- Haberler
- Özel Haber
- Rus Yumuşak Gücünün Kırılganlığı
Rus Yumuşak Gücünün Kırılganlığı
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ortaya çıkan bağımsız Cumhuriyetlerde yaşayan milyonlarca Rus ya yaşadıkları yeni bağımsız devletlere hızla entegre oldu ya da sessiz sedasız Rusya'ya göç etmişti.
Berlin Duvarı’nın yıkıldığı, Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecine girdiği günlerde Amerikalı siyaset bilimci Joseph Nye yumuşak güç (soft power) kavramını ortaya attığı makalesini yayımlamıştı. Nye yumuşak güç kavramını ülkelerin kültür, (tutarlı) dış politika ve (demokrasi, insan hakları, basın özgürlüğü, vb.) siyasi/etik değerlerinden oluşan sacayağının üzerine oturtmuştur. Ülkelerin sahip oldukları yumuşak güç bu üçlü yapı sayesinde dünya kamuoyundaki sempatiklikleriyle ilgilidir. Daha sonraki dönemde literatüre katkı sunanlar yumuşak gücü temellendiren bu üç parametreye dijitale erişim gibi faktörleri de ekleyerek genişletmiş olsa da temelde bu üç başlık geçerliliğini korumuştur. Yumuşak gücün sert güç karşısında kırılganlığını ise Rusya özelinde son bir aylık zaman diliminde yaşanan gelişmeler gösterdi. Gelinen nokta yumuşak güçten söz etmek için yukarıda bahsedilen sacayağının var olmasının gerekliliğini yaşayarak tecrübe ettirmiştir.
Rus sevgisi (Russofili)Rus Çarlığı döneminde başlayan Rus İmparatorluğu’nda devam eden edebiyat, sanat ve mimari alanda verilen dünyaca ünlü eserlerin cazibesiyle gelişti. Nazi ilerlemesinin durdurulması Elbruz Dağları türküsünün “Düşmedi Stalingrad verilmedi Moskova” sözleri ile belleklere işlenirken, uzay/uydu teknolojileri başta olmak üzere bilimsel gelişmeler, sinema, müzik, tiyatro gibi kültürel alanlar ile sportif başarılar sonucu olimpiyatlarda alınan madalyalara Gorbaçov’un glasnost ve perestroyka girişimleri sonucunda aldığı Nobel Barış Ödülü gibi birçok kültürel, sanatsal ve bilimsel faktörün etkisiyle dünya kamuoyunda Ruslara karşı sempati oluşturmuştur.
SSCB’nin dağılma sürecinde Rusya Federasyonu Başkanı Boris Yeltsin tankların üzerine çıkarak darbecilere meydan okumuş, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) kurulmuş, nükleer silahların yayılmaması için Ukrayna, Kazakistan ve Belarus’a garantiler verilerek anlaşmalar yapılmış, Tataristan gibi Cumhuriyetlere verilen geniş özerklikler ile Federasyon birlik içinde tutulmuş, Çeçen liderlerle barış masasına oturulmuş, Primakov Doktrini ile Avrasya’da iş birliğine gidilmiş, kültürel hinterlant çalışmaları başlamış ardından da serbest seçimlerle iktidar sandıkta Putin’e devredilmişti.
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ortaya çıkan bağımsız Cumhuriyetlerde yaşayan milyonlarca Rus ya yaşadıkları yeni bağımsız devletlere hızla entegre oldu ya da sessiz sedasız Rusya’ya göç etti. Rusya’nın eski Sovyetler Birliği cumhuriyetlerindeki azınlık halklara etnik olarak Rus, inanç olarak Ortodoks olup olmadığına bakmaksızın sahip çıkması da dikkatlerden kaçmamıştır.
Putin döneminde adeta hücredeki mitokondri gibi dünyanın enerji merkezi durumuna gelen Rusya’nın ekonomisi dünyanın en geniş yüzölçümüne sahip coğrafyasındaki zengin hidrokarbon yatakları, madenleri ve hammadde kaynaklarıyla hızla gelişmiştir. Rusya herhangi bir uluslararası siyasi krizde enerji aktarımı veya fiyat artışları ile rekabet ettiği ülkeleri tehdit etmeyeceğini söyleyerek özellikle Avrupa’daki hane halklarının sempatisini kazandı (Ukrayna’ya yapılan fiyat artışını hariç tutarsak). Oligark olarak isimlendirilen Rus zenginlerinin Avrupa ülkelerinde spor başta olmak üzere kültür ve sanat alanındaki sponsorlukları, Rusya’nın eski Sovyet ülkelerinin beyaz ve mavi yakalı kadroları için sunduğu iş imkânları, Akdeniz sahillerindeki Rus turistler, Putin’in spor görüntüleri dünya genelinde Rusya’nın olumlu imajını kuvvetlendirmiştir. Bunun yanı sıra Soğuk Savaş döneminde oryantalist bakış açışla Doğu Bloğu (Demir Perde) olarak tanımlanan ülkelerin özellikle de Sovyetler Birliği’nden 1991'de bağımsızlıklarını kazanan devletlerin yönetici elitlerinin dünyaca ünlü Moskova Devlet Üniversitesi benzeri Rusya’nın eğitim kurumlarından mezun olmaları da Nye’ın yumuşak güç tanımı içerisinde Rusya’nın hanesine yazılacak puanlardan olmuştur.
Edebiyat başta olmak üzere kültür, spor ve bilim alanı üzerinde oluşan Rus imajı, 22.02.2022’de Rusya’nın Ukrayna’nın iki bölgesini ayrı devlet olarak tanıması, bununla da yetinmeyip 24 Şubat 2022 sabahı Ukrayna topraklarına Rus ordularının akın etmesi dolayısıyla Dostoyevski’nin romanları, Çehov’un hikâyeleri, Çaykovski’nin müziği, Moskova Devlet Üniversitesi’nin birikimi, St. Petersburg’un mimarisi, Tarkovski’nin sineması, Gagarin’in uzay yürüyüşü, Kasparov’un santranç hamleleri gibi olumlu kültürel zenginlikler tepetaklak olmuş, dünyanın nazar boncuğu (mavi gözü) Baykal’ın derinliklerinden Trans Sibirya treniyle Elbruz Dağlarının zirvelerine doğru yükselen pozitif Rus imajı büyük zarar almıştır.
Ahmet AKALIN
Ankara Üniversitesi Doktora Öğrencisi
RTÜK Üst Kurul Uzmanı
Aslında söylediklerinizde hakikat payı var. Ve bu ülkemizdeki Natocu Ruscu tartışmalarından bağımsız. Aynı bu yazının tam aksi düşünceler nasıl olurdu acaba?