Ege İnci Yazar Ayşe Yetişen İle Röportaj Yaptı
Ege İnci'nin Yazar Ayşe Yetişen İle Röportajı
Kısaca kendinizi anlatır mısınız?
1971 Manisa doğumluyum. İlk ve orta öğrenemimim Manisanın Turgutlu ilçesinde
tamamladım. Çocukluğum ( Üniversiteyi kazanıncaya kadar ) Turgutluda geçti. 1992 yılında
Ege Üniversitesi Hemşirelik YO mezun oldum. İlk çalışma yerim Ankara Gazi Ün.
Hastanesi. Sekiz yıl Ankara da yaşadım Daha sonra Ve Kocaeli Üniversite hastanesine tayin
oldum. Üç yıl Kocaeli de kaldım. 2003 den itibarende İzmir'de bir sağlık kuruluşunda
çalışıyorum. 17 yıldır Narlıdere de yaşıyorum. Evli ve iki çocuk annesiyim.
Ne kadar zamandır yazıyorsunuz?
Şiir her daim hayatımda vardı. Kitap ve şiir okumayı çok seviyorum. Mümkün mertebe her
gün gece en az iki saat kitap okurum. Roman . öykü okumak bana ayrı bir haz verse de şiir
okumanın verdiği doyum çok farklı bende. Şiir okumak her daim büyük bir mutluluk
vermiştir bana. Şairlerin az sözcükle çok şey anlattıkları şiirler direk duygularımıza hitap
ediyor diye düşünmekteyim.
Şiir yazmayı hayatımın her döneminde düşündüm.. Lise yıllarından beri duygularımı
amatörce kağıtlara yazıp daha sonrada imha ettim. Daha sonra hayatın bize sunduğu tecrübe
ve çevremde yaşadığım olayların etkisi ile duygularımı şiir olarak kağıda dökmeye başladım .
Yazarken de beni ne kadar rahatkattığını fark ettim. Benim için bir nevi deşarj olma yöntemi
oldu.
Şiir yazmamda çevremde yaşadığım olaylar etkili oldu.
Neden yazıyorum? Neden yazma ihtiyacı duydum? Bu soruyu kendime sorduğum zaman,
kendi kendime verdiğim cevap: ''Kendim için yazıyorum, kendimi mutlu etmek için; oldu.
Günlük yaşantımda gün boyu yaptıklarımı düşündüğümde kendim için yaptığım çok az şey
var. Günün yirmidört saatinde yaptıklarımın büyük çoğunluğu başkaları için. Mesleğim gereği
günümün sekiz saatini hastanede hastalara bakarak geçiriyorum. Çalışma hayatımın dışında ki
zamanlarda günlük işler, çocuklarımın ihtiyacı, eşime olan sorumluluklar, yine başkaları için
geçirelen zaman.
Kendime ayırdığım zaman yazarak geçirdiğim anlar. Sadece yazdığım zamanlar kendimle
başbaşa kalıyorum. Yazmaya başladığım zaman bu ister şiir olsun, ister öykü, ister roman o
saatler de sadece iç sesimi, ruhumu dinliyorum. Duygularıma, düşüncelerime kulak
veriyorum. Yazarken adeta kendimi ve benliğimi keşfediyorum. Bir olay üzerinde yazarken
kendimi keşfetmiş gibi oluyorum, düşüncelerimle başbaşa kalıyorum.
Yazmanızda en büyük etken nedir?
Yazarken başkaları bu yazım hakkında ne düşünür diye sormuyorum. O an sadece yazıyorum.
Çoğu zaman geriye dönüp yazdıklarımı okuduğumda bu düşüncelere nasıl sahip olduğuma
kendim bile şaşırıyorum . Her yazı yazdıktan sonra bu iyi yada kötü bir yazı olur fark etmiyor
müthiş bir haz duyuyorum. Bir nevi deşarj olmuş gibi hissediyorum. Bir nevi huzura eriyorum.
Bilinç altımın yansıması oluyor yazdıklarım. Yazdıklarımı ben düşünmemişim ama elim
klaveyede kendiliğinden kelimelere dökülmüş bilinç altımı yazıya geçirmişçesine dökülüyor
kelimeler.
Yazdıklarımın çoğunu konuşurken yakın çevremdeki kişilerle de paylaşmış olabilirim. Sözel
olarak paylaştığım bu duygu ve düşünceler yazıya döküldüğü zaman daha bir anlam
kazanıyor benim için. Çünkü yazdıklarım sözde olduğu gibi akıp, kaybolup gitmiyor. Daha
sonraki günlerde bol, bol okuyorum yazdıklarımı. Her okuyuşumda sanki ilk defa okuyor muş
gibi heyecan duyup, haz alıyorum.
Yazarken ilham aldığınız şey nedir? Bir kişi olabilir bir nesne olabilir. O ilham periniz size ne olunca geliyor?
Her şeyden önemlisi yazdıklarımla bugünün koşullarını, yaşanmış olayları, duygu ve
düşüncelerimi, yapılan haksızlıkları, başkaldırıları gelecek kuşaklara aktarabilmenin hazzı da
ayrı bir mutluluk yaratıyor bende. Kalıcı olabilme, yazdıklarımla başkalarına dokunabilme,
ışık tutabilme, ayrı bir mutluluk veriyor bana. Eeee ne demişler söz uçar yazı kalır.
Konularınızı nasıl seçiyorsunuz?
İlk Şiir kitabım Aşkın Köz Dansı yaklaşık beş yılda yazılmış bir eser. Toplamda beş yılda
yazmış olduğum şiirlerin toplamı. Her yazdığım şiir çevremde yaşadığım ve etkilendiğim bir
olay sonucu oldu. Yani çevremde yaşadığım olaylar sonucu şiirlerimi kaleme aldım.
Mesela bir tanıdığımızın intihar etmesi sonucu SUİCİD adlı şiirimi yazdım. Eşinden boşanmak
üzere olan bir arkadaşımın eşini halan çok sevdiğini fark ettiğim için ; Sevdim şiirini yazdım.
Ülkemizdeki kadın cinayetlerinden çok etkilendiğim için Emine Bulut’un anısına ‘’Kadın
Cinayetleri’’ adlı şiirimi yazdım.
Oğlumun Üniversiteyi kazanıp ilk defa evden ve bizlerden ayrılması sonucu ‘’ Sen Ve Ben’’
şiirini yazdım.
Kitabı elimize aldığımızda daha çok aşk ve sevgi şiirleri ağırlık basıyor. Yani duygu yüklü
şiirler. Şiirlerin çoğunu okuyan arkadaşlarımın bir sevgiliye yazılmış şiirler gibi
değerlendireseler de çoğu yaşadığım olayların etkisi sonucu kaleme alınmış şiirlerim. Bunun
yanında toplumsal ve felsefi yönü ağır basan şiirlerimi de kitapta bulabilirsiniz.
Mesela Turgutlu da çocukluğumuzu geçtiği ve bütün kuzenlerim ile birlikte bahçesinde oyunlar
oynadığımız Dedem den kalma evin 2018 de yıkılmasıyla ‘’ Moloz Taşları’’ adlı şiirimi
yazdım.
Pandemi ilan edildikten sonra bir sağlık çalışanı olarakgözlemlerimi ve yaşananları ''Pandemide
Hayat'' adlı öykü kitabımda anlatmaya çalıştım. Kitap adında da anlaşılacağı gibi Pandemi ilan
edildikten sonra gün ve gün sağlık çalışanlarının yaşadığı kaosu, duyguları, bilinmezlikleri,
çaresizlikleri, kendi hayatlarını riske atarak verdikleri mücadeleyi, bu süreçte yaşanan
ekonomik, siyasal ve toplumsal sorunları, hem kültürel açıdan hemde siyasal açıdan yaşanan
zorlukları öyküleyici bir dil kullanarak okuyucuya sunuyor.
Pandemi döneminde en büyük yükü sağlık çalışanları omuzlamış durumda. Özellikle manevi
yönden tam bir kaos ve bilinmezlik içinde buluyorlar kendilerini. Bu suretçe bir yandan kendi
canlarını korumaya çalışırken bir yandan da covit 19 virüsüne yakalanmış hastalarına şifa
dağıtmaya çalışıyorlar. Yani iki sorumluluğu bir arada yürütüyorlar. Bir de bunlara kendi
aileleri ve çocuklarının, anne babalarının sorumlulukları da eklenince omuzlamış oldukları bu
yük bir kat artmış oluyor. Pandemide Hayat kitabında sağlık çalışanlarının, Doktorundan
Hemşiresine, Labaranttında, Tıbbi sekreterine tüm hastane çalışanlarının vermiş olduğu
mücadeleyi, yaşadıkları zor süreçteki duygu ve düşüncelerinin de yer aldığı yolculuğa
çıkıyorsunuz.
Gri bir sis kentin üzerine çökmüş, tüm kenti kasvetli bir hava kaplamıştı. Mart ayının dondurucu
soğuğu olmasada üşüten bir hava vardı dışarıda. Caddeler sokakalar bomboştu. Arada bir
yürüyen, alışveriş yapan tek tük insanlar göze çarpıyordu. Pandemi ile birlikte yaşadığı kente
düşen kasvetli havayı bu şekide tanımlıyor olay kahramanımız HAYAT.
MOLOZ TAŞLARI
Kiremit parçalarının altında
Oyunlarım kaldı
İp atlamalarım
Beş taş oynamalarım
Çizgisinde sekerek zıpladığım
Kaydırak taşlarım kaldı
Susadıkça kana, kana
Ağzımı dayayıp su içtiğim
Çeşme musluğunda
Dudaklarımın izi kaldı
Evcilik oynarken
Kurduğum hayallerim
Köklenen dut ağacının dallarında
Asılı kaldı
Bahçesinde körebe oynarken
Saklambaçta ebelenip
Saklandığı ağılın altında bulduğum
Çocukluğumun arkadaşları
Kuzenlerim kaldı
Masum duygularım
Umutlarım, çocukluğum
Yıkılan tavan tahtalarının
Moloz taşlarının altında kaldı.
GÖSTERİŞSİZ
Gösterişsiz sevgilerim var
Öyle alalade sade
İçimden geldiğince
Herkesi olduğu gibi gören
Kimseden medet beklemeyen
Gösterişsiz anılarım var
Herkesten sakladığım
Kimseyle paylaşmadığım
Kendi içimde yaşadığım
Küçük, minnacık mutluluklarım
Gösterişsiz hayallerim var
Gökyüzü kadar engin
Denizler kadar derin
Peşinden sürüklendiğim
Yaşama sebeplerim
FİRARİ
Bugün yine
Düşüncelerim firari
Söze gelmez
Öğüt almaz
Kah özgürlük savaşçısı
Kah isyan temsilcisi
Bazen de sevgi şelalesi
Gürül gürül akar
Engel tanımaz
Ket vurulmaz
Prangalarını koparıp yüreğim
Coşkun bir duygu seliyle
Kovalıyor firariyi
Mantığım düşüyor peşlerine
Sanki bir uyaran meşalesi
Bir araya gelince iki kaçkın
Çığ olup büyüyor