Ayaz Ata; Altay, Sibirya, İdil-Ural ve Türkistan (Ortaasya) mitolojilerinde, özellikle Kıpçak ve Sibirya Türkleri'nde sık gördüğümüz bir karakterdir. Yüzyıllarca bu coğrafyalardaki Türkler arasında bir kültür timsali olarak kuşaktan kuşağa aktarılmış ve günümüzde hâlâ varlığı bilinen ve etkinliklerde boy gösteren karakter olarak gözümüze çarpıyor. Özbeklerde, Ayoz Bobo - Kırgızlarda, Ayaz Ata, Kazaklarda, Ayaz Ata - Azerbaycan Türklerinde, Şahta Baba - Tatarlarda, Qış Babay - Başkurtlarda, Kış Babası olarak bilinir ve 'Kar Kızı' adında bir de kızı veya torunu vardır. Türkiye'de ise pek bilinmeyen bu mitolojik karakter Ayaz Ata, Ayas Han, Soğuk Han, Ak Ayas gibi isimlerle geçer. Ayaz Ata, ay ışığından yaratılmıştır. Soğuk havaya neden olur. Ülker burcunun altı yıldızı göğün altı deliğidir ve oradan soğuk hava üfler. Böylece kış gelir. Ayaz, tüm Türk coğrafyasında yakıcı soğuk anlamına gelir ki, Ay’ın gökte rahatlıkla görüldüğü açık havalarda meydana geldiği için Ay Ruhu'nun (veya ona bağlı Ayas Han’ın) gönderdiği düşünülmüştür. Çoğu Türk boylarında kışın soğukta ortaya çıkan ve kimsesizlere, açlara yardım eden bir evliyadır.
YIL SONU YAKLAŞIYOR, TEKRAR HATIRLAMAKTA YARAR VAR…ÇAM SÜSLEME GELENEĞİ: Hristiyanların İsa’nın doğuşu olarak kutladığı Noel bayramı, çok eski Türklerin yeniden doğuş bayramıdır. Türklerin, tek Tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre,yeryüzünün tam ortasında bir akçam ağacı bulunuyor.
Buna “hayat ağacı” diyorlar. Bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde görebiliriz. Türklerde güneş çok önemli. İnançlarına göre gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık’ta gece gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra gün geceyi yenerek zafer kazanıyor. İşte bu güneşin zaferini, yeniden doğuşu, Türkler büyük şenliklerle akçam ağacı altında kutluyorlar.
Güneşin yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak algılanıyor. Bayramın adı : NARDUĞAN (nar=güneş, tugan,dugan= doğan) Doğan güneş. Güneşi geri verdi diye Tanrı Ülgen’e dualar ediyorlar. Duaları Tanrıya gitsin diye ağacın altına hediyeler koyuyorlar, dallarına bantlar bağlayarak o yıl için dilekler diliyorlar Tanrıdan. Bu bayram için, evler temizleniyor. Güzel giysiler giyiliyor. Ağacın etrafında şarkılar söyleyip oyunlar oynuyorlar. Yaşlılar, büyük babalar, nineler ziyaret ediliyor, aileler bir araya gelerek birlikte yeyip içiyorlar. Yedikleri; yaş ve kuru meyveler, özel yemek ve şekerleme. Bayram, aile ve dostlar bir araya gelerek kutlanırsa ömür çoğalır, uğur gelirmiş.
Akçam ağacı yalnız Orta Asya’da yetişiyormuş. Filistin’de bu ağacı bilmezlermiş, bu yüzden olayın, Türklerden Hristiyanlara geçtiği ve bunu da Hunların Avrupa’ya gelişlerinden sonra onlardan görerek aldıkları söyleniyor. Türklerin, tek Tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yeryüzünün tam ortasında bir akçam ağacı bulunuyor. Buna hayat ağacı diyorlar. Bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde görebiliriz.
Türklerde güneş çok önemli. İnançlarına göre gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık’ta gece gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra gün geceyi yenerek zafer kazanıyor.İşte bu güneşin zaferini, yeniden doğuşu, Türkler büyük şenliklerle akçam ağacı altında kutluyorlar.İsa’nın doğumu ile hiç ilgisi yok.”Doğum, güneşin yeniden doğuşu”
Kaynak (Sümerolog Muazzez İlmiye ÇIĞ)