Şerif BUDAK       Eğitim Bilim Uzm. Eğitim Müfettişi

SİRAKÜZA MAHKEMESİ SÜVEYŞ KANALI ve ORTADOĞU…

Şerif BUDAK Eğitim Bilim Uzm. Eğitim Müfettişi

SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) 25 Aralık 1991 tarihinde yıkıldı. 
Allah'a şükür ki, SSCB çöktü. SSCB’nin çöküşü hayırlı bir gelişme... Ancak, Soğuk Savaş’tan sonra tek kutuplu dünyada, diğer adıyla “Yenidünya Düzeni”nde de Müslümanların savunmasız kaldıkları hakikatinin dikkate alınması şarttır. 

Küresel eşkıyaların, Komünizm sonrasında “İslam’ı yeni düşman” diye ilan ettikleri aşikârdır…
Semuel Huntington yeni savaşın adını “MEDENİYETLER ÇATIŞMASI” koydu. Huntington, yandaşlarına: “Düşmanımız olan Müslümanlarla biz savaşmayacağız. Medeniyetler arası savaş, medeniyetler arasında olmayacaktır. Savaş; medeniyet içinde yani etnik ve mezhepler arasında olacaktır,” kesin teminatını verdi.   

Zaten Müslümanlar, birbirlerini öldürmeye dünden razıdırlar…     
Doğu Türkistan'da Uygur Türklerine yapılan eşi benzeri görülmemiş zulmü önleyebilecek güce bugün sahip değiliz...

Tek kutuplu dünyada her istediğini yapabilme cüretini gösteren Batılı Emperyalistler/ eşkıyalar,  güç zehirlenmesiyle aşırı derecede şımarmış ve “Küresel Köy”de değneksiz geziyorlar. 

Sırasıyla Irak işgal edildi, Saddam devrildi, katledildi ve Irak parçalandı. Libya işgal edildi, Kadafi devrildi, o da vahşice katledildi ve Libya parçalandı. Küresel eşkıyalar, Irak ve Libya’nın petrollerini tamamen ele geçirdiler.  

Ardından Suriye işgal edildi ve toprakları terör örgütleri arasında paylaşıldı. İslam’ı lekelemek için uğraşan Batı tarafından imal edilen, isminden başka hiçbir şeyi İslam olmayan ve İslam’la hiç alakası olmayan terör örgütlerine alan açıldı ve kamplar kuruldu. Böylece, İslam dini terörizmle, vahşetle özdeşleştirildi. Rahmet dini olan İslamiyet: “Kan dini, kin dini, ajitasyon dini” imajıyla lanse edildi. 

İsrail’e tehdit oluşturabilecek bütün güçler bertaraf edilip ortadan kaldırıldı. Ortadoğu İsrail için dikensiz gül bahçesine dönüştürüldü… Kudüs İsrail’in başkenti yapıldı.    

Libya petrolleri, 1970’li yılların başında İngilizler ile Libya arasında dava konusu olmuştu. Siraküza Mahkemesinde görülen davayı Kadafi kazanmıştı. Ortaokul öğrencileri olarak merak ediyorduk. Lakin her gazete Siraküza Mahkemesinde görülen petrol davasını yazmıyordu. Davanın akıbetini Bizim Anadolu Gazetesinin yazarı Merhum Necdet Sevinç’in köşe yazılarından takip ediyorduk. 
Necdet SEVİNÇ: “Libya’nın mahkemelik olduğu İngiliz petrol şirketinin personelinin sayısı Libya’nın nüfusundan fazladır. Buna rağmen Libya kazandı” diye yazmıştı. Çok sevinmiştik. Maalesef, 2000’li yıllarda ne Kadafi, ne Libya, ne de Libya’nın petrolü kaldı. Libya’nı bütün kaynaklarını gasp ettiler…     

“Petrol Fırtınası” isimli meşhur kitabın yazarı Merhum Raif KARADAĞ; Merhum Necdet Sevinç’in yazı yazdığı Bizim Anadolu gazetesinde araştırma yazıları yazıyordu. Ankara’nın “Milli bir görevle, petrol ve Musul konusunu araştırmakla” Musul’a gönderdiği Raif Karadağ, 5 yıl sonra geri dönmüştü. Biriktirdiği belgeleri, Türkiye’nin Musul’daki haklarına ilişkin raporu Cumhurbaşkanı’na sunacağı 12 Aralık 1973 tarihinde bir otel odasında öldürüldü. Bir gün önce “Burada ne Irak kalacak ne de başka ülke. Hepsini tarihten silecekler” demişti.

Süveyş Kanalı 1950’lerde Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır tarafından millileştirilmiş idi. Süveyş’in millileştirilmesine engel olmak için her yola başvuran İngilizler, hezimeti sindirememiş... Süveyş Kanalı’nı tekrar hâkimiyetleri altına almak için bütün gücünü seferber eden İngiltere, bugüne kadar hiç durmadı sinsice çok uğraştı. Böylece, 1950'lerden itibaren Mısır ile İngiltere arasında büyük gerginliklere sebep olan Süveyş Kanalı da tekrar İngiltere ve ABD’nin eline geçiyor.  

Mısır Meclisi, “Süveyş Kanalı’nın varlıklarının satışına ve kiralanmasına izin veren” Süveyş Kanalı Yasa Tasarısı’nı 20 Aralık 2022'da onayladı. Tasarıyla Süveyş Kanalı İdaresi'ne, "sabit ve taşınabilir mallarını satma, satın alma, kiralama, işletme ve bunlardan kurumun geleceği için yararlanma izni" tanınmıştır.

Söz konusu tasarı, yerli ve yabancı sermaye gruplarının Süveyş Kanalı'nın yönetiminde etkili olabileceği yönündeki endişeleri de beraberinde getirdi.

Allah’ın emirlerini, yani Kur’an-ı doğru anlamak için tefekkür edenler, birçok problemini kolaylıkla çözebilirler. Fakat İslam düşmanlarının belirlediği fikirleri “İslam’ın emridir” diye ısrarla savunanlar veya Batılı strateji uzmanlarının kendilerine dikte ettirdiği ideolojik kalıpları aşamayanlar, Müslümanların esarete düşmesine sebep olurlar. Dolayısıyla, Müslümanlara zulmetmekten başka hiçbir şey yapamazlar! Vicdanları varsa pişmanlık duyup, dizlerini döverler... Zira her bir Müslüman millet kendi içinde birlik ve beraberliğini sağlamadan İslam ümmetinin birliğinin sağlanabilmesi mümkün müdür? Asla!.. 

“Millî devletler ümmetin birliğine aykırıdır” görüşünü ısrarla savunanlar, Müslüman milletlerin devletlerini yıkıp ortadan kaldırırlar. Böylece İslam dünyasını devletsiz ve dolayısıyla savunmasız bırakmış olurlar. O hâlde İslam’ın düşmanlarını başka yerde aramaya lüzum kalmaz… 
 

Yazarın Diğer Yazıları