Şerif BUDAK       Eğitim Bilim Uzm. Eğitim Müfettişi

Yeniden Teftişe Dönüşün Sorunsalı

Şerif BUDAK Eğitim Bilim Uzm. Eğitim Müfettişi

Teftiş işi, tahlil laboratuvarlarında yapılan işler gibi değildir. Laboratuvar verilen numunenin, kanın değerlerini (parametreleri) sayısal verilerle açıklar. Ancak laboratuvar teknisyenleri sayısal değerlere/verilere bakarak teşhis koyamaz, hasta için reçete yazamazlar. 

Müfettişlerin işi ise, laboratuvar teknisyeni gibi ‘durum tespitiyle’ sınırlı değildir. Yani puan vermekten ibaret değildir…
Müfettiş; hem durum tespiti için kontroller yaparak denetlediği bir birimin/sınıfın artı ve eksilerine göre durum tespiti (teşhis) yapar hem de yapılan durum tespitine uygun değerlendirme yaparak düzeltme ve geliştirmeyi sağlamak için rehberlik eder (yol gösterir) ve geliştirmeyi sağlayabilmek için emek sarf eder.  

Teftişin amacı, durum tespiti değildir; esas amaç düzeltme ve geliştirmeyi sağlamaktır. Esas amacın ne olduğunu bilmeyenler, yani teftişte maksadın puan vermekten ibaret olduğunu zannedenler farklı yorumlarda bulunur ve lüzumsuz uygulamalara yönelebilirler.   

Hatırlarsanız, 2000’li yıllarda “Performans Değerlendirme” diye bir garabet ortaya atılmıştı!.. 
Hani, öğretmenler karşılıklı birbirlerine puan vereceklerdi. Öğrenciler kendi öğretmenlerine puan vereceklerdi. Bir de veliler öğretmenlere puan vereceklerdi. 

Kerametleri kendilerinden menkul yetkililer epeyce gürültüyle, “yeni bir sistem icat ettik” diye övünmüşlerdi. “Performans Değerlendirme” uygulamaları için hizmetiçi eğitim kursları düzenlenmişti. Bakanlıktan gönderilen formlara göre, deneme mahiyetinde performans değerlendirme çalışmaları yapılmıştı. 

Aynı yıllarda yayınlanan Tem-Sen dergisinde “Performans Değerlendirme”  isimli eleştirel bir makalem yayımlanmıştı. 

Bakanlığımızın deneme mahiyetindeki o “Performans Değerlendirme” çalışmaları sırasında 3.Sınıf öğrencileriyle görüşmeler yapmış; uygulamanın olumlu/olumsuzluğunu sınamak maksadıyla o formlarda yer verilen bazı kriterler hakkında çocuklarla görüşmüştüm. 

Formlarda yer verilen “Öğretmen çalışmayan öğrenciler için tedbir alıyor mu” Cümlesini sorarak, öğretmeniz nasıl tedbirler alıyor? Dediğimde: “Öğretmenimiz çalışmayanlara kızıyor” cevabını almıştım. 
Yani küçücük öğrencilere göre; öğretmenin bir çocuğa kızması bir tedbir idi. 
Öğretmenlerin karşılıklı birbirlerine yüksek puanlar verdikleri konuşuluyordu.  

Daha beteri, bir velinin öğretmene: “Hoca hoca bu kıyağımı unutma, ben sana 100 puan verdim!” dediğini duymuş ve eyvah! Ne hâle geldik, diye üzülmüştüm… 

“Performans Değerlendirme” 2018 yılına kadar gündemdeydi.

Kocaman bir garabet örneği olan bu uygulama, buna karar verenlerin eğitim ve denetimden ne anladıklarının somut göstergesidir.

 Nihayetinde Eğitim Bir Sen’in “Performans Değerlendirme öğretmenin itibarını zedeliyor” diye Bakanlığa görüş bildirmesi sonucu, MEB uygulamayı kaldırdığını açıkladı. 

2017 yılında teftiş kaldırıldı, müfettişlerin soruşturma yapma yetkileri alındı. İnceleme ve soruşturma görevleri okul müdürlerine verilerek yapılmaya çalışıldı. 

Ancak inceleme ve soruşturma yapabilmek için yeterlik şarttır. 
Zira inceleme ve soruşturma uzmanlık gerektiren bir iştir; rastgele çağrılan birinin yapabileceği bir iş değildir. Uygulamalar mümkün olmadığını net olarak ortaya koymaktadır. Bu konuda akademik çalışmalar yapan Prof. Dr. Ali ÜNAL’ın araştırmaları bunun olamayacağını yaşanan sıkıntılarla teyit etmektedir.   

Sebepsiz yere, bir nevi tenzili rütbeyle ve itibarları zedelenen 1700 küsur maarif müfettişi ötekileştirilerek “Şahsa Bağlı Maarif Müfettişi” yaftasıyla sistemin dışına itildi. Aşırı derecede ihtiyaç bulunmasına rağmen yaklaşık altı yıl atıl durumda bekletildiler.

Türkiye'nin teftiş alanında sahip olduğu 170 yılı aşkın zengin bilgi birikimi, tecrübe ve beşeri sermaye heba edildi.

Üyeleri “Şahsa Bağlı Maarif Müfettişleri” olan TEM-SEN (Müfettişler Sendikası)  2018 yılı Aralık ayında Antalya’da bir sempozyum düzenlemişti. Katılımcılardan ünlü gazeteci Abbas GÜÇLÜ, son saate kadar Türk Millî Eğitimin verimli ve etkili hâle getirilmesi için alınması gereken tedbirler haricinde bir mevzunun konuşulmadığını görünce hayretler içinde kalmış ve “İşte eğitimin sahipleri” diye Milliyet gazetesinde bir yazı yazmıştı.  

Hatta Abbas GÜÇLÜ o yazıyı yazmaya başladığında “Siz maaş/ücretlerinizin arttırılmasını” konuşmayacak mısınız? Diye sormuştu. Gündemde maaş/ücret konusunun olmadığını duyunca duygulandığını ifade ettiğine bizzat tanık oldum. 
Ötekileştirilen  “Şahsa Bağlı Maarif Müfettişleri” Türk Millî Eğitiminin iyileştirilmesi için çaba gösterirken kendi mağduriyetlerini dile getirmiyorlardı. 

Ülkemizde eğitim kötüye giderken kendi özlük haklarını konuşmaya tenezzül etmemişlerdi…  

Yanlış atılan küçük bir adımın Türk Millî Eğitimi’ne çok büyük zararlar verdiğine hepimiz tanık olmaktayız. 
Maalesef, şimdiye kadar çok testi suyolunda kırıldı. Başka testiler kırılmadan zamanında tedbirler alınmalıdır. 
 

Yazarın Diğer Yazıları