen susar! Kelimeleri seçme hassasiyetiniz duygularınıza yenilir. Kaleminiz çok kızgındır. Aklınızdan geçenleri mantığın süzgecinden geçirmeden dökmek istersiniz. Duygularınız tüm gücüyle yüklenir size. Şunu acımazca yaz, ucu nereye varırsa mealinden... Oysa yazdığınız her kelimenin, her cümlenin, her yargının kitlelere yansımasının bir karşılığı vardır. Yazı dediğiniz bir toplumu, bir kurumu ya da bir kişiyi acımazsızca eleştirmek veya mesnetsizce övmek değildir. Bir sorunu, bir çözümü ya da insanlık adına yapılan güzel şeyleri edebi bir dille kamuoyu ile paylaşmaktır. Bu amaçla yazarız, özellikle köşe yazılarını...
Kaleminize takılan her kelimenin bir anlamı, bir mesajı ve geleceğe dair beklentileri ifade eden bir yanı vardır. Yazarken toplumun tüm katmanlarını hesaba katmak zorundasınız. Belli bir kesime hoş görünmek veya onların beklentilerine göre yazmak doğru bir davranış değildir. Eğer bir düşünceye katı bir şekilde angaje olmamışsanız zaten kaleminizden radikal söylemler çıkmaz. Kitle iletişim araçları yoluyla iletilen düşüncelerin kendine özgü bir biçeminin olması gerekir. Çalakalem yazamazsınız. Sizi örnek alacak gençler, yazın dünyası ile hemhal olan ya da olacak insanlara bir düşünceyi yazıya dökmenin inceliklerini yansıtmaktan da sorumlusunuz. Özellikle köşe yazısı yazıyorsanız bir kat daha önem kazanıyor sorumluluğunuz. Sert, aşırı yargılama formatında kaleme alınan yazılar bir kesimi mutlu edebilir, ancak geniş anlamda birçok sıkıntıyı barındırır. Sorunu çözmeye yönelik olmayan, çözüm argümanlarından yoksun, sıralanmış zehir zemberek ifadelerin karşılığı fazla yoktur, yazın dünyasında.
Yazarlığı diğer mesleklerden ayıran birçok faktör vardır. Bunlardan en önemlisi zamandır. Zamanı iyi yönetmek durumundasınız. Bunu yaparken hayatınız bir şekilde kısıtlanır. Daha çok okuyup ve yazmak için uzun süreler yalnız kalmak zorundasınız. Bu da hayatınızdan birçok şeyi çıkarmanız anlamına gelir. Hele süreli bir mecrada yazıyorsanız gündemi takip etmek gibi bir sorumluluğunuz var. Velhasıl zorlu bir süreçtir yazarlık serüveni…
Geçen aylarda vefat eden Amerikan Modern Edebiyatı yazarlarından Paul Auster, yazarlıkla ilgili; "Yapmayın, yazar olmayın,’ diyorum. Bu, yaşamak için berbat bir yol. Yoksulluk, belirsizlik ve yalnızlıktan başka elde edeceğiniz bir şey yok. Eğer tüm bunlardan zevk alıyorsanız... O zaman buyurun ve yapın.” diye serzenişte bulunmuştu bir yazısında. Bu konuda yazarın ne kadar ciddi olduğunu bilmiyoruz. Fakat yazarlığın zorlu bir süreç olduğu konusundaki düşüncelerine katılmamak mümkün değil. Eğer tek sermayeniz kaleminizse daha zorlu bir hayatınız olabilir. Sadece yazarlık ile geçiniyorsanız ve süreli ulusal bir yayında yazmıyorsanız ya da çok satan bir yazar değilseniz, ekonomik zorluklarla karsılaşmanız olasıdır. Yazarlık, komformist bir alan değildir. Hatta bazen bir tercih olmaktan çok bir kaderdir.
Her şeye rağmen bana göre yazarlık; dünyanın en güzel mesleklerinden biridir. Bir taraftan kelimelerin gücüyle mesajlar verirken diğer taraftan kurgunun o gizemli dünyasında uçsuz bucaksız bir gezintiye çıkmanın heyecanını yaşıyorsunuz. Birçok yazar ayrıca hümanist bir dünya düşler. Onların hayal dünyasında üstün gelmek, başkalarının mağduriyeti üzerinden mutlu bir dünya tasavvur etmek düşüncesi yoktur. Böyle bir düşünme düzleminde olmak bile yazmak için yeterli bir sebeptir.