Biraz uzun bir yazı olacak ama vaktiniz varsa okuyun derim.
Okudukça akacağını düşünüyorum çünkü,
Bilen bilir. TRTBELGESELİN İnsan tabanlı belgesellerini seviyorum.
Dilinden, dininden, ideolojisinden, inancından bir haber olduğunuz farklı yaşamların, hayatına girmek gibi bir şey benim için.
Yine o belgesellerden birini izliyorum geçenlerde. Etkisini sizin de hissetmenizi ümit ederek paylaşıyorum.
.
Çay toplayarak geçimlerini sağlayan yoksul ve sanıyorum Hint bir ailenin yaşantısını konu almışlar. !
Onların yaşamında çay işçisi olmak bir gelenek ve bildikleri başka bir iş yok.
Eğer var olan ve gelecek nesillerin de, okuyup kendi hayatlarını kuran çocukları yok ise herkes çay işçisi olmak zorunda.
.
Bu işi yaparken hiçbir araç gereç, çay makası kullanmadan yalnızca elleri ile çalışıyor ve topladıkları çayın kilosu başına ücret alıyorlar.
Bir çay işçisi yoğun bir şekilde çalışarak en fazla 10 KİLO çay toplayabiliyor.
Daha normal bir yoğunlukta ise durum çok daha az oranlarda oluyor tabii.
Yani ancak karın tokluğuna çalışıyorlar. Ve onlar gibi olan birçok aile var etraflarında.
.
Hiçbir şey kendilerine ait değil. Evde baktıkları hayvanlar bile işverenlerin.
Yaşayabilmek için bu şekilde çalışmak zorundalar. !
.
Şimdi, asıl durum şu ki; sadece karın tokluğuna çalışabilen bu ailenin bir de okuyan kızı var.
Bu kız okula daha rahat ulaşabilmek için hayali olan bisiklet isteğini ailesine söylüyor.
Ama ne yazık ki ailenin maddi durumu buna müsait değil.
Kızlarına hayır diyememekle beraber, ona tamam da diyememenin üzüntüsü içinde ne yapmaları gerektiğini, anne baba olarak istişare ediyorlar.
Ve okullar açılmadan en az 10 gün daha durmaksızın, daha fazla mesai yaparak, bisiklet alabilmek için çalışmaya karar veriyorlar.
.
Evin annesi, çalışma sırasında, komşusuyla sohbet ederken ,
"şuan kızı için işte olduğunu, ona bisiklet almak için daha çok çalışması gerektiğini" anlatıyor.
Bu konuşmadan sonra bu komşu, öğle arasında eşine de bu durumu açarak, bütün herkesi bu durumdan haberdar edip, bir günlük yevmiyelerini bu kız için toplamayı teklif ediyorlar.
Tabii bu duruma herkes sıcak yaklaşmıyor.
Çünkü herkes yoksul ve gücü kadar para kazanıp ancak kendilerine yetebiliyorlar.
.
Günün sonunda herkes çayı tartmak için patronun yanına gittiğinde patron, o aileye bugünkü bütün çalışmaların kızlarının adına geçtiğini söylüyor.
Buna rağmen yine de bisiklet alacak yeterli para toplanamıyor.
Çünkü emeğin fazla, ama kazancın ne yazık ki az olduğu bir hayat yaşıyorlar. !
Fakat bisiklet için eksikleri olduğunu gören patron, ikinci sürprizi yapıyor ve açık kalan kısmı tamamlayacağını ve kızlarına bisiklet alabileceklerini söylüyor.
Ailenin arkadaşlarına ve patronlarına duyduğu minnet ve gözlerindeki sevinci anlatamam bundan sonra.
.
Şimdi ben bunu niye anlattım değil mi. ?
Anlattım, çünkü gerçekten etkilendim.
.
Bilmem fark ettiniz mi ama, o yoksulluğun içerisinde dahi birbirlerine destek olmaya çalışan insanların varlığı, kendi durumları ne olursa olsun, okuyor diye o küçük kızın okula gitmesini kolaylaştırmak amaçlı komşuların birlik oluşu ne de güzel bir salat... !
NE GÜZEL BİR İNSANLIK... !
.
Vel hasılı, bir olunca ne kadar çok, birlik olunca ne kadar da güçlü oluyoruz.
Ve verince eksilmiyor, tam aksine çoğalıyoruz.
.
Ali İmran 134 de de buyrulduğu üzere;
"Onlar, bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar, insanları affederler.
Allah , İYİLİK EDENLERİ SEVER ...!"
.
Sayılarının artması duası ile...
-Nagehan Türk-
*Sureti değil, sireti insan olana sevgi ile…