MODEL OLMAK - Zeynel Abidin BAŞARAN

MODEL OLMAK


“ Bir akşam genç anne ve babayı büyük bir sürpriz beklemektedir. Gün boyu özlemle onsuz geçirdikleri 2,5 yaşındaki çocukları akşam evde yürüyememektedir. Annenin iki gözü iki çeşme… Dener olmaz. Babaya sorar olmaz. Eşe dosta telefonla danışır ama nafile…, Çocuğu tekrar tekrar yürütmeye çalışır, çocuk yürümez.

Alır, çocuğu doktora götürür. Doktor bütün testleri yapar, röntgen çeker  test sonuçlarını inceler tekrar muayene eder,; bir sonuç çıkmaz. Çocukta her hangi bir anormal bir durum olmadığı gibi çocuk fazlasıyla da sağlıklıdır. Gel gelelim yürümeye gelince, bir ayağı aksayarak yürümektedir. Doktor, ayağı elle dokunarak her hangi bir acı duyup duymadığını sorar;

Yok doktor amca ayağım acımıyor.

Yâ böyle

Böyle de hiç bir yerim ağrımıyor.

-Peki şimdi?

Yok doktor amca.

Doktor da şaşkın, anne baba da…

“Bir yerden düştün mü? Oynarken ayağın bir yere çarptın mı?” Cevap hep aynıdır. “Yok, yok” Anne ve baba üzüntü içerisindedirler. Doktor onları teskin etmeye çalışır.

Doktor için son bir çözüm, psikolojik olabileceği yönündedir. Baba doktoru onaylar. Babaya göre  de çocuğun gün içinde anne –babasını çok özlemekte ve böylece, belki, de bir şekilde dikkat çekmek istemektedir. Bu kez de psikiyatri testleri yapılmaktadır.

Ancak çocuk, çok sağlıklı olduğun gibi çok da akıllı ve psikolojisi sağlam çıkar.

Anne feryat figan, salya sümük… üzüntü içerisinde…

 “-Hepsi benim yüzümden. Çocuğuma bakamadım..” der. Annenin ki içgüdüsel bir muhakemedir şüphesiz.

Doktor;

“Neden çocuğuma bakamadım diyorsunuz?” diye sorar.

Anneye göre çocuğu bakıcıya bırakması, yanında olamaması, tamamen kendi suçudur ve düşüncelerini doktorla paylaşır.

 Annenin gözyaşlarına dayanamayan doktor, işin izini sürmeye yönelmiştir ve sorunu çözmeye kararlıdır. Anneyi çocukla birlikte eve gönderir. Ardından doktor ve baba, çocuğun bakıcısının yanına gelmesini ister. Amacı, bakıcıya bir takım sorular sorarak, soru çözmektir.

Baba ve doktorun beyin fırtınası ve durum değerlendirilmesi süredursun, kapı çalınır ve hemşire içeri girer;

“Doktor bey, küçüğün bakıcısı geldi” diye haber verir.

Baba ve doktorun gözleri kapıya çevrilmiştir.

Ve sıkı durun, olanlar olur. Doktor meslek hayatından en unutulmaz anlarından birine şahit olacak, baba da çocuğun yaşamındaki yerini ve önemini en kalıcı bir şekilde tadacaktır.

Bakıcı bir ayağı aksayarak, güçlükle içeri girer. Baba ve doktor akıllarına daha önce gelmeyen bu manzara karşısında, - her ikisinin de aynı şeyi düşünmenin verdiği şaşkınlıkla- bir birine baka kalırlar.

Bir çocuğa, olmasını istediğin bir şahsiyet gibi davranırsan çocuk da öyle biri olur.

ÇOCUKLAR ATTINIĞINIZ HER ADIMIN FOTOĞRAFINI ÇEKİYOR.

Çocuk elinizdeki elmayı görmedikçe, kendi elindeki soğanı bırakmaz...

Hepimiz geleceği iyi hesap etmeliyiz, çünkü istikbalimiz ve mutluluğumuz çocuklarımızın en iyi şekilde yetişmesine bağlıdır.  Saygılarımla

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
29Haz

AGNOTOLOJİ BATI TOPLUMU VE BİZ

07Mar

Kadınlar Dünyadır

16Kas
05Kas
20Ekm

Özgüven ve Özdisiplin