Nagehan TÜRK

Elma Şekeri.

Nagehan TÜRK

Bugün sizi 1996-1997 senesine ışınlayacağım.
.
5-6 yaşlarındayım.
Karnımın birçok şeye tok, ama gözümün her şeye aç olduğu çağlar yani.
Dışarıda arkadaşlarla oynamaktan başka da bir zevkim yoktu hani.
Deli gibi koşarken, hissettiğim en anlamlı duygu, rüzgârın tenime çarpışını hissetmekti.
.
Birde, ahh şu para.! O zamanlar bizim için varla yok arasında bir şeydi.
Bütün çocuklar elma şekeri yerdi, benimkisi ise bakmanın ötesine pek geçmezdi.
Bilirdim, annemden para istesem, yine “kızım yok” diyecekti.
Cevabı bildiğim için istemez, isteyemezdim.
.
Çocuklar pamuk şeker yerdi, ben yine bakmanın ötesine geçemeyip, bakmamayı seçerdim.
Ama çocuğum ya hani, nefis ya bu işte, gelip gidip dürter kendi içimde kargaşayla konuştururdu beni.
“Annemden istesem.!”
“Olmaz.” 
Çünkü bilirdim, yine “yok” diyecekti.
.
Birgün yine elma şekeri satan amca mahalleden geçiyordu.
Hay Ya Rabbim! Anlamıyordum. Acaba bana inat mı yapıyordu.?
Geçmeseydi ya bu sokaktan. Yemeseydi kimse şeker meker, olmaz mıydı yani.?
Her zamanki gibi heyecanla koşuşturan çocuklar, şekerlerini alıp köşelere kaçıştılar.
.
Yookk amaaa…
Bu sefer bende yiyecektim.
Annem bu defa bana “para yok” demeyecekti.
Şekerci orada dururken, ben ardı ardına zile basmaya başladım. Annem balkona çıktı.
“Para”dedim.
“Neden.?”dedi.
“Anne elma şekeri.”dedim.
“Kızım yok.”dedi
Bastırırcasına “Vaarr” dedim. ”Lütfen ver.”
Yine “yok” karşılığını aldım tabi.
Çocukluk klasiğidir ya hani ,
“Başka şeyler için var, onlar için buluyorsun ama.” deyiverdim.
Israrlarımın nasıl dayanılmaz hâl almıştı düşünün artık.
Israr da yetmemiş, elimi kapı zilinden çekmiyordum.
Belli ki annem çileden çıkmış, “tamam” demişti.
“Tamam, yukarı gel, yukarıda vereceğim parayı.”
İçimi saran çocuksu sevinci nasıl anlatayım bilemiyorum.
Siz anlayın işte.

Bu sefer de elma şekerci gidecek diye korku sardı içimi.
“Aşağı at anne. Yukarı gelemem. Gidecek yoksa şekerci.”
“Olmaz, yukarı gel.”
“Olmaz, at aşağı.” Tartışması yaparken, zorla yukarı çıkmıştım.
Ee nasıl olsa paramı alacaktım. Başarmıştım.
Bugün köşeden bakmak yoktu, diğerlerine eşlik edecektim nasılsa.
.
Evin kapısı açılmıştı sonunda.
Ama şeker parası yerine hortumla karşılanmak, tüm sevinçlerimi uçurmuştu.
Çığlıklarımı, anneme “vurma” deyişlerimi halen hatırlarım.
.
Sonrası mı.?
Sonrası,
Annem ağlıyor, ben ağlıyorum.
Belki saatlerce ağladık öylece.
O gün söz verdim kendime,
“Elma şekeri yok artık.”
………
Küçükken benim için hayat, elma şekeri, pamuk şekeri yemek kadar basit ama büyüktü.
Yaş biraz daha büyüyünce, onlarsız da olabileceğini öğrendim.
Hayatın bir yanının, eksiklerle de eğlenebilmek olduğunu anladım.
.
Artık hayat, eğlenceden ibaretti benim için.
Yaşıma birkaç yaş daha eklenince, eğlenmenin(hayatın) hep bir saklambaç, körebe, yakar top gibi olmadığını öğrendim.
.
Zaman geçtikçe hayatın hep güldürmediğini ve bir elma şekeri için dayak yenilebileceğini öğrendim.
Elma şekerinin ne denli acı olabileceğini kavradım.
.
Şimdi düşünüyorum da,
O elma şekeri şimdi koca bir mazi.
O gün canımı yakan hortumu, bugün görsem tanımam.
Hani “iyi ki” diyorum da “iyi ki o dayağı yemişim.!”
İyi ki annem kandırmış beni o vaatle.
Tattığım birçok acı bana neler kazandırmış meğerse.
.
En önemlisi öğrendim ki.
Acı bugün için acıymış, zevk ise şu an için zevkmiş.
Ama yarın anlamları değişebiliyormuş.
Bugün yaşadıklarımızın anlamını yıllar sonra anlayabiliyormuşuz.

Hem ne deniyordu.?
“Balon gibi dayanıksız olduktan sonra, büyük olmuşuz ne çıkar.!”

-Nagehan Türk-
*Biricik anneme sonsuz teşekkürler.
 

Yorumlar 1
Nagehanın Annesi 17 Ekim 2020 13:56

Ah güzel kızım benim. Böyle bir olay yaşamayı hiç istemezdim. Sana da o günü yaşattığım için özür dilerim. Yazını hem okudum hem ağladım. Zor zamanlardı. Geldi geçti çok şükür. İyi ki senin gibi bir evladın annesiyim.

Yazarın Diğer Yazıları