'ÇİFTÇİ EKMİYOR, ÇÜNKÜ, ÜRÜNÜNÜN KARŞILIĞINI ALAMIYOR, GEÇİNEMİYOR'
'Bir sanayiciyi düşünün üretiyor ve sürekli zarar ediyor. Nereye kadar götürecek? Sonunda fabrikasını kapatacak. Çiftçi ne yapıyor? Sonunda toprağını ekmemeye karar veriyor. Geçinemiyorum diyor.
GENEL BAŞKAN KEMAL KILIÇDAROĞLU 8. TÜRKİYE ZİRAAT MÜHENDİSLİĞİ TEKNİK KONGRESİNDE, “ÇİFTÇİ EKMİYOR, ÇÜNKÜ, ÜRÜNÜNÜN KARŞILIĞINI ALAMIYOR, GEÇİNEMİYOR” DEDİ VE MAZOTUN İKİ LİRAYA İNDİRİLMESİNİ İSTEDİ.
“Cumhuriyeti kuranların ilk el attıkları alan tarımdır. Önce aşar vergisini kaldırdılar, çiftçiyi ezilmekten kurtardılar. Tek gelir kaynağı vardı devletin tarım. Başka bir kaynak yoktu, sanayi yoktu. Ama o tarım sanayiye kaynaklık yaptı. Onlarca, yüzlerce fabrika kuruldu. Ülke Demirağlarla örüldü. Alınan her kaynak yerinde akılcı olarak kullanıldı. Bugün geldiğimiz noktaya bakın, o fabrikaları satıyoruz tarım çökmüş durumda. “
-“Aslında bu gök kubbede tarım konusunda söylenmedik hiçbir şey yok. Her şey söylendi. Her şey söylendi de soru şu; nasıl oluyor da Konya'dan küçük bir ülke 117 milyar dolarlık ihracat yapar, Türkiye 17 milyar dolarda kalır.”
-“Her şeyi biliyoruz, bilmiyor değiliz. Bilmediğimiz ana unsur devletin akılla yönetileceği. Devleti akılla değil de önyargıyla yönetirsek bilim insanına önem vermezsek, onun söylediklerine kulaklarımızı tıkarsak farklı bir Türkiye ortaya çıkar. Geldiğimiz nokta budur. …”
-“Bir ülke düşünün tarım bakanı Fransa'dan şövalye madalyası alır Fransız tarımına yaptığı katkı dolayısıyla. Kimin bakanı? Türkiye Cumhuriyetinin tarım bakanı. Ziraat Mühendisleri Odası'nın da tarımı öldüren bakan olarak bir madalya vermeniz lazım. “
-“Yaşam göstergelerine bakın 69. sıradayız. Neden? Dünyanın en büyük ilk 20 ekonomisinden birisiyiz 19. sıradayız. Ama yaşam göstergelerimiz Birleşmiş Milletlerin verilerine baktığımız zaman 69. Sırada…”
-“Bu konuda aydınların sorumluluğu çok önemlidir, çok ağırdır. Tabi aydın derken el, etek öpen aydınlardan kastetmiyorum onlara aydın denmez. Onlar yurttaş olmanın bilincine hala varmış değiller. Onlar kendilerini hala gücün kulu olarak görüyorlar. İkisinin arasında dünya kadar fark var. Benim onlara sözüm yok. Onun okumuşluğu da onu aydın kılmaz. Aydın ülkesini geleceğe, çağdaş uygarlığa taşıyan kişidir. Bu konuda azim içinde çaba gösteren kişidir. İster tarımda, ister sanayide, ister tıpta, ister sanatta, hayatın her alanında aydınlara büyük görev düşüyor.”
Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO)'nın düzenlediği Türkiye Ziraat Mühendisliği 8. Teknik Kongresi'ne katılarak görüşlerini açıklayan Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu şunları söyledi;
“Türkiye Mimar Mühendis Odaları Birliğinin Sayın Başkanı, Ziraat Odaları Birliğinin Sayın Genel Başkanı, siyasi partilerimizden, kardeş partimiz Demokratik Sol Partinin Sayın Genel Başkanı, efendim böyle bir toplantıda olmaktan onur ve gurur duyduğumu ifade etmek isterim.
Hepiniz çok iyi biliyorsunuz insanoğlu avcılık ve atıcılıkla başladı. Tarım toplumu olduk, sonra sanayi toplumu, şimdi bilgi çağındayız ve bilgi toplumu olmaya çalışıyoruz. Ama bütün bu süreç içinde tarım önemini korudu. Toprağa dair çok şeyler söyledik. Bizi besleyen, bizi doyuran, bizi koruyan ana unsur topraktır. O nedenle bu günde, dünde, gelecekte de her zaman en önemli aktör olmayı sürdürecektir.
Bu toplantı çok güzel bir toplantı. Masanın önünde iki cilt halinde bilim insanlarının sunduğu bildiriler var kitap halinde basılmış.
Aslında değerli konuklarımız, değerli dostlarım, her şeyi biliyoruz aslında bilmiyor değiliz. Bilmediğimiz ana unsur şu; devletin akılla yönetileceği. Devleti akılla yönetebilirsek pek çok sorunumuzu aşmış oluruz. Ama akılla değil de önyargıyla yönetirsek bilim insanına önem vermezsek, onun söylediklerine kulaklarımızı tıkarsak farklı bir Türkiye'yi ortaya çıkarırız. Geldiğimiz nokta budur.
Bilim insanları yazıyorlar, çiziyorlar, kitapları basıyorlar, önümüze koyuyorlar, planlamalar var. Planlama örgütleri çalışıyor, sivil toplum örgütleri, meslek kuruluşları çalışıyor. Aslında bu gök kubbede tarım konusunda söylenmedik hiçbir şey yok. Her şey söylendi. Her şey söylendi de soru şu; nasıl oluyor da Konya'dan küçük bir ülke 117 milyar dolarlık ihracat yapar, Türkiye 17 milyar dolarda kalır. Neden? Neyimiz eksik? Hangi gerekçeyle biz Hollanda'nın gerisinde kalıyoruz? Hangi gerekçeyle biz canlı hayvan ithal ediyoruz? Asıl üzerinde durulması gereken nokta bu. Bu sorunun üzerinde durmuyoruz. Devletin akılla yönetilmesi gerektiği üzerinde durmuyoruz. Siyasal partilerin elbette ki farklı görüşleri olabilir, farklı çerçeveler çizebilirler. Topluma farklı projelerle gelebilirler. Ama hepsinin bir ortak paydasının olması lazım. Bir ortak payda üzerinde biz cumhuriyeti inşa etmek zorundayız. Cumhuriyeti kuranlar ilk el attıkları alan tarımdır. Önce aşar vergisini kaldırdılar, çiftçiyi ezilmekten kurtardılar. Tek gelir kaynağı vardı devletin tarım. Başka bir kaynak yoktu, sanayi yoktu. Ama o tarım sanayiye kaynaklık yaptı. Onlarca, yüzlerce fabrika kuruldu. Ülke Demirağlarla örüldü. Alınan her kaynak yerinde akılcı olarak kullanıldı.
Bugün geldiğimiz noktaya bakın, o fabrikaları satıyoruz tarım çökmüş durumda. Tarım niye çöker arkadaşlar? Niye çöker? Eğer üretici ürettiği ürünün karşılığını alamazsa niçin üretsin? Bir sanayiciyi düşünün ürün üretiyor sürekli zarar ediyor. Nereye kadar götürecek? Sonunda fabrikasını kapatacak. Çiftçi ne yapıyor? Sonunda toprağını ekmemeye karar veriyor. Geçinemiyorum diyor. %65 arkadaşlar oran. Ürettiği ürünün karşılığını alamadığı için geçinemeyen çiftçi oranı %65. %88'i temel harcamaları yaptıktan sonra elimde hiçbir şey kalmıyor diyor.
Madende hayatını kaybeden işçilerimizden birisinin eşi çok gerçek bir cümle kullanmıştı kendi hayatından. Buralarda tarım öldü, çocuklarımız yeraltında yer altında madende çalışmak zorunda kaldılar diyor. Tarım öldü diyor. Hep beraber öldürdük tarımı. Hep beraber yok ettik tarımı. Bir ülke düşünün tarım bakanı Fransa'dan şövalye madalyası alır Fransız tarımına yaptığı katkı dolayısıyla. Kimin bakanı? Türkiye Cumhuriyetinin tarım bakanı. Herhalde Ziraat Mühendisleri Odası da tarımı öldüren bakan olarak da sizin de bir madalya vermeniz lazım. Herhalde sıra ona geliyor.
Bir çiftçi ne zaman üretir? Girdi fiyatıyla ürün fiyatı arasında pozitif bir denge olursa, kendisine bir şeyler kalırsa o zaman ekmeye devam eder. Dünyanın pahalı mazotunu veriyorsunuz. Çiftçiye sattığımız mazotta dünya birincisiyiz değerli arkadaşlarım dünya birincisi. İlaçta, suda, hemen hemen her alanda. Niçin eksin, neden eksin?
Az önce ithalat, ihracat rakamları verildi, başka konularda gündeme getirildi. Mazotun 2 liraya indirilmesi lazım. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak çiftçiye verdiğimiz bir söz var. Mazotu senin için 2 liraya indireceğiz. Biz bunu söylediğimizde bize ısrarla kaynağı nereden bulacaksınız diye soruyorlardı. Nereden bulacaksınız parayı diye soruyorlardı. Sen yatlara, ÖTV'siz, KDV'siz mazot verirken kimse kaynak soruyor mu? Hayır. Çiftçiye verirken niye kaynak soruyorsunuz? Siz kendinize kaçak saray yaparken kaynağı nereden buldunuz diye kimse sormuyor. Ama çiftçiye gelince soruyorsunuz. Çiftçinin günahı ne? Tek günahı var çiftçinin üretiyor, alın teri döküyor, bizi besliyor, geleceğimizin güvencesi. Şimdi onu yok etmeye çalışıyoruz.
Söylenecek çok şey var ama her şey söylenmiş durumda. Bütün mesele ülkeyi akılla yönetecek, sağduyuyla yönetecek, geleceği sağlıklı görecek ve ona uygun planlar hazırlayacak bir siyasal irade. Türkiye'nin temel eksiği burada yatıyor değerli arkadaşlar. Kirlilikten arınmış bir siyaset, toplumu düşünen bir siyaset. Halkın değişik katmanlarını düşünen bir siyaset. Halka özgürlük güvencesi veren bir siyaset. Medya üzerinde baskı kurmayacak bir siyaset. Güçler ayrılığı ilkesine inanan bir siyaset. Bunun olmadığı bir toplum büyüyemez arkadaşlar kandırmayalım birbirimizi. 1980'lerde Sayın Başkan az önce dünyanın ilk 20 ülkesini vermişti ekonomik bir büyüklük olarak. Türkiye 14 veya 15. sıradaydı. Şimdi yansıda 18. sırada olduğu yazılı. Aslında 18 değil. Son açıklanan rakam Türkiye 19. Sırada.
Eğer bunları yapmazsak Türkiye hiçbir zaman sorunlarını aşamaz. Yaşam göstergelerine bakın 69. sıradayız. Neden? Dünyanın en büyük ilk 20 ekonomisinden birisiyiz 19. sıradayız. Ama yaşam göstergelerimiz Birleşmiş Milletlerin verilerine baktığımız zaman 69. sıradayız. O zaman hepimize düşen bir görev var. Görev hepimize düşmekle beraber bu ülkenin aydınlarına en büyük görev düşüyor aslında. Aydınların sorumluluğu çok önemlidir. Çünkü sokaktaki sade yurttaşımız uzun vadeli düşünmez. Bir aydın kadar ekonomiyi de, siyaseti de irdelemeyebilir. Ona zamanı da olmayabilir, kapasitesi de olmayabilir, eğitimi de ona müsait olmayabilir. Ama aydınların sorumluluğu çok ağırdır. Eğer bir ülke bu konuma düşüyorsa sorun birazda aydınlarından kaynaklanıyor. Tabi aydın dediğimiz el, etek öpen aydınlardan kastetmiyorum onlara aydın denmez. Onlar yurttaş olmanın bilincine hala varmış değiller. Onlar kendilerini hala gücün kulu olarak görüyorlar. İkisinin arasında dünya kadar fark var. Benim onlara sözüm yok. Onun okumuşluğu da onu aydın kılmaz. Aydın ülkesini geleceğe, çağdaş uygarlığa taşıyan kişidir. Bu konuda azim içinde çaba gösteren kişidir. İster tarımda, ister sanayide, ister tıpta, ister sanatta, hayatın her alanında aydınlara büyük görev düşüyor.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bütün bu olayların bilincindeyiz. Emin olun olağanüstü çaba harcıyoruz. Önümüzde ciddi engeller var. Biz bunun da bilincindeyiz. Her türlü engel önümüze çıkarılıyor. Telefonlarımız dinleniyor aile boyu, parti boyu. Her türlü baskılar yapılıyor. Bunlar bizi yıldıramaz arkadaşlar. Yapmazlarsa namerttirler diyoruz zaten. Bizi asla yıldıramaz. Ama ben istiyorum ki, bizim belki siyasal dokunulmazlığımız var. Bu dokunulmaz nedeniyle cesur olduğumuzu söyleyen bazı aydınlarımızda var. Aydın aynı zamanda toplumuna karşı bedel ödemeyi göze alan kişidir. O nedenle hepimizin büyük sorumlulukları var.
Bir randevum dolayısıyla aranızdan erken ayrılacağım konuşmadan hemen sonra ayrılacağım. Umarım beni bağışlarsınız. Ama burada arkadaşlarım var onlar sizinle beraber olacaklar. Bütün toplantılar izlenecek, özetleri gelecek onlara bakacağız. Dediğim gibi aslında her şey söylenmiş durumda. Toprakların birleştirilmesinden, toplulaştırılmasından tutun tarımdaki ARGE'lere kadar hemen hemen her şey biliniyor ve tartışılıyor. Dünyadaki gelişmeler biliniyor ve tartışılıyor. Organik tarımdan tutun Karadeniz'de niçin fındık borsamız kurulmuyor, çay üreticisi neden bu halde, buğday neden bu halde? Bütün bunların hepsi üç aşağı, beş yukarı biliniyor. Bilinen konuları belki çoğu kez burada tekrar edeceksiniz. Ama bizim bilmediğimiz ama sizin bildiğiniz pek çok konuları da biz sizlerden öğreneceğiz.
Ben bu toplantıda olmaktan, sizlere hitap etmekten büyük onur duyduğumu sözlerimin başında söylemiştim. Aynı duyguları sözlerimin sonunda da dile getiriyorum. Hepinize şükran borçluyuz. Bize gelecek vaat ettiğiniz için hepinize şükran borçluyuz. Sorunları bir kez daha yazılı halde Türkiye toplumunun önüne koyduğunuz için hepinize şükran borçluyuz. Tarıma değer ve önem verdiğiniz için hepinize şükran borçluyuz bu ülkenin aydınları olduğunuz için. Hepinize tekrar teşekkür ediyorum, saygılarımı sunuyorum değerli dostlarım.
Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun katılarak bir konuşma yaptığı Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO)'nın düzenlediği Türkiye Ziraat Mühendisliği 8. Teknik Kongresi'ne CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, ile çok sayıda CHP Milletvekili de katıldı.