'Koronavirüsle kalıcı mücadelenin yolu ilaçtan değil tarımdan geçer'
Kovid-19 hastalığının kısa sürede kıtalar arası yayılmasıyla, bir virüsün (SARS-COV-2) nükleer silahlardan bile daha tehlikeli olabileceği bir kez daha görüldü.
Kovid-19 hastalığının kısa sürede kıtalar arası yayılmasıyla, bir virüsün (SARS-COV-2) nükleer silahlardan bile daha tehlikeli olabileceği bir kez daha görüldü. Uzmanlar nükleer silahlara sahip oldukları kadar savunma sanayileri en gelişmiş ülkelerin bile bu virüs karşısında ne kadar zor duruma düştüklerine dikkat çekiyor. Mevcut yaşam biçiminde insanların bağışıklık sisteminin virüsü yenmeye yetmediği ifade edilirken İstanbul Rumeli Üniversitesi Rektörü Veteriner İç Hastalıklar ve Psikoloji Uzmanı Prof. Dr. H.Tamer Dodurka koronavirüs ve insanlara henüz bulaşmamış virüslerle ilgili açıklamalarda bulundu.
“1,5 MİLYON DOĞAL VİRÜS ÇEŞİDİ İNSANLIK İÇİN TEHDİT OLUŞTURUYOR”
İnsanlara henüz bulaşmamış, tahmini 1,5 milyon civarında doğal virüs çeşidinin de insanlık için tehdit oluşturduğuna vurgu yapan Dodurka, “Neticede virüsler bakımından dünyanın en zengin ülkeleri bile güvende değildir. Önümüzdeki yıllar geleceği mutlak olan farklı virüs salgınları, tedbir almayan koca devletleri bile yıkıp geçebilme potansiyeline sahiptir; bu virüsleri dünyadan tamamıyla temizlemek mümkün olamadığına göre sadece kendini koruyabilen toplumlar ayakta kalabileceklerdir. Hastalık bakımından bağışıklığın önemini göz önüne aldığımızda sağlıklı bir çevrede yaşayan, sağlıklı ve güvenli gıdalarla beslenen toplumlar daha dayanıklı olacaklardır’’ dedi.
KIRSAL KESİMLERDE YAŞAYANLAR PANDEMİ SÜRECİNİ DAHA HAFİF ATLATACAKTIR
Prof. Dr.H.Tamer Dodurka; “Hava, su ve toprak kirliliği, çağın vebası diyabet, obezite ve kansere yol açan endüstriyel gıdalar, yapay katkı maddeleri insanların mikroplara karşı doğal direncini düşürmektedir. Kovid-19 bu koşullarda yaşayan toplumları daha fazla etkilemiştir. Tarım ve hayvancılık alt yapısı güçlü olan, aile tipi hayvancılığa önem veren, köylüsünün tarım ve hayvancılıkla geçinebildiği, insanının geleneksel beslenme tarzıyla karnını doyurabildiği, dolayısıyla nüfusun kentlerde değil, kırsalda yoğunlaştığı, insanlarının daha temiz bir hava soluduğu, toprağı ve suyu temiz olan ülkelerde ya da ülkelerin kırsal kesimlerinde yaşayanlar pandemi sürecini daha hafif hasarlarla atlatacaklardır’’ diye konuştu.
TARIM POTANSİYELİ YÜKSEK İLÇELERDE COVİD-19 YOĞUNLUĞU DİĞER İLÇELERE GÖRE DAHA DÜŞÜK
Dodurka şunları söyledi: “Kilometrekarelik alanda yaklaşık 17 bin kişinin yaşadığı İstanbul’un Kovid-19 bakımından en sıkıntılı illerden biri olmasına rağmen İstanbul’un tarım potansiyeli yüksek ve nüfusu kırsal mahallere yayılmış olan Çatalca, Şile, Silivri gibi ilçelerde bu hastalığın nispeten daha az olması bu tezimizi güçlendirmektedir. Yine Tekirdağ’da tarımsal üretimin hakim olduğu ilçelerde Kovid-19 yoğunluğu diğer ilçelere göre daha düşüktür. Kurallara uymayıp cenaze törenlerine katılıp hastalığa grup halinde yakalananları ya da dışardan gelen vakaları saymazsak Türkiye’nin birçok kırsal yerleşkesinde durum bu şekildedir. Yani bulaşıcı hastalıkların yayılmasıyla nüfus yoğunluğu arasında doğru bir orantı mevcut olup, bu yoğunluğu engellemenin en önemli yolu insanların kentlere göç etmemesidir.’’
VİRÜSLERDEN KORUNMANIN YOLU SADECE AŞI YA DA İLAÇ DEĞİLDİR
Prof.Dr.H.Tamer Dodurka ‘’Virüslerden korunmanın yolu sadece aşıya ya da ilaca yatırım yapmak değil aynı zamanda yaşam biçimimize çeki düzen vermek, tarım ve hayvancılığı teşvik etmek, aile tipi hayvancılığı ayağa kaldırıp kentlere göçü engellemek, daha fazla tarımsal alanı ve ormanı betona ya da asfalta feda etmemek, temiz bir çevrede yaşayan ve geleneksel tarzda beslenen bir toplum olabilmektir’’ şeklinde konuştu.