Bazen insan, iç dünyasında yaşadıklarını nasıl şekillendireceğini şaşıyor.
Sonra bu şaştığını, nasıl anlatacağını şaşırıyor.
Eğer boş vermiş ve kendi gezegeninde yaşayan bir tip olmayı seçmemişseniz ,
o içinizdekini ille de anlatma gereği duyuyorsunuz.
Çünkü sizin farkındalıklarınızın başkaları tarafından da fark edilmesi,
sizin iç dünyanızı güzelleştirdiği gibi o fark edenlerin de dünyasına güzellik getireceğine inanıyorsunuz.
Ve bilirsiniz ki, bazen güzelleşmek için, iç acıtan şeyleri de fark etmelisinizdir. !
.
Yine böyle güzelleşmek istediğim günlerden birinde yazmış olacağım ki, içim acımış. !
Sizin içinizi bu hatırlatma ne kadar acıtır ve bu farkındalık sizi ne kadar güzelleştirir bilmem ama,
‘elbet birilerinin gönlüne ulaşır’ diyerek bu hafta bunu paylaşsın kalemim.
…
Görülmemiş umutlara atılan her adımda önce yürek burkulurmuş.
Sahiplenirmiş ya insan kimsesizliği, çaresizce,
Mesafeler olsa da fark etmezmiş ki
O’na çıkarmış yollar nasılsa.
Gelgitler arasında yaşanmazmış hayat,
Ya yaparmış insan, ya yapmazmış... !
Körleşirmiş gözler, görmek istemezmiş.
Kelimeler cümlelere dökülmez ,
Mürekkep satırlara işlemez olurmuş...
Sessizlik çökermiş neşelere,
Karanlığa gömülürmüş umutlar.
Gecenin en karanlığı aydınlığa en yakın olanmış oysa,
Gözyaşı "Umut" olabilirmiş aslında.
Ve İnsan... !
Fark etmese de kazanırmış hep.
Küçük sandığı yüreği, büyük işler başarırmış oysa.
Ve Zaman... ! Geçermiş...
Geçermiş zamansız...
HİÇ YAŞAMADIĞINI ANLADIĞIN AN,
YAŞARMIŞSIN ASLINDA...
Ömür... !
Bitiverirmiş ne olduğunu anlamadan... !
"Daha yaşamadım ki." derken...
GEÇ KALMIŞSINDIR HAYATA.
Sessizlikten bir ses olurmuş yaşananlar.
Sadece ‘Hatıralar’ olurmuş
Senden Arda Kalan… !
-Nagehan TÜRK-
*