Afganistan laboratuvarından elde edilen son tahlillerin sonuçları çok manidardır. Zira ulaşılan bu parametreler kesin teşhis için en güvenli bulgulardır.
Afganistan; %42 Peştun, %27 Tacik, %9 Hazara, %9 Özbek, %4 Aymak, %3 Türkmen, %2 Beluç ve %4’ü diğerleri olmak üzere farklı etnik gruplardan oluşmaktadır. Bu etnik yapılara ilave bir de mezhepler ayrışmayı artırmıştır.
Toplum yapısı heterojen olan Afganistan’daki etnik unsurlar, ortak vatan toprakları üzerinde çatışmadan birlikte yaşama kültürü ve becerisinden yoksun kaldıkları için birbirlerini şiddetle yok etme çabası ve üstün gayretiyle savaşmaya devam ediyorlar. Kederde, tasada ve kıvançta birlik olamıyorlar; yardımlaşma ve dayanışmadan haberleri dahi yoktur.
Çünkü, milletleşemediler. Kabile anlayışla bölündüler, parçalandılar; düşman cephelere ayrıştılar.
“Türklük”ten, “Türk milleti” ifadesinden rahatsızlık duyan zihniyet sahiplerinin nasıl bir Türkiye istedikleri, bugünkü Afganistan aynasından net olarak yansımaktadır. Ve ortaya çıkan örnekten her şey anlaşılmaktadır.
Şöyle ki, Afganistan gibi parçalanmış, bölünmüş; etnik ve mezhep çatışmalarıyla birbirinin gözünü oymaya çalışan bir Türkiye istedikleri en açık şekilde ortaya çıkmıştır.
Kabile savaşları milletleşmenin ve millî birliğin önündeki en büyük engeldir.
Hem okyanus ötesinden Amerikan emperyalizminin hem Haçlı zihniyetinin hem Siyonizm’in hem de Çin’in ve Rus kızıl emperyalizminin arzusu ve en büyük emeli: Etnik ve mezhep savaşlarıyla bölünmüş, parçalanmış Türkiye’dir.
“Küresel güçlerin parçalanmış, bölünmüş bir Türkiye istedikleri nereden anlaşıyor?” Hususunda bir tereddüdü olanlar;
İster Prof. Dr. Bernard Levis’in, ister Prof. Dr. Noam Chomsky’nin, ister Prof. Dr. Samuel P. Huntington’un, ister Zbigniew Kazimierz Brzezinski’nin, İster Henry Kissenger’in, ister Richard Perle’nin, ister Graham E. Fuller’in kitaplarına ve icraatlarına baksın!.. İster İsrailli meşhur diplomat Oded Yinon’un makalelerine baksın. İster Rus siyaset bilimci ve strateji uzmanı Aleksandr Dugin’in kitaplarına baksın. İster Türkiye’de Etnik Gruplar kitabını yazan Peter Alford Andrews’e baksın. İster Alman veya İngiliz strateji uzmanlarının görüşlerine ve icraatlarına baksın!.. Hepsinin aynı fikirde oldukları anlaşılır…
Arapların ve diğer Müslüman milletlerin de kabileler arası iç savaşlarla harap ve bitap düşmüş olmasını isterler. Ve istediklerini gerçekleştirmişlerdir…
Özetle hiçbir Müslüman milletin millî bir devlete sahip olmasını istemezler ve millî devletleri yok etmekte başarılı olmuşlardır. Küresel güçlerin içimizdeki maşaları da aynı düşüncelere taşeronluk etmektedir…
Kabile savaşları millî birliğin önündeki en büyük engeldir.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed kabile çatışlarını ortadan kaldırmak için çok uğraşmış, engel olmuş ve Medine’de birlik beraberliği sağlamıştı. Müslümanların birliğinden rahatsız olan Yahudiler, Medineli Evs ile Hazreç kabilelerinin kan davalarını tahrik ederek ve özellikle Buas harbini hatırlatarak iki kabileyi tekrar birbirine düşürmüşlerdi. Evs ile Hazreç kabileleri savaşmak için Harre’de karşı karşıya gelmişlerdi.
Evs ile Hazreç kabilelerinin savaşmaya gittiklerini duyan Hz. Muhammed Harre’ye gitmiş. İki kabileye: “Ben aranızdayken küfre rücu ediyorsunuz” uyarısını yapmıştır. Ve Kur’an’ı Kerim’in Al-i İmran Suresinin 99’dan105’üncü ayetine kadar altı ayet bu olay üzerine inmiştir.
“Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba uyarsanız, imanınızdan sonra sizi döndürüp kâfir yaparlar.” (Al-i İmran Suresi 100)
Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız. (Al-i İmran Suresi 103)
Ayetlerdeki çok ciddi ikazlar, İslam’ın (Kur’an’ın) etnik ayrımcılığı ve çatışmaları acık ve sert şekilde menettiğini göstermektedir.
Çözüm var mıdır ne olabilir?
Türk milleti kendi arasında birlik olacak, Arap milleti kendi birliğini sağlayacak; aynı şekilde Farslar, Pakistanlılar ve diğerleri de birleşecek… Yani önce her Müslüman millet kendi arasında teşkilatlanıp birlik olacak. Sonra Müslüman milletler arasında yardımlaşma, dayanışma ve birlikte hareket etme zemini sağlanacak.
Hem gerekli olan hem mümkün olan hem de İslam’a uygun yol budur…