Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türk Kızılayı'nın İftar Programına Katıldı

'Kendileri, buradaki hizmetin standardının fevkalade yüksek olduğunu, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir kamp olmadığını açıkladı ve 'utanıyorum' dedi. Türkiye'nin, böylesine güzel insani hizmetler verirken, hem Batı ülkeleri, hem de Birleşmiş Milletler tarafından yalnız bırakılması, inanın bana, Yüksek Komiseri dahi mahcup etti'

Türk Kızılayı'nın iftar programında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kobani'de yaşanan son gelişmelere değinerek, "Türkiye'nin ismini herhangi bir terör örgütüyle yan yana zikreden, bu ülkeye ve bu millete en büyük iftirayı atıyordur" dedi.
"Büyük Kalpler Buluşuyor” adını taşıyan ve Haliç Kongre Merkezi'nde gerçekleşen programda, Türk Kızılayı'nın yurt içi ve yurt dışı insanî yardım operasyonlarında bağışlarıyla ihtiyaç sahiplerinin yüzlerini güldüren 180'in üzerinde hayırsever, altın madalyalarını Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın elinden aldı.

Aynı zamanda Türk Kızılayı Fahri Başkanı da olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, onur konuğu olarak katıldığı gecede bir konuşma yaptı. Konuşmasının başında Türk Kızılayı'nın çalışmalarına katkı sağlayanlara ve özellikle programda altın madalya ile ödüllendirilen hayırseverlere teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kızılay'ın ve onu temsil eden kırmızı hilalin Türk milletinin gönlünde çok önemli bir yeri olduğunu söyledi.

"KIZILAY, MAZLUMLARIN GÜVEN KAPISIDIR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kızılay'ın hilalinin, ülkemizde yaşanan her afette, her mülteci akınında, yaşanan her önemli hadisede, mağdurların ve mazlumların gölgesine sığındığı bir güven kapısı olduğunu vurgulayarak, “Kızılay'ın bu hilali, artık sadece ülkemizde değil dünyanın dört bir yanında umudun sembolü olarak dalgalanıyor” dedi. Türk Kızılayı'nın bu mücadelesinde artık yalnız olmadığını da vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kızılay, AFAD'ımızla, TİKA'mızla, sivil toplum kuruluşlarımızla omuz omuza, yardım faaliyetlerini sürdürüyor. Hiç kimsenin ulaşamadığı, girmeye cesaret edemediği yerlerde Kızılay'ımızın bayrağının dalgalanıyor oluşu, açıkçası bizleri gururlandırıyor” şeklinde konuştu.

KIZILAY'IN YARDIM FAALİYETLERİ

Pakistan'dan Somali'ye, Gazze'den Haiti'ye kadar dünyanın her köşesinde faaliyet gösteren ve sorumluluk üstelenen böyle bir kuruma sahip bir ülke olarak övünmekte haklı olduğumuzu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Somali'ye gittiğimde orada o sıcağın altında, o kumların içerisinde bu kardeşlerimizin çalışmaları gerçekten bizleri gururlandırmıştı. Bundan dolayı kendilerine şükranlarımı sunuyor, ebedi alemde de Rabbimin yüce katında değerlendirmesini özellikle niyaz ediyorum” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ramazan ayının, yardımlaşma, gönül alma ve ihtiyaç sahiplerine el uzatma ayı olduğunu hatırlatarak, “Dolayısıyla bu ay, aynı zamanda Kızılay'ın ayıdır” dedi ve şunları söyledi: “Suriye'de, Irak'ta, Filistin'de her türlü yardıma muhtaç milyonlarca kardeşimiz var. Aynı şekilde dünyanın pek çok bölgesinde çeşitli sebeplerle mağdur duruma düşmüş milyonlarca insan bulunuyor. Kızılay'ın, yardım için uzatılan ellerden mümkün olan en çoğunu tutabilmesi, hayırseverlerin kendisine sağlayacağı destekle orantılıdır. Ama Kızılay'ın tutması gereken daha çok el, dokunması gereken daha çok hayat var. Keşke imkan olsa da dünyadaki tüm garipleri, tüm mazlumları kucaklayabilsek…”

"GÜLÜMSEMEYİ SADAKA KABUL EDEN BİR İNANCIN MENSUPLARIYIZ"

Konuşmasında “Veren el alan elden üstündür.” ve “Hayırda yarışın” emrini hatırlatarak bu anlayışla Kızılay'ın yanında çok daha güçlü durulması gerektiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gülümsemenin bile sadaka olarak kabul edildiği bir inancın mensupları olarak, ülke içinde ve dışında yüzbinlerce, milyonlarca insana yardım edilmesine katkı sağlamanın mükâfatını düşünmeliyiz. ‘Cömert verene değil, verdiğine sevinene denir' diye güzel bir söz var; buradaki hayırseverlerimizin de, verdikleri için sevinenlerden olduklarına inanıyorum” diye konuştu.

Türkiye'nin 17. Büyük ekonomisine sahip olmasına rağmen, insani yardımda Amerika ve İngiltere'den sonra 4,5 milyar dolarlık yekunla 3. sırada olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle dedi: “Yıllarca dışarıdan yardım bekleyen, yardım talep eden bir ülke olarak, bugün insani yardım sıralamasında 3'üncü sıraya gelmiş olmak, bizim için elbette sevindiricidir. Ama bu aynı zamanda, pek çok zengin, kalkınmış ülkenin insani yardım görevini hakkıyla yerine getirmediğini de gösteriyor.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye ve Irak'tan Türkiye'ye iltica edenlerin 2 milyona ulaştığını, gelenlerin 260 bininin tüm ihtiyaçlarının karşılanarak kamplarda misafir edildiğini ve iltica edenlere 6 milyar doların üzerinde destek verildiğini hatırlatarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm dünyanın bize gönderdiği yardım 363 milyon. Bu, Türkiye'nin nerede olduğunu göstermesi, Avrupa devletleri başta olmak üzere, zengin ülkelerin de bu konudaki duyarsızlıklarını göstermeye tek başına yeter. Batı, misafirlerimiz için harcadığımız bu rakamları geldiği zaman övüyor; ama ‘Hadi siz de' dediğimiz zaman maalesef bir şey görmüyoruz. Bütün bu rakam, bu destek hamdolsun bizlere bir şey kaybettirmiyor. Çünkü at denize balık bilmezse Halik bilir; biz böyle yürüyoruz.”

BM YÜKSEK KOMİSERİ GUTERRES'İN MARDİN ZİYARETİ

Geçtiğimiz günlerde Birleşmiş Milletler Yüksek Komiseri Guterres ile birlikte Mardin-Midyat'taki Geçici Barınma Merkezini ziyaret ettiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Kendileri, buradaki hizmetin standardının fevkalade yüksek olduğunu, dünyanın hiçbir yerinde böyle bir kamp olmadığını açıkladı ve ‘utanıyorum' dedi. Türkiye'nin, böylesine güzel insani hizmetler verirken, hem Batı ülkeleri, hem de Birleşmiş Milletler tarafından yalnız bırakılması, inanın bana, Yüksek Komiseri dahi mahcup etti” dedi.

“Batı ülkeleri, bu meseleyi hala kendi sınırları dışında tutabileceklerini sanıyorlar. Mülteci teknelerini Akdeniz'de batmaya terk etmekle, kendi ülkenizin, kendi halkınızın güvenliğini ve refahını koruyamazsınız. Bunun yolu, tüm dünyayı güvene ve refaha kavuşturmaktan geçer” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu imkana sahip olan ülkelerin kapılarını dünyanın kalanına kapatarak, aslında kendi geleceklerini tehlikeye attıklarını artık görmeleri gerektiğini kaydetti.

"BİZ PAYLAŞMANIN BEREKETİNE İNANIYORUZ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin ne 2 milyon insanı misafir etmekten, ne de sınırlı kaynaklarına rağmen dünyanın en çok insani yardım yapan 3'üncü ülkesi olmaktan dolayı en küçük bir hayıflanmasının söz konusu olmadığını dile getirerek şu değerlendirmelerde bulundu: “Biz, paylaşmanın bereketine inanan, kilerindeki son ekmeğe kadar misafiriyle, ihtiyaç sahipleriyle bölüşme kültürüne sahip bir milletimiz. Sonuna kadar bu şekilde davranacağımızdan da kimsenin şüphesi olmasın. Fakat bu insani dramın neredeyse tüm yükünü Türkiye'nin ve Suriye'ye komşu ülkelerin omuzlarına yüklemenin de haksızlık olduğunu düşünüyoruz. Soruyorum, Suriye'ye silah gönderenlerin, Suriye'ye bomba gönderenlerin acaba bu fakir fukaraya zerre kadar bir destekleri var mı? Bu yetimlere, öksüzlere zerre kadar bir destekleri var mı? Yok. Ama şunu unutmayalım: Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste. Zulüm ile abad olunmaz, bunun bedelini er-geç hepsi ödeyecekler. Gelişmiş ülkeleri bu konuya daha fazla hassasiyet göstermeye davet ediyorum.”

Türkiye'nin, Suriye ve Irak'ta yaşanan krizler konusunda sergilediği iyi niyet ve yaptığı fedakârlıkortada iken, içeride ve dışarıda bir takım çevrelerin ısrarla farklı bir görüntü yansıtmanın çabası içindeolduğuna vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen yıl Kobani'de yaşanan çatışmayı bahane eden bir takım çevrelerin 6-7-8 Ekim 2014 tarihlerinde, Türkiye'nin pek çok yerinde olaylar çıkardığını ve bu olaylarda 50 kişinin hayatını kaybettiğine dikkat çekti.

"PYD'YE RAĞMEN KOBANİ'YE YARDIM ELİNİ UZATAN TÜRKİYE'DİR"

Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü: “Şimdi yine aynı şehirde bir takım olaylar yaşanıyor ve aynı çevreler bunu bir kez daha Türkiye'yi ateşe vermek için bahane olarak kullanmaya çalışıyor. Utamadan, sıkılmadan ‘terörist Türkiye' diye tweet atanlara sesleniyorum; eğer sizlerde haysiyet varsa, onur varsa, bu Kobani'den kaçıp gelenleri burada kamplarda barındıran bir ülkeye terörist deme hakkını siz nereden elde ediyorsunuz? Tweet atarak elde ettiğiniz dereceler, sizin o kapkara yüzlerinizi beyaza çıkarmayacaktır, bunu çok iyi bilmeniz lazım. Şunu bir kez daha ifade etmek isterim: Türkiye'nin ismini herhangi bir terör örgütüyle yan yana zikreden, bu ülkeye ve bu millete en büyük iftirayı atıyordur. Türkiye, Suriye'deki özgürlük mücadelesine elbette destek veriyor. Irak'ta, haklarını savunan insanlara elbette iyi niyetle yaklaşıyor. Ama Türkiye, bu işleri yaparken asla terör örgütleriyle yan yana gelmiyor, Ne devlet terörü estiren Esad rejimiyle, ne de diğer oradaki terör örgütleriyle Türkiye'yi kimse yan yana gösteremez.”

Kobani, DEAŞ saldırısı altındayken, buraya yardım elini uzatanın yine Türkiye olduğunu, üstelik bölücü örgütünün tehditlerine rağmen bu yardımları oraya ulaştırdığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Esasen biz oradaki insanlara çok daha fazla yardımcı olmak istiyorduk. Buna engel olan, bize o suçlamaları yöneltenlerdir; PYD'dir, PKK'dır. Bayırbucak Türkmenlerine giden tırlarımızı çevirenlerin, o yol kesen eşkıyaların kimler olduğunu herkes şu anda çok daha açık ve net olarak görüyor” ifadelerini kullandı.

TÜRKİYE'YE YÖNELİK ALGI OPERASYONLARI

Son günlerde, yine Türkiye'yle hiçbir ilgisi, alakası olmadığı belgeleriyle ispatlanmış olan hadiselerin, aynı amaçla çarpıtıldığını, bunun da dünya kamuoyuna yönelik bir algı operasyonu olduğu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir yandan Esed rejimi, bir yandan bölücü örgüt sözcüleri, bir yandan da ülkemizdeki bir siyasi partinin sözcüleri aynı ağızla konuşuyor, aynı şeyleri tekrarlıyorlar” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tür ithamlarla Türkiye'nin yanı başında olup biten olayların dışında kalmaya zorlandığını, bölgenin demografisini değiştirme operasyonunun tamamlanmak istendiğini ifade ederek şu açıklamaları yaptı: “Buradan tüm milletime sesleniyorum, tüm dünyaya sesleniyorum: Suriye'nin kuzeyinde, güneyimizde bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz, bunun bilinmesini istiyorum. Bedeli ne olursa olsun bu konudaki mücadelemizi sürdüreceğiz. Bölgedeki terörist grupların desteği nereden aldığını biz de biliyoruz, ilgili herkes de çok iyi biliyor. Nihai sonuçlara baktığımızda, Esed'in, DEAŞ'ın ve bölücü örgütün aynı çizgide yürüdüğünü görüyoruz. Bu açık gerçek ortada iken, Türkiye'nin adını terörle birlikte anmak, ancak art niyetle izah edilebilir. Teröre asıl destek, bir yandan 2 milyon insanın yükünü omuzlarımıza bırakırken, diğer yandan da ‘sınırlarınızı iyi kontrol edemiyorsunuz' tafrası yapmaktır. Kendi ülkelerinden terörist çıkışını engelleyemeyenlerin, bu sorunu bizim kendi sınırlarımızda çözmemizi beklemesi samimi bir yaklaşım değildir.”

"TÜRKİYE DIŞARIDA BIRAKILARAK BÖLGEDE SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR DÜZEN KURULAMAZ"

Bölücü örgütün ve uluslararası güçlerin, bölgede yaşanan insani dramı Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak için bir fırsata dönüştürme gayretlerini şiddetle kınadığını da sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, mazlumun ahı alınarak, etnik dengelerle oynanarak ve Türkiye dışarıda bırakılarak bölgede sürdürülebilir bir güven ve refah düzeninin kurulamayacağını belirtti. “Bölgedeki demografinin değiştirilmesine göz yummayacağız” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye'de ve Irak'ta huzurun bir an önce sağlanması üzerlerine düşeni yapmaya hazır olduklarına ve zaten büyük ölçüde de yaptıklarını vurgulayarak bu mübarek günlerin, bölgedeki çatışma, ölüm ve zulümlerin sona ermesine vesile olmasını temenni ettiğini ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan sözlerini, aynî ve nakdî yardımlarıyla Kızılay'a destek olan hayırseverlere tekrar teşekkür ederek ve Kızılay'ın tüm mensuplarına çalışmalarında kolaylık ve başarı dileyerek tamamladı.

Bakmadan Geçme