Ziya KESRİKLİOĞLU Eğitimci-Yazar

Korona Virüs Bize Neler Öğretti ?

Ziya KESRİKLİOĞLU Eğitimci-Yazar

Seksenli yıllarda Cumhuriyet Savcılığı’nın görevlendirmesiyle iki yıl kadar Malatya Kapalı Cezaevi’nde Din Bilgisi ve Psikoloji derslerine girmiştim. Buradaki öğretmenliğimin birinci yılı henüz dolmuştu ki, ders sonrasında mahkumlarla sohbet ederken bir ara; “arkadaşlar, bir yıldır sizlerle birlikteyim.  Cezaevi ortamını/koşullarını, burada ne zor şartlarda yaşadığınızı birazcık öğrendim…”  anlamında cümleler kurmuştum.

İki yıldır yattığı halde hala cezası belli olmayan tutuklu bir mahkûm ağabey; “Haklısınız ama, “birazcık” hocam. Zira siz dördüncü ders sonunda çalacak olan zille birlikte pardösünüzü giyip çıkacaksınız koğuştan... Bunu biliyorsunuz.  Ama bizler kaçıncı zil’den, kaçıncı gün, kaçıncı ay, hatta kaçıncı yıldan sonra çıkacağımızı bilmiyoruz.

Evet cezaevini ve koşullarını bilmeyen birine göre elbette ki birazcık biliyor, halimizden anlıyorsunuz. Lakin burada yatmanın ne demek olduğunu tam anlayabilmek için mahkûm olarak kalmak gerek!..” demişti.

Dört duvar arasında, gökyüzüne hasret yaşamanın ne demek olduğunu, şairin ifadesi ile burada geçen dakikanın aydan farksız olduğunu hiç kimse mahkumlar kadar bilemez, anlayamaz.

Koronavirüs pandemisi, iki aydır evlerimize mahkûm olarak yaşayan bizlere ve dahi milyonlara öncelikle özgürlüğün ne kadar paha biçilemeyen bir değer ve nimet olduğunu gösterdi.

Ufacık meselelerden anlamsız üzüntülerimizin, çoğu kez boş yere yaşadığımız depresyonların, arabesk ve kendini acıya odaklayarak negatiflikten beslenmenin ne kadar önemsiz bir şey olduğunu koronavirüs sebebiyle gerçek kaos ve korkuyla yüzleşerek öğrendik.

Bu salgın bizlere birçok sıkıntıyla birlikte adeta birkaç doktoralık ders niteliğinde yüzlerce şey öğretti. Bunlardan bazılarını hatırlayacak olursak;

  • Öncelikle sağlığın parayla satın alınamayacak kadar, ne denli önemli/büyük bir nimet olduğunu,
  • Ülkelerin en büyük zenginliklerinden birinin sağlık sistemi olduğunu, başkalarının hayatlarını kurtarmaya vesile olmak uğruna ölümü göze alarak çalışan sağlık çalışanlarının ne kadar kutsal ve özverili bir görev yaptıklarını, onlara kalkan elin ne denli nankör ve vicdansızca bir eylem olduğunu,
  • Nice koca koca, süper devletlerin gözle görülmeyecek kadar küçük bir mahluk karşısında birer kartondan kaplan kadar aciz, güçsüz ve çaresiz kaldıklarını,
  • Gücümüz, mevkiimiz, paramız ne kadar fazla olursa olsun; bilim, teknoloji ve sağlık alanında ne denli gelişmiş olursak olalım mikroskopla ancak görülebilecek küçüklükte bir mikroba mağlup olabilecek kadar aciz olduğumuz gerçeğini,
  • Ailemizin, aile yuvasının ne kadar önemli bir sığınak, toplumsal dayanışma ve yardımlaşmanın ne kadar önemli bir sosyal çimento/faktör olduğunu,
  • Kendimizle dayanışmayı, konuşmayı, hesaplaşmayı, içe dönük kritikler yapmayı, topyekün hayatımızı yeni baştan gözden geçirmeyi öğrendik!
  • Kadim öğretilerimizden; “İnsanın her nefeste iki defa şükretmesi lazım. Biri nefes aldığı için, diğeri verdiği için. Çünkü; verip alamamak, alıp da verememek var.” cümlesinde olduğu gibi nefes alabilmenin ne kadar değerli olduğunu öğrendik.
  • Suyun can, suyun hayat olduğunu, temizliğin, suya sabuna dokunmanın önemini ve israf edilmemesi gerektiğini bir kez daha beyinlerimize kazıdık.
  • Kainatta her biri bir vazife ve denge içinde yaratılmış olan bitkilere, ağaçlara, börtü böceğe, denize, yaban hayvanlarına, topyekûn doğal yaşam alanlarına yapılan saldırıların bize mahvedilmiş bir yeryüzü ve hastalık olarak döneceğini,
  • Sevdiklerimize sevgimizi göstermekte cimri davrandığımızı, bu konuda hiçbir şeyi ertelemememiz gerektiğini, yarının çok geç olabileceğini, ölümün ne kadar yakın olduğunu,
  • Sıradan bir eylem olarak gördüğümüz sokakta gezebilmenin, dostlarla sohbet etmenin, sevdiğimize sarılmanın, kucaklaşmanın ne kadar önemli bir eylem, hatta şifa kaynağı olduğunu,
  • Medeniyet/uygarlık diye diye yeri göğü inleten Avrupa’nın kendinden başkasını, hatta yaşlı ana babalarını dahi düşünemeyen birer vahşi barbarlar olduğunu,
  • Varlık nedenlerimiz ve yuvalarımızın bereketi, paratoneri ve manevi sigortası olan ana babalarımızın, büyüklerimizin bizim için ne kadar değerli olduklarını öğrendik!
  • Dini, dili, etnik kökeni ne olursa olsun kolektif bilinci yani başkaları açken, açıktayken, ağlarken bizim gülemeyeceğimizi yani başkalarını düşünmeyi öğrendik!.
  • Devletin, devlet olmanın, demokratik bağımsız bir ülkede özgürce yaşamanın kıymetini anlamayı öğrendik!
  • Bizlere binlerce kitabın, dersin, öğretmenin, öğretim üyesinin, vaizin, gezinin, belgeselin veremeyeceği büyüklükte, iliklerimize kadar hissettirecek yakıcılıkta dersler verdi, öğrendik!

Daha ne versin? Söyler misiniz?

Rabbim öğüt alanlardan eylesin.

Ülkemizi ve bütün insanlığı en kısa zamanda bu küresel afetten kurtarsın.

Köşe yazısının sesli yayın linki:,

https://youtu.be/4TcDQs9Ie-0

Yazarın Diğer Yazıları