Taner ARÇUKOĞLU

Eli Silahlı Duygulara Gem Vurmak: İçimizdeki Savaşın Anatomisi

Taner ARÇUKOĞLU

İnsan ruhu, tarihi boyunca içsel çatışmalarla yüzleşmistir, bu çatışmalar kimi zaman bireysel bir huzursuzluk olarak beklemis, kimi zaman ise dışa vurumlarıyla toplumsal yıkımlara yol açmıştır. Tarih boyunca, bireylerin içlerindeki duygusal fırtınalar; savaşlara, isyanlara ve hatta kişisel yıkımlara dönüşmüştür Bugün, toplum olarak bu duygusal fırtınalara gem vurmayı ve içimizdeki "eli silahlı duygular" ile baş etmeyi öğrenmemiz, hem bireysel hem de toplumsal dinginliğin anahtarıdır.

İçimizde silahlanıp dağa çıkan duygular, çoğunlukla bastırılmış öfkenin, hayal kırıklıklarının ve çaresizliğin bir neticesi olarak karşımıza çıkar. Bir yanda toplumsal sorunlar, adaletsizlikler ve maddi-manevi eksiklikler, diğer yanda kişisel zaaflar ve başarısızlıklar, bireyleri içsel bir savaşın ortasına sürükler. Bu savaşı kazanan ise çoğu zaman mantıktan ziyade duygular olur. Ancak duyguların kontrolsüz bir şekilde hükmettiği bir zihin, hem bireye hem de çevresine zarar verir. İşte tam bu noktada, içimizdeki bu silahlanmış duyguları dizginlemek ve onlara gem vurmak zorunlu hale gelir....

Silahlanmış Duyguların Kökleri ; İnsan zihni, travmalarla, adaletsizliklerle ve beklentilerin karşılanmamasıyla başa çıkmakta zorlandığında, bir savunma mekanizması olarak öfke, intikam ve başkaldırı duygularını geliştirebilir. Bu duygular, zamanla büyüyerek bireyi kontrol etmeye başlar. İçimizdeki bu silahlı duygular, bireyin sadece kendisine değil, çevresine ve hatta toplumuna da zarar verecek şekilde ortaya çıkar. Kimi zaman bir kavga, kimi zaman bir isyan, kimi zaman ise bir terör eylemi olarak dışavurulur.

Bu noktada sormamız gereken kritik soru şudur: "Bu duygular neden silahlanıyor?" İnsanlar neden içlerindeki öfkeyi, hayal kırıklığını ya da umutsuzluğu başkalarına zarar vermek için kullanıyorlar? Yanıt, çoğunlukla, bireyin kendini çaresiz hissetmesinde yatar. Kendisini ifade edemeyen, adaletin sağlanmadığını düşünen ve sürekli olarak hayal kırıklığına uğrayan birey, sonunda içsel bir patlamaya hazırlanır. Bu patlama ise çoğunlukla dış dünyaya zarar verme arzusuyla gerçekleşir.

Peki Duygulara Gem Vurmak: İmkânsız mı Duyguları kontrol etmek ve onların zihni kontrol etmesini engellemek, elbette zor bir süreçtir. Ancak imkânsız değildir. İçimizdeki savaşın önüne geçmenin ilk adımı, bu duyguları fark etmek ve kabul etmektir. Öfke, hayal kırıklığı ve umutsuzluk, insan olmanın doğal bir parçasıdır. Ancak bu duyguların bireylerin  hayatını yönetmesine izin vermek, daha büyük yıkımlara yol açar.

İlk adım, bu duyguların farkında olmak ve onları yönetmeyi öğrenmektir. Kişinin  içsel kavgasını yönetebilmesi onunla empati kurması, Meditasyon, terapi, derin düşünme ya da yaratıcı faaliyetler, bireyin bu duyguları yönetmesine yardımcı olabilir. Duygulara gem vurmak, onları bastırmak değil, onları anlamak ve onların hayatımız üzerindeki kontrolünü azaltmaktır. Çünkü bastırılan her duygu, daha da güçlenerek bir gün patlamaya hazır bir bomba haline gelir.

Toplumsal Yansımalar,  Bir bireyin içindeki bu eli silahlı duygular, yalnızca bireyi değil, toplumu da etkiler. Çünkü Toplum bireylerden oluşur  Toplumsal barış, bireylerin iç huzuruyla doğrudan ilişkilidir. Eğer bireyler kendileriyle ve duygularıyla barışık değillerse, toplumda huzurdan söz etmek zorlaşır. İçsel çatışmaların, toplumsal çatışmalara dönüşmemesi için bireysel farkındalık ve duygusal denge son derece önemlidir. Bireylerin duygusal gelişimi ve içsel barışı, toplumsal barışın da anahtarıdır.

El Cümle; İçimizdeki eli silahlı duygulara gem vurmak, bireysel ve toplumsal huzurun sağlanması adına en önemli adımdır. Öfke, hayal kırıklığı ve çaresizlik, insan olmanın bir parçası olsa da, bu duyguların bizi kontrol etmesine izin vermemek ve onları yönetmek, hem kendi hayatımızı hem de çevremizi daha yaşanılır kılacaktır. Silahlı duyguların değil, barışın ve anlayışın hüküm sürdüğü bir dünya yaratmak, her birimizin sorumluluğundadır.

Yazarın Diğer Yazıları