MUTLULUK VE HUZUR EĞİTİMDEKİ HİKMETTEDİR. - Zeynel Abidin BAŞARAN

MUTLULUK VE HUZUR EĞİTİMDEKİ HİKMETTEDİR.


Tüm öğretmenlerin günü kutlu olsun derken, Hz. Ali’ nin; “ Öğretmenlik Tanrı’ nın sanatıdır. “ sözü ile hayatımızdaki en önemli manevi gıdanın öğretmenlerden, ilim sahiplerinden alacağımız hikmettir.

            Hayat sadece, önümüze serilen ve büyük vaatlerle bizlere sunulan mutlu söylemlerden ibaret değildir elbette. Belki de asıl hayat bunun dışında gelişen ve şiddetle muhtaç olduğumuz, insani ilişkilerdeki muhabbet ve hasrette gizlidir.

             Hep bir arayış içersinde olduğumuz şu muammalı yaşam serüveninde bizi birbirimizden ayıran gereksiz kaprislerden, ruhumuzu kurtaran, şımarık ve işe yaramaz duygularımızı sonsuzluğa gömen, sevginin ve muhabbetin kendisi olduğunu bildiğimiz halde, nedense bu duyguyu sergilemekten çoğu zaman imtina ederiz.

              Bu davranışımızın sonsuz bir sıkıntıyla bizi cezalandırdığını bildiğimiz halde, sürekli başladığımız yere geri dönerek, ömrümüzü heba ederiz.

            İşte eğitimdeki temel hedefimizi çocukların kadife kalplerinde sevgiyi en önce yeşertmek ve açığa çıkartmak, uyumlu, tutarlı, faydalı kişilikler olarak onları hayata hazırlamaktır. Kendisini ve çevresini tanımasını sağlamak ve şahsiyetli nesiller olarak yetiştirmektir.

         Cansuyu gibi bize hayat veren, kalp ile sezgi arasındaki muhteşem döngü ile mantığımızı harekete geçiren, ruhumuzu huzura kavuşturan ve imkânsızı ümit ettiren eğitimin kendisi değil midir? “ Kendimizi yeniden keşfetmeyi sağlayan, insan olmanın onurunu en yüce şekilde bizlere tattıran, gafletten uyandıran, kirli ayakkabılarımızı çıkarttıran eğitim değil midir? “Rabbim bana eşyanın –şeylerin- hikmetini öğret!” diyerek dua eden bir peygamberin, bizlere Eğitim ile bilmeyi, düşünmeyi, üretmeyi, toplumsal barışı sağlamayı ve mutlu olmayı emrettiğini söylememek mümkün müdür?

            Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu…? Ayeti ile insanlığa bilmeyi emrettiğini söylemeyenimiz var mıdır acaba…? Hikmet müslümanın yitik malıdır, bulduğu yerde alsın… İki günü bir olan zarardadır.  Âlimin uykusu cahilin ibadetinden daha eftaldir, âlimin bir damla mürekkebi Allah yolundaki şehidin kanından üstündür. Bir tefekkür bin rekâtlık namaz gibidir.”  Bu ve buna benzer bir çok hadis, körleşmiş ve sağırlaşmış bellekleri aydınlatırken, bizleri gerçeğin sadece gerçeğin insanı yapmadığını kim söyleyebilir ki…

             İlim ve irfan ile sevgi iklimi oluşturan Peygamber Efendimiz, zamanın ruhunu okuyan ve insanı insan yapan bilimsel ve evrensel olan hayat anlayışı bizi en güzel şekilde terbiye ederken, asıl amaç, kabalığımızın, çirkinliğimizin, güvensizliğimzin ve kendi benliğimizin kulluğundan kurtarmak demek değil midir?  

           Umarsızlığımız, zamanı biteviye tüketirken, gönül güzergâhımızdaki tüm güzellikleri ve zenginlikleri de beraberinde süpürmektedir. Sevgisizliği örten, hamaset ve husumetler     her yeri gölgelerken, biz kendi kuyruğumuzu kurtardığımız zannı ile hareket ettiğimiz sürece mutluluk ve huzur iklimini nasıl yakalayabiliriz. Kimden ve nasıl şikayet hakkına sahip olabiliriz ki…!?

             Sonsuz merhamet sahibi, ezel ve ebed olan, sonu ve başı bilinmeyen saltanat mülkünün tek varisi, istediği tasarrufu yapan Latif Allah, lütfunla lütfet. Lütfen… Bizi hakikati bilenlerden eyle. Amin… Saygılarımla 

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI
29Haz

AGNOTOLOJİ BATI TOPLUMU VE BİZ

07Mar

Kadınlar Dünyadır

16Kas
05Kas
20Ekm

Özgüven ve Özdisiplin