Ticarî ve Ekonomik Hayatımızdaki Çalkantının Tahliline Dair - Şakir ALBAYRAK Eğitimci&Yazar

Ticarî ve Ekonomik Hayatımızdaki Çalkantının Tahliline Dair


İnsan hayatını kuşatan bütün faaliyetlerin hatt-ı zatında, biri diğerinin tamamlayıcısıdır. Kadim lisanımızdaki söylenişi: cüz-i müteemmimidir. Bu yüzdendir ki siyaseti, ticareti, ziraatı istihdamı işvereni, işçiyi, amiri, memuru birbirinden soyutlamak imkânsızdır.  “Tamam, ayırdım.” dersiniz. Bir de ne görürsünüz, başka biriyle mütemmim oluvermiştir.

Son zamanlarda, iktisadî ve ticarî hayatımız, siyasî ve içtimaî hayatımızı alt üst ediverdi. “Hayat çok pahalı/ Görmedim doğalı” demeye başladı insanlar. Burada ciddi bir iş var. Bir hükûmet ne kadar başarılı olursa olsun. Herkesi memnun etmeye gücü yetmez. Daha Türkçesi, herkesi memnunum dedirmeye gücü yetmez zira bir hükûmetin kötü yaptıklarının iyileşmesini temin için var olan muhalefet, hükûmetin yaptıkları ne kadar mükemmel olursa olsun. İyi demeyiz. Bize oy verenler, kötü dememiz için oy verdiler. Seçmenimize ihanet mi edelim? Deyiveriyorlar.
Memleketimizdeki alış veriş ilişkilerindeki maliyet ve satış farkının ticarî dinamiklerden kaynaklamadığı apaçık ortada. Tüccar, malı alır, sürdürülebilir bir yaşantıyı temin edecek kadar da kâr ekleyip satar.  Piyasaya bakıyorsunuz, maliyeti 1 kuruş olan mal, 10 kuruşa kadar satılmaya çalışılıyor.

Burada kazanamama endişesinden çok, ahlâkî bir sorunun olduğu yine apaçıktır.
Malın alındığı zaman ki değeri neyse nisbî kârının ilâvesiye satılır. Öyle olmuyor elbet alınmış malın tam satılacağı vakit önceden alındığı yerin nedense yeni fiyatı belli oluyor. Satıcı da öğrendiği yeni fiyata, kâr ilâvesiyle satış yapıyor. Bu ticaret değildir. Adını koyamıyorum. Bir ekonomin görevi, girişimcinin behemehâl kârını temin etmesini sağlamak olmamalıdır. Millî hayatımızın topyekûn savunmasının icap ettirdiği emtianın tümünün hareketini sağlamaktır. 
Kapitalist ekonomi, müteşebbisin kârının ziyadeleşmesinin temini için sistematize edilmiş, halk, insanlar, vatandaşlar ise istismar edilmiştir. Sosyalist =Komünist iktisat anlayışı da ferdin elindeki ekonomik kabiliyet ve imkânı toplum, devlet adına bir gruba devrederek yine insanın istismarının sebebi olmuştur. Sonuç insanlar perişan. Kime kaldı Zişan? Bize maliyetlerin dışında ilâve maliyetler yüklenmeden iş yapılan bir sistem lâzım. Bölüşürken kılı kırk kere yaran ve kopmasına sebep olmayan bir anlayış, adı değil, tadı önemli. İnsanın ömrü olduğu gibi yanılan bazı filozofların yanlış kanaatlerinin aksine, evrenin de bir ömrü var. Evrende, biz insanlara ve insanların yaralandığı diğer mahlûkata sadece Dünya gezegeni lütuf edilmiştir. Bunun farkına varıp gömüldüğümüz veya gömülemediğimiz yerlere dünyadan götüreceğimiz bir şey yok hayırlılıktan başka.

Kısa ömrümüzde herkes yekdiğerine nasıl davrandığının kendi kendine hesabıyla uğraşacağı yerde filânı nasıl çarpacağının hesabını yaparsa cebi ne kadar sıkı dolu olursa olsun hâsıl olan huzursuzluk dönüp dolaşıp kendine sataşacaktır. O zaman paçasının kurtulması mümkün olacak mı acaba?

Malın fiyatının arz ve talep olduğu fikrinin ne kadar sapıkça olduğu apaçıkken kimsenin itiraz etmemesi çok manidar. Sürüdürlebilir bir yaşantı için hesap yapılmalıdır.
Basit bir misal ile açıklığa kavuşturmak gerekirse bir kişi; dere, ırmak veya deniz kenarında iken namaz için abdest alması icap ettiğinde, kullanacağı abdest suyu, yanında bulunduğu suyun çokluğuna nispî değildir. Yaşadığı yerde abdest için ne kadar su kullanıyorsa ırmak suyunu ondan fazla kullanma hakkını haiz değildir. Neymiş? Mal çok; alıcı, müşteri az ise mal ucuz olurmuş. Hani dilimizden düşüremediğimiz emek, emekçilik? Emek yok emekçilik yok. Mal az, müşteri çok, fiyatlar bundan dolayı pahalı. Hani maliyet artı(+) kâr= satış fiyatıydı. Yok, böyle bir şey. Emek edilmeyen emtianın fiyatı müşteri çok diye pahalı olmamalıdır. Mal çok müşteri az. Fiyat ucuz. O zaman fazla üretme kardeşim. Ölç, biç, ona göre üret.

Bir konuyu daha tebarüz ettirip bitireceğim. Ev veya iş yeri kiralarının değerlendirilmeleri yapılırken ticarî düşünülmesi de sakıncalıdır, yanlıştır. Bir dairenin kirasının kâr ettirmek amaçlı tespiti yapılırsa kimse kirada duramaz. Kiralık yerlerin kirasını ödeyenler sıkıntı çekmeden ödemelidirler zira kiraya verenler sermayeden zarar etmemek için bunu yaptıklarını düşünmelidirler. Kullanılmayan binalar yatırımlık maksadına yönelik edinilmişleridir.  Kira parası hiçbir zaman mal sahibinin kâr etmesine sebep olacak kadar pahalı hale getirilemez. Hatt-ı zatında, kirada duranlar veya oturanlar, yaşayanlar kira ödedikleri binanın, dairenin, dükkânın ila nihaiye battal olmasının önüne geçen mütevazı, koruyucu insanlardır. Kurun binayı, boş bırakın, bir süre sonra kullanım ömrü dolmadan battal olduğu, kullanılamaz hale düştüğü görülecektir.
Bina sahipleri hem para alıp hem binalarının ömürlerinin uzamasına sebep olan insanları artık anlamalıdırlar.
 

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!