Kusursuz bir eğitimci, sürekli kendini güncelleyen, değişimlere göre ortamlar hazırlayan kişidir. Eğitimin değerlendirilmesinde kabul edilebilir en bilimsel ve pedagojik araçları ve yöntemleri geliştirmelidir. Bu nedenle kusursuz bir eğitimci için zaman kaybetmek günahtır. Her şeyden önce öğrenme ortamları, öğretmenin kendi performansı, öğrenci ruhsal ve sosyal gelişimini, ailenin durumunu göz önüne almak gerekir.
Sınav kaygısı yaşayan çocuk, hiperaktiflik, dikkat dağınıklığı, korku ve endişe yaşar. Davranışla, kişiliği ayrı kalıplara koyarak ölçme ve değerlendirme yapmak bir öğretmenin en hassas olması gereken hususlardan en önemlisidir. Türkiye’de sınavlar hiçbir zaman mutlak ve standart değildir ve hiçbir öğretmen standart sınav yapamaz.
Öğretmenler ölçme uzmanı değildir; öğretmenler alan uzmanıdır. Ölçme ve değerlendirme tam teşkilatlı kurumların işidir. Sonuç olarak yetenekler, davranışlar ve kişilikler standartlarla ölçülemez. Sosyal, kültürel, biyolojik ve ruhsal bir varlık olan çocuklar değişken ve farklı tepkilerle süreklilik gösterir; davranışları ortam ve şartlara göre değişkendir, standart ve mutlak değildir.
İnsanlar;
Okuduklarının % 10’ nu
Duyduklarının % 20’ sini
Gördüklerinin %30’ unu
Hem görüp, hem duyduklarının % 50’ sini
Görüp, işitip, okuyup, söylediklerinin ve yaptıklarının % 90’ nını hatırlıyorlarsa
Ve eğer beş duyunun öğrenmede;
Tat alma %3,
Koklama %3,
Dokunma %6,
İşitme % 13,
Görme % 75 ise
Ve insanlar yüz yüze kurdukları iletişimde;
Kelimelerden % 10,
Ses tonundan % 30, Beden Dilinden % 60
Ve öğrenilenlerin;
% 40 ilk 20 dakikada,
% 55’ i ilk bir saatte,
% 65’ ilk dokuz saatte,
% 80’ ni 24 saatte unutuluyorsa;
Gösterdim gördü anlamına gelmez,
Söyledim duydu anlamına gelmez,
Duydu onayladı, doğruladı anlamına gelmez,
Anladı içselleştirdi ve öğrendi anlamına gelmez,
Öğrendi uyguladı anlamına gelmez,
Uyguladı sürdürecek anlamına gelmez,
Uyguladı ve bilgiden bilgi üretti anlamına gelmez.
Asıl amacımız sunduğumuz bilginin ötesinde yeni bilgi üreten, algılayıp yorum yapan, eleştirel düşünen ve sınavlarda en doğru seçenekleri bulabilen öğrenciler yetiştirmeliyiz.
Ve bizler, öğrencilerin zihinsel, fiziksel ve ruhsal gelişimlerini tüm dersler ile birlikte bütüncül bir yaklaşımla değerlendiremiyorsak…
Ve yine bizler içimizde bir çocuk, bir anne, bir baba, ve bir yetişkin benliği taşıyorsak; karşılaştığımız olaylara, zamana ve ortama göre benlik farklılığı gösteriyor ve farklı tepkilerde bulunuyorsak; ölçme ve değerlendirme yaptığımız çocuk, kendi benliğinin test edildiği kaygısıyla sınavlarda istenilen başarıyı sağlayamaz. Bu duygularla sınava giren çocuk, sorulara yoğunlaşma eksikliği yaşar.
Yaşantı+ Etki+ Tepki+ Duygu+ Algı+ Bilgi+ Yorum ve Davranış basamakları sağlam ve kalıcı sürdürülmelidir.
Sonuç olarak eğitim öğretim, öğrenciyi tanıma, anlama, bağışlama ve sevme duyguları üzerinde samimi, erdemli ilkelerle öğrencinin bireysel özellikleri üzerinde kılavuzlanmalıdır. Saygılarımla…