Deprem Mağduriyetleri Neden Bitmiyor?
Deva Partisi Elazığ İl Başkanı Murat Dağhan yaptığı yazılı basın açıklamasında, 25 Ocak'ta devlet erkanının ilimize gelmesinin ardından deprem mağduriyetlerinin devam ettiğini ifade etti.
DEVA Partisi Elazığ İl Başkanı Murat Dağhan, yaptığı açıklamada yaşanan mağduriyetlere deyindi. Dağhan açıklamasında, “ 25 Ocak’ta devlet erkânının üst düzey katılımıyla yapılan tumturaklı TOKİ konut teslim törenine rağmen vatandaşın mağduriyetlerinin devam ettiğinin” altını kalın çizgilerle çizerek şunları ekledi;
Bunların ortadan kaldırılabilmesi için TOKİ üzerinde yerelin denetimini ve süreçlere vatandaşın katılımını sağlamamız gerekir. Aksi halde, tüm işimiz gücümüz tumturaklı törenler izlemekten ibaret kalır ki, bu da tüm Elazığ olarak bizi işin içinden çıkamayacağımız bir noktaya sürükler.
Bunların sonucunda da, çocuklarımıza miras olarak az sayıda katılımla da olsa miting havasına sokulmaya çalışılan teslim törenlerini, hamaset siyasetini ve bol miktarda 2+1 TOKİ barınma evi bırakırız. Önemli olan 8.000 konut teslim etmek değil ki, aslolan bu konutlarda yaşamın hızla başlamasını sağlamaktır. Önemli olan vatandaşın bir an evvel bu evlere taşınmasını ve yaşamaya başlamasını temin etmektir. Buradan sizin aracılığınızla TOKİ yetkililerine; lütfen çevre düzeni, yol çalışması ve alt yapı eksiklerini en hızlı biçimde tamamlayınız” Dedi.
DEPREM MAĞDURİYETLERİ NEDEN BİTMİYOR ?
Dağhan vatandaşın kendilerine sorulan soruların başında deprem mağduriyetlerinin neden bitmediği olduğunu ifade ederek,” Bilim çevrelerinin uyarılarına rağmen depreme yönelik önceden tedbir alınmaması; 24 Ocak 2020 tarihli 6,8 büyüklüğünde ki Elazığ depreminin Nisan 2019 yılındaki en güçlü öncüsünün Çevrimtaş ile Doğanbağı köylerinde ki evlerin neredeyse tümünde ağır hasar meydana getirmesine karşın bu durumun yetkililerce görmezden gelinmesi ve yolda olan büyük depreme dönük hiçbir hazırlığın yapılmaması,
Deprem sonrası için o yörenin realitesine göre hazırlanmış eylem ve harekat planının olmaması ;
- ilk konteynerlerin depremden 60 gün sonraya gelmeye başlaması,
- depreme hazırlıksız yakalanıldığı için insanların kışın ortasında günlerce çadırlarda yaşamaya mahkum edilmesi,
- Düzensizliğin ve panik halinin kamu kurumlarını teslim alması; ülkenin dört bir yanından gelen yardımların örgütsüzlükten ötürü adil, etkili ve zamanında dağıtılamaması,
- temel alt yapının (elektrik, su, internet, atık su gibi) depremden günler sonra kurulmaya başlanması,
- Çoğu konteyner kentte bugün dahi internet alt yapısının olmaması,
- insanların toplu barınmasına imkan verecek hastane, okul, cami, yurt ve sosyal tesis gibi kamuya ait mekanların deprem esnasında ciddi hasar görmesi,
- kamuya ait bu sosyal mekanların, öncesinde depreme karşı ne oranda mukavemet göstereceğinin analiz edilmemiş olması ve deprem sonrası halkın kullanımına açılmadan evvel ciddi tetkiklere gereksinim duyması,
- Bu yerlerin ne ölçüde barınmaya imkan verdiğine dair elde bir fizibilitenin bulunmaması,
- Depremin üzerinden 1 yıl geçmiş olmasına rağmen halen yıkılmamış okulların mevcut olması (Şehit Ömer Sönmez İlkokulu)
- Kamu kurumlarının geleceğe ve yapılacaklara ilişkin vatandaşı bilgilendirmemesi, süreçlere vatandaşı dahil etmemesi buna müteakip bugün dahi ortada bir çok belirsizliğin varlığını halen devam ettirmesi,
- Korku, endişe ve kaygı içinde yaşayan insanlarımızın maruz kaldığı bu güvensizlik halinin toplumsal bir travmaya dönüşmesi ve kamu otoritesinin bu durumu ortadan kaldıracak önlemleri almaması, artçı depremlerin bu travmayı daha derin bir bunalıma dönüştürmesi,
· Depremin hemen ardından Covid19 salgınının üzerimize bir kara basan gibi çökmesi ve başlı başına bir ekonomik krize dönüşmesi ,
Özellikle son iki yıldır tüm Türkiye’yi saran fakirleşme krizinin yarattığı ve yol açtığı ekonomik etkilerin, deprem ve pandemiyle birleşince toplam şiddetini sinerji/ kar topu etkisiyle arttırması ve bu artışın kesintisiz çoğalarak büyümeye devam etmesi” Dedi.
Depremin senesinde DASK kaynaklı mağduriyetlerin halen giderilmemiş olması
DEVA Partisi İl başkanı Dağhan, DASK mağduriyetlerinin de sürdüğünü belirterek, “
- Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nün düzenlediği farklı hasar tespit raporları,
- kurumlar arası koordinasyon eksikliği,
- Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Doğal Afetler Sigorta Kurumunun vatandaşın korunmasını esas almayan yaklaşım tarzları.
Depremde iş yerini tamamen kaybeden veya daha pahalı yerlere taşınmaya mecbur olan ya da yersiz yurtsuz kalan küçük esnaf ile günü birlik çalışan meslek erbabının, bu yaşadığı yetmezmiş gibi bir de işyerini maruz kaldığı Covid 19 pandemisi dolayısıyla zorunlu kapatma durumu ve tüm bunların bu insanların sırtındaki yükün çığ gibi büyümesi karşısında devletin bu mağdurlara yeterli para yardımı ve destekte bulunmaması.
İNSANLARIN RESMİ AÇIKLAMALARA TEREDDÜTLE YAKLAŞMASI, HATTA ARTIK BİRÇOĞUNA İNANMAMASI,
Dağhan resmi açıklamaların inandırıcı olmadığını bu nednle de vatandaşın tereddütle yaklaştığını ifade ederek, “ Deprem sonrası verilen ilk üst düzey beyanatlarda tüm konutların 1 yıl içerisinde (20.000 konut) tamamlanacağı, yaz bitimine doğru gelen beyanatlarda ise 2020 yılı sonuna kadar 8.000 konutun teslim edileceği, 25 Ocak 2021’de üst düzey devlet erkanının katılımıyla yapılan TOKİ konut “teslim” töreninde de halihazırda 8.000 konut teslim edildiği açıklandı. Bu açıklamalara rağmen, sadece 1.000 konutta yaşamın başladığı gerçeğinin vatandaşta güvensizlik, huzursuzluk ve umutsuzluğa sebep teşkil etmesi,
- Şehrin çoğu yerinde halen yıkımlar devam ederken ve teslim edildiği söylenen konutlara taşınmaya engel yığınla sorun göz önünde iken vatandaşın yaptık, ettik, Elazığ’a şu kadar konut kazandırdık türünden açıklamalara itibar etmemesi,
- Yaşamın henüz yeni yeni başladığı 1.000 konutun dışında kalan ve teslim edildiği ifade edilen 8.000 konutun yol, çevre düzeni, alt yapı eksikliği gibi yığınla eksiğinin bulunması, vatandaşın bunları tamamlamak ve orada yaşama başlayabilmek için en iyi ihtimalle 8-12 ay gibi bir süreye daha ihtiyaç duyması (Bizmişen’de ki TOKİ konutlarında iki yıldan bu yana oturan vatandaşların henüz daha kurulmayan internet alt yapısından ve “burada dağ başında yaşıyoruz” tarzındaki yakınmalarından yola çıkarak 7.000 konutu bekleyen sürece ilişkin vurgulamaya çalıştığımız sıkıntılar daha iyi anlaşılabilir).
Deprem dahil her türlü meselenin siyasete en üst seviyeden politik şov malzemesi yapılması, son yıllarda ülkenin en temel sorunlarını görmezden gelmenin bir devlet politikasına dönüşmesi, bunun neticesinde en ağır sorunların bile algı yönetimi sayesinde üstünün örtülmeye çalışılması, sorunları dile getirenleri iktidarın sürekli hainlikle itham etme siyasetinin geniş bir mutabakata gereksinim duyan temel ülke meselelerini çözümsüz bırakması, bu durumun ülke siyasetini tutsak alması ve en nihayetinde milletin siyasetten umudunu kesmesi.”
İMAR PLANLARININ İHTİYAÇ YERİNE, RANT, GELİR VE VERGİ ELDE ETME ESASI GÖZETİLEREK YAPILMASI,
Murat Dağhan, imar olanlarının ihtiyaç yerine ranta çevrildiğine dikkat çekerek, “ Siyasi iktidarın inşaat imalat sanayini gelir ve rant üreten bir ekonomik model olarak ele alması ve bu modeli devlet olanakları da dahil olmak üzere her türlü araçla destekleme ısrarı (bu, her ne kadar geçmişte sınırlı bir dönemin gereklerine uygun bir model idiyse de, günümüzde ülkenin deprem gerçeği ve düşük gelirli vatandaşın konut ihtiyacı çok daha fazla ön plana çıkmaktadır; dolayısıyla milletimizi gözeterek öncelikleri değiştirmemiz lazım).
Ülkede, kentsel dönüşümü baz alan tüm inşa faaliyetinin gelir ve rant elde üzerine temellendirilmiş olması, düşük gelir grubundaki vatandaşı gözetmemesi, sosyal, çevre ve şehircilik politikalarından yoksun olması ve iş motivasyonunu tamamen müteahhidin ticari güdülenmesinden alması,
6306 sayılı kentsel dönüşüm yasasının teşvik edici uluslararası finans ve devletin destekleyici faiz imkanlarından mahrum olması,
Yaşadığı mağduriyet kapsamında vatandaşın, gelir/ servet durumu ve yaşam koşullarını karşılaştırmalı mukayese ederek ihtiyacı olana faizsiz kredi, bedelsiz konut ya da uzun süreli karşılıksız kira gibi sosyal yardımlarda bulunmaktan kaçınan siyaset yaklaşımı,
İyi piyasa koşullarına bağlı olarak gayri menkulün ana yatırım aracı olarak görüldüğü ve müteahhidin ticari güdülenmesinin yüksek seyrettiği genel çerçeveye göre şekillenmiş 6306 sayılı mevcut yasa ile bu yasanın bağladığı alt yasa ve yönetmeliklerin, kat maliklerinin parasal katılımını, bundan doğacak sorunları, bu sorunların hızlı çözümünü sağlamaya imkan verecek çerçevede yeniden düzenlenmesi ihtiyacının ortaya çıkmış olması,
Günümüz şartlarında yıllık 24% ulaşmış faiz oranlarının konut inşaatını imkansız kılması,
Son iki yılda yüksek döviz kuru ve enflasyon kaynaklı yükselen % 55 inşaat birim maliyetinin konut yapımı üzerinde caydırıcı olması ve maliyet artışının devam edeceği beklentisi,
Kişilerin ve hane halkının enflasyon karşısında sıcağa kar dayanmaz misali eriyip yok olan gelirleri,
İş alabilmenin ön şartı olarak 2020 yılında uygulamaya konulan müteahhitten ibraz etmesi istenen iş bitirme belgesinin rekabet şartlarını ortadan kaldırmasından dolayı piyasanın daralmasında rol oynaması”
DEVLET KURUMLARININ YÜRÜTTÜĞÜ SÜREÇLERDE VATANDAŞINA KARŞI ŞEFFAF DAVRANMAMASI;
Dağhan Kamuoyuna yapılan son resmi açıklamalarda, devlet kurumlarının yıkım işinden elde ettiği vatandaşa ait olan gelirin ( demir hurdası satışından) TOKİ ev fiyatları üzerinden tenzilata konu edileceği belirtildiğini ifade ederek, “ Kamuoyuna yapılan son resmi açıklamalarda, devlet kurumlarının yıkım işinden elde ettiği vatandaşa ait olan gelirin ( demir hurdası satışından) TOKİ ev fiyatları üzerinden tenzilata konu edileceği belirtildi. Yani zımnen, bir çeşit mahsuplaşma yoluna gidileceği açıklandı. Bu işin içinden zımnen yapılacak açıklamalarla çıkmak öyle kolay değil; En azından DEVA partisi olarak biz buna fırsat vermeyeceğiz. Çünkü bu doğru ve şeffaf bir işleyiş olmamasının yanı sıra, birçok belirsizlik içerdiği için vatandaşın mağduriyetine kapı aralamıştır.
Ayrıca, TOKİ’den ev almayacakların ve evini yerinde yaptırmak zorunda olan on binlerce insanın gelir kaybının, nasıl telafi edileceğinin açıklanması da elzemdir? “
TOKİ’NİN ÜZERİNE İNŞA EDİLDİ
Murat Dağhan, Ülkenin, pandeminin ve depremin ürettiği dinamiklerin doğurduğu derin inşaat krizi yetmezmiş gibi bir de TOKİ’nin sürece müdahil olmasıyla ortaya daha kötü bir ekonomik tablonun çıktığını belirterek, “
Tüm sürecin TOKİ eliyle Ankara’dan ve tek elden yönetilmesi,
İmar planlarının Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca yapılması,
TOKİ’nin yerelden herhangi bir kurum tarafından denetlenmemesi, buna bağlı olarak dairelerin plansız, işlevsiz, küçük olma ve muhatap bulamama sorunlarının ortaya çıkması,
Süreçlere vatandaşın ya da yereldeki STK temsilcilerinin dahil edilmemesi,
TOKİ’nin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bağlı olması nedeniyle Elazığ Belediye’sinin projelendirme süreçleri dışında tutulması, belediyenin de yerelde tüm sürecin takipçisi olma görevini halk adına kararlılıkla sürdürmemesi ve gerektiğinde siyasi baskı kurmak amacıyla kamuoyu oluşturmaması,
Ülkenin, pandeminin ve depremin ürettiği dinamiklerin doğurduğu derin inşaat krizi yetmezmiş gibi sürece bir de TOKİ’nin sürece müdahil olmasıyla ortaya daha kötü bir ekonomik tablonun çıkması,
Deprem yaşanmamış olsaydı 5-10 yıl içerisinde yerel müteahhitlerin gerçekleştireceği kentsel dönüşümlerle şehir ekonomisine girecek gelir ve yaratacağı katma değerin tümünden Elazığ olarak mahrum kalmış bulunuyoruz. Elazığ ekonomisi içinde toplamda önemli bir tutan inşaat kaynaklı faaliyet gelirlerinin çok önemli bir kısmı TOKİ eliyle alınıp dışarıya götürülmüştür.”
Dağhan, DEVA Partisi olarak,“ Deprem mağduru ve düşük gelirli vatandaşımızın konut ihtiyacını gidermeye odaklanmış, kar amacı gütmeyen yeni bir kurum oluşturarak yapım işlerinin o ilde yerleşik yüklenicilere bu kurum denetiminde en şeffaf şekilde ihale edilmesini ve tüm gelirin yerelde kalmasını temin edecek bir yasal düzenlemeyle vatandaşın en uygun şartlarda ev sahibi olmasını mümkün kılmak öncelikli hedefimiz olmalıdır.
Deva partisi olarak bu düzenlemenin sonuna kadar takipçisi olacağız. Milletimizden, bu konuda bizden desteğini esirgememesini ve buna yönelik yapacağımız çalışmalarda bizleri izlemesini önemle istirham ediyoruz.” Dedi.