Demir KURTBEYOĞLU Eğitim Bilim Uz.  Eğitim Müfettişi

Öğrenme Üzerine

Demir KURTBEYOĞLU Eğitim Bilim Uz. Eğitim Müfettişi

Gelinen çağda eğitimi konuşmak yerine artık öğrenmeyi daha çok konuşmalıyız gibi, geliyor bana.  Çünkü günümüzde “eğitimin yerini” “öğrenme”, öğrenmenin yerini de bireyin kazanımları oluşturmaktadır. Bu kazanımlar daha ziyade sosyal, psikolojik ve zihinsel dönüşümleri ortaya çıkarmaktadır. Dolayısı ile öğrenme her türlü ve her yerde gerçekleşebilmekte ve bireye üstün yetenekler kazandırmaktadır. Bu nedenle öğrenme eğitimin merkez üssü haline gelmiştir. Daha doğrusu her şey öğrenmenin etrafında cereyan etmektedir. Benzetme yapacaksak şayet öğrenme olgusunu güneşe benzetebiliriz. Güneş kendisini ve çevresini aydınlatmaktadır.  O halde öğrenme nedir? Bu soruyu cevaplamaya çalışalım:  

Basit bir ifade ile “öğrenme”, bireyin çabası sonucunda; zihninde, duygu ve davranışlarında meydana gelen kalıcı izli değişmedir. Bu değişim, zihinsel bir dönüşümün sonucunda gerçekleşir; insan davranışlarına söz, yazı ve hareket olarak yansır. Gösterilen bir çabanın sonucunda; beynimizde başlayıp, duygu ve davranışlarımızda doğrudan ya da dolaylı olarak gözlenebilen, [sıralanabilir, tekrarlanabilir ve ölçülebilir] her türlü değişim; ya da farklılaşma “öğrenme” dir.   Bir başka deyişle öğrenme, bireyin çevresi ile etkileşime girdiği sırada edindiği bilgi, beceri ve yeteneklerinin toplamıdır. Bilgi, görgü ve becerilerin davranışlara eklenmesi yahut yenileri ile değiştirilmesidir.  Bilip tanımadığımız her türlü düşünce, hareket yahut tutumların çeşitli yollar sınanarak, anlamlı bir şekilde organizmaya kazandırılma sürecidir. “İnsanın içinde bulunduğu ortamda yaşamını sürdürebilmesi ve yaşamından doyum alabilmesi için gerekli olan bilgilerin, deneyimlerin, görgülerin, becerilerin ve eylemlerin kazanılması süreci” (Yılmaz, M.,2009) olarak tanımlanabilir. Bu süreç edindiğimiz bilgi-görgü ve becerilerin yenileri ile değiştirilmesi şeklinde olabileceği gibi, daha önce hiç karşılaşmadığımız bilgi ve deneyimlerin çeşitli yollarla sınanarak, organizmaya kazandırılması şeklinde de olabilir.  Örneğin, matematik ve mantık bilgilerini kullanarak, karşılaştığımız bir problemi çözebiliriz veya daha evvel hiç görmediğimiz bir tabloyu, zihnimizde tasarlayarak ve canlandırarak onu bir kâğıda resmedebiliriz; bunların her ikisi de öğrenmedir.  Çünkü; “öğrenme, yerinde edinilmiş bilgiyi harekete geçirmek anlamına geldiği kadar anlamak, tanımak, bellemek, keşfetmek ve deneyim kazanmak anlamına da gelmektedir” (Andre Gıordan, 2008.s.13).  

Bir başka deyişle okumak, yazmak, tablo çizmek, müzik aleti çalmak, sorunsuz araç kullanmak, hipodromda at sürmek öğrenmedir. Hayatın içinden örnekleri çoğaltabiliriz.  Bu davranışların hepsi gösterdiğimiz belirli bir çabanın sonucunda bir deneyim olarak ortaya çıkar; duygu, düşünce ve eylemlerimizde kalıcı hale gelir. O halde   herhangi bir davranışın öğrenme olabilmesi için, edinilen bilgi ve davranışın, [1] Tecrübeye dayalı olması, yani yaşantı ürünü elde ediliyor olması; [2] Bilgi ve becerilerin bireyin hafızasında uzun süre kalıcı ve saklanıyor olması gerekir. Çünkü en basit ifade ile öğrenme, “bireyin davranışlarında görülen yaşantı ürünü kalıcı izli davranış değişikliğidir” (Ertürk, S. 1988, s.13). Buradan şu sonucu çıkarabiliriz: davranış değişikliğinin, seçilen hedefe yönelik olması ve kişinin deneyimleri sonucunda, bireyde kalıcı olması gerekir. Bu durum tekrarlanabilmeyi gerektirir. Yani meydana gelen davranışların istenildiğinde veya çağrıldığında tekrarlanabilir, olması gerekir. Çağrıldığı vakit geri döndürülemeyen davranışlar, öğrenme olarak kabul edilmez. Buradan şu sonucu çıkarabiliriz: öğrenme; tekrarlanabilir, sıralanabilir ve sonuçları itibari ile de ölçülebilir, davranışlardır.  

Bazı davranışlarda vardır ki, öğrenme olarak görülmezler. Bunlar, olgunlaşma, içgüdü veya anlık tepkilerle ortaya çıkan davranışlardır; bu davranışlar, öğrenme olarak kabul edilmezler. Çünkü yaş ve zekânın evrilerek, zaman içerisinde birtakım davranışları ortaya çıkarması öğrenme olarak kabul edilmez.  Bir diğeri insanların anlık gösterdiği tepkilerdir.  Anlık ortaya çıkan ve gözlenebilen tepkiler de olgunlaşmada olduğu gibi öğrenme olarak kabul edilmez. Çünkü anlık gösterilen tepkiler, olaylar karşısında kontrolsüz bir şekilde ortaya çıkabilir, aynı zamanda ortadan kalkar ve tekrarlanmayabilir.  Dolayısı ile insanın kontrolü dışında ortaya çıkabilen bu türden davranışlar tepkisel davranışlardır ve reflekse bağlı olarak ortaya çıktığı için öğrenme değildir.  Tepkilere verilmiş bir cevap olduğu için bu tür davranışlarda kalıcılık görülmez, bu nedenle de öğrenme değildir. Bu türden davranışlara içgüdüsel davranışlar da diyebiliriz. İş güdüsel davranışlar bizatihi hayvanlarda görülür ve hayvanların gösterdiği içgüdüsel davranışlar da öğrenme olarak kabul edilmezler.  

O halde öğrenme nedir? Hangi davranışlar öğrenme olarak kabul edilmektedir? Bunu açıklamanın en iyi yolu kuramlardır. Kuramlar, öğrenmeyi kavramlaştırmak ve en açık öngörülebilir ifadelerle, ilke ve kuralları sistematize etmek için eğitim içtihatçında kullanılan en etkili ve geçerli yoldur. Bu gerçekten hareketle pratikte en çok karşılığı bulunan, öğrenme ortamlarında sık uygulama imkânı bulmuş öğrenme kuramları; davranışçı, bilişsel, oluşturmacı (yapılandırmacı), sosyal öğrenme, beyin ya da nörolojik temelli öğrenme kuramları ile bağlaşık öğrenme kuramları olduğu söylenebilir. Adı geçen kuramları derin analiz etmeden, uygulamada görülen içtihatları anlamlandırmak imkânsız olabilir. Bu nedenle öğrenme kuramlarından hareket ederek, öğrenme ortam ve uygulamaları tahlil edilmeli, sürece ve süreçlere uygun yol ve yöntemler bu şekilde seçilmelidir. Daha geniş bilgi için yazarın, “ÖĞRENME VE ÖĞRENEN 
ORGANİZASYONLAR”  adlı kitabına bakılabilir.  

 

Yazarın Diğer Yazıları