Nagehan TÜRK

Geçmişe Yolculuk

Nagehan TÜRK

Soğuk bir kış günü, ilkokul zamanları, okuldan eve dönmüşüm. Hava karanlık.

Tüm odalar soğuk. Bir oda hariç.

"Sobalı oda...!"

Maaile o oda da toplanmışız.

Bak görüyor musun.?

Diğer odanın soğuğu içeri girmesin diye odanın kapısı iyice kapalı.

Hatta alttan estirmesin diye annem kalınca uzun bir bezi de dürüp koymuş.


Oooo çay da sobanın üzerinde fokurduyor, ohh miss.

Çay öncesi portakal yemişiz. Babam meyvecidir de.!

Dur şu kabuğu sobanın üzerine koyayım da güzel koksun içerisi.!

Annem de ne tedbirli kadın canım.

Bak güğümü yine doldurmuş sıcak su hazır olsun diye. Hiç boş bırakmaz.


Sobanın arkasındaki duvar boşluğu benim bak.

Aha da tam şu köşe. Minderi de attık mı yere tamamdır.

Bak oradaki çıkıntı varya ,soba borusu yeri.
Sırtımı da ha şööylee yasladım mı deyme keyfime.

Ders çalışmam lazım da işte

"Ne dersiymiş o.?" rahatlığı bürümüş her yerimi sıcaktan.

.

Bak bak babamla abimi izle.

Abim kim bilir ne dedi babama gene. Babamın hoşuna gitmiş belli, bıyık altından gülüyor.

Ablamlar da yeni gelmiş işten kurulmuşlar diğer köşeye.
.

Saatte epey geç olmuş, yarın da okul var off.

Kar tatili olur mu acaba ya.?

Allahım lütfen olsun.!

Soğukta yataktan çıkmak çok zor oluyor biliyor musun.?

.

Neyse ben şuracıkta sızmış numarası yapayım da anacım yatağı açınca babam kucaklayıp beni yatağa yatırsın.
Çok eğlenceli oluyor.

.

Babamın da çayı bitmiş belli.

Boş bardak içindeki kaşığı tıngırdatıp, konuşmadan anneme "Hatun bir çay koy." dedi.

Bak annem nasılda anladı görüyor musun.?

Kalkıp hem kendine hem babama bir demli çay doldurdu.

Çöktü yere karşılıklı içiyorlar.
Aralarındaki bu dili seviyorum.

Bizim ailede en sevdiğim şeylerden biri de bu sanırım.

Konuşmadan da anlaşmak.!

.

Öyle ki evlendim. Bu düsturu kendi evime de taşıdım.

Bazen dile gelmeyişleri duymakta insanın içini ısıtıyor zira.

 

Sahiii yaa...

Ben evlendim değil mi.?

Bir dakika ya, ne ara geldik buraya, ben az evvel sobanın arkasında sızma planı yapmıyor muydum.?

.

Ne oldu şimdi.?

Rüya mıydı.?

Uyandık mı.?

Tühh , hayal miydi yoksa.?
.

Bak bunların hepsi özlemden işte.!
Özlem de hep bir yerler de eksik hissedişimizden.
.

Görüyor musun.?

Nasıl da geçti birden öyle, geçmeyecek sanıyorken hem de.
Geçmiyor bu geçmiş, insan başa sarıp sarıp duruyor bir şekilde.
Bedenen artık orada değilsen de hislerinle hep orada yaşıyorsun.

"Zamanda ölmek" diye bir kavram var mı acaba.?

Yoksa da artık var, yazsınlar bunu litaratüre.

Ben buldum.!

Görsünler o zamanda insanın ölüp bu zamanda nasıl dirildiğini.

Hem nefes alıp verdiğimiz sürece daha kaç zamanda ölüp dirileceğiz acaba.?
Ona da şahit olsunlar.!

Kendi ölümlerine de kendileri şahitlik etsinler bir zahmet.

Bana kalırsa bu bir mucize.!
İnsanın her halini okuması şart.
.

Neyse.

Geçmişe gidip gelmek o kadar kolay değil malum.

Yoruluyor insan haliyle. (!)

“Gelmeyeydik iyiydi.!” Diyesim var da , o işler öyle olmuyor işte.!
.
Zamanda öldük de geldik ve gelişimiz yine ölmeye.
Ölerek dirilmeye.!

Belki ölmek sanıldığı kadar korkunç değildir olamaz mı.?
Yaniiiii ….
Öyledir inşaAllah. !

 

Dur bir dakika ya...

Sen de kokuyu alıyor musun.?

Oda mis gibi portakal ve çay kokmuyor mu.?

.
Bak yine başa sardık…
Hadi devam edelim.
Ne diyorduk.?
Hehhh…
- Soğuk bir kış günü, ilkokul zamanları, okuldan eve dönmüşüm. Hava karanlık. (!)


-Nagehan Türk-


*Geçmeyen geçmişimize sevgi ve minnet, anlatabildiklerime de selam olsun…

Yazarın Diğer Yazıları