'DAİMA MİLLETİN TARAFINDA OLACAĞIM'

'Terör Örgütü 'Silahları Sustursun' Değil, 'Bırakacak ve Gömecek' Diyoruz'

PAYLAŞ
Harput Sancak Haber - Harput Sancak Haber

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde 8’incisi gerçekleştirilen Muhtarlar Buluşması’nda Türkiye’nin farklı şehirlerinden gelen muhtarlara hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin terör örgütlerine yönelik operasyonlarının devam edeceğini vurgulayarak, “Kimse devletten silahları bırakmasını isteyemez. Askerin de, polisin de silahı onun enstrümanıdır; onu asla elinden bırakamaz. Tüm teröristler ya ülkemizi terk edecek ya da bu silahları gömecekler” dedi.

İlki 27 Ocak 2015 tarihinde yapılan Muhtarlar Buluşması’nın 8’incisi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleştirildi. Buluşmada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; Sakarya, Sinop, Samsun, Giresun, Ordu, Trabzon, Rize, Artvin, Gümüşhane, Bayburt ve Tokat’tan yaklaşık 400 muhtarla bir araya geldi. Programda muhtarlara hitaben bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine, “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne, milletin evine hoş geldiniz” diyerek başladı.

 

Bu toplantılar vesilesiyle, Türkiye’nin her köşesinden muhtarlarla hasbihal edip hasret giderme imkânı bulduklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, önümüzdeki zamanlarda ülkedeki muhtarların tamamıyla bu şekilde bir araya gelme arzusunda olduklarını söyledi.

“ÜLKEMİZ İÇİN İFTİHAR KAYNAĞI BİR KÜLLİYEYİ HAYATA GEÇİRİYORUZ”

Halen Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içinde yer alan hizmet binaları, Millet Camii, inşası devam eden konferans salonu, yapılacak olan çok amaçlı bina ve içinde 5 milyon cilt kitabı barındıracak kütüphane ile ilgili bilgiler veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, çalışma ofisleri dışında külliye yer alan tüm binaların herkesin kullanımına açık olacağını ifade ederek, “Böylece burada, Ankara ve ülkemiz için iftihar kaynağı bir külliyeyi tüm birimleriyle hayata geçirmiş olacağız” dedi.

“GEÇEN 1 YILDA 50 İLİ VE 33 ÜLKEYİ ZİYARET ETTİM”

Geçtiğimiz pazartesi günü Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birinci yıldönümünü geride bıraktığımızı hatırlatan ve Türkiye’nin doğrudan halkın oyuyla iş başına gelmiş ilk Cumhurbaşkanı olarak, şahsına gösterilen teveccüh için Türk milletine teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen bir yıl içinde, 4 tanesine iki defa olmak üzere 50 ili ziyaret ettiğini, 33 ayrı ülkeye yurt dışı ziyareti gerçekleştirerek o ülkelerin devlet başkanlarıyla resmî görüşmeler yaptığını ifade etti.

Gerçekleştirdiği yurt dışı ziyaretlerinde ayrıca heyetler arası toplantılar, iş forumları ve diğer görüşmeler vasıtasıyla, Türkiye ile o ülkeler arasındaki ilişkileri geliştirmenin çabası içinde olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle dedi: “Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde, milletimizin her kesiminden kardeşlerimizle bir araya geldik, hasbihal ettik, hasret giderdik. Sadece muhtarlarımızla 8’inci buluşmamızı gerçekleştiriyoruz. Bunun yanında işçilerimizle, işverenlerimizle, ihracatçılarımızla, esnaflarımızla, gençlerimizle, çocuklarımızla, polislerimizle, sivil toplum kuruluşlarımızla, şehit yakınları ve gazilerimizle; velhasıl milletimizle bir araya geldik. Ülkemizi ziyaret eden devlet ve hükümet başkanlarını, diğer yetkilileri burada misafir ettik.”

“DAİMA MİLLETİN TARAFINDA OLACAĞIM”

Cumhurbaşkanı seçilirken tarafsız olmayacağı, daima milletin tarafında olacağı yönündeki sözünü hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hamdolsun bugüne kadar verdiğimiz sözü tuttuk, tutmaya devam edeceğiz. Cumhurbaşkanlığı makamını vesayetin bekçisi konumundan milletin hizmetkârı konumuna getirdik. Biz milletimize efendi olmaya değil, milletin hizmetkârı olmaya geldik. Çünkü biz, gücümüzü şu veya bu odaktan değil, doğrudan milletimizden alıyoruz. Dolayısıyla sorumluluğumuz da milletimize karşıdır” diye konuştu.

Bu anlayış sayesinde, Türkiye’de siyasetin alanın ilk defa bu kadar genişlediğini, milletin gündemiyle Cumhurbaşkanlığı dâhil, devletin ve siyasetin gündeminin ilk defa bu kadar iç içe geçtiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Ülkemizde artık, tüm provokasyonlara rağmen, siyaset ve toplum mühendisliklerinin yerini, milletin rızasına ve teveccühüne dayalı meşru siyaset yöntemleri almıştır. Elbette Türkiye bu noktaya kolay ulaşmadı. 40 yılı bulan siyasi hayatım bunun mücadelesiyle geçti. Başbakanlık görevini devraldığımız günden itibaren de bu mücadeleyi çok daha güçlü bir şekilde sürdürdük. Vesayetin her türünü milletimizin desteğiyle, birer birer aştık. 2007 yılında bize Cumhurbaşkanı seçtirmemek için tevessül edilen hukuk cinayetlerini, Cumhuriyet mitinglerini, darbe çığırtkanlıklarını sizler de gayet iyi hatırlıyorsunuzdur. İşte bu süreç, Cumhurbaşkanı’nın doğrudan halk tarafından seçildiği bugünkü büyük değişime vesile oldu.”

“TÜRKİYE’NİN DEMOKRASİSİNE VE KALKINMASINA KAST EDENLER SÜKÛT-U HAYALE UĞRADI”

Aynı çevrelerin şimdi de “Cumhurbaşkanı’nı Parlamento seçsin” demeye başladığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Parlamento kim? Milletin vekili. Asil kim? Millet. Asilin olduğu yerde vekil hükmünü yitirmiştir” dedi ve sözlerine şöyle devam etti: “Aynı yöndeki çabalar, 2013 yılında önce Gezi Olayları, arkasından 17-25 Aralık darbe girişimiyle farklı bir çehreye büründü. 2014 yılında 30 Mart’ta yapılan mahalli seçimler ve arkasından 10 Ağustos’ta gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimi, bu girişimleri de akamete uğrattı. Türkiye’nin demokrasisine ve kalkınmasına kast edenler, bir kez daha sükût-u hayale uğradı.”

“İHANET ŞEBEKESİNİN MENSUPLARI YURT DIŞINA KAÇIYOR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Gezi ve 17-25 Aralık süreçlerinde, resmî ziyareti sebebiyle yurt dışına gittiğinde kendisini yurt dışına kaçmakla itham eden ihanet şebekesinin mensuplarından bugüne kadar 100’ü aşkın kişinin yurt dışına kaçtığına dikkat çekti ve şunları söyledi: “Biz, her hesabın üzerinde bir hesap olduğuna, kaderin üstünde bir kader olduğuna inanan insanlarız. Kendilerini herkesin ve her şeyin üzerinde görenler birer birer yıkılıp giderken, ülkesini terk ederken, biz, işte burada olduğu gibi, milletimizle el ele, kol kola, gönül gönüle yolumuza devam ediyoruz.”

“2023 TÜRKİYE’Sİ ALLAH’IN İZNİYLE ÇOK DAHA GÜÇLÜ OLACAK”

Vaktiyle o acımasız kararları verenlerin şimdi Gürcistan üzerinden Ermenistan’a kaçtığını; ancak er geç yakalanıp yaptıklarının hesabını vereceklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Allah ömür verdiği, milletimizin desteği bizimle olduğu sürece de, inşallah bu yolda yürümeyi sürdüreceğiz.” şeklinde konuştu.

Karanlık eller Türkiye’yi rahat bırakmamak, kazanımlarını heba etmek için boş durmadığının, siyasi ve ekonomik bakımdan güçlü bir Türkiye’yi istemediklerinin ve buna tahammül edemediklerinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Nasıl böleriz, nasıl parçalarız, nasıl içinde onları birbirine düşürürüz, hep bunun gayreti içerisindeler, fakat başarılı olmayacaklar. İnşallah bu millet, istiklal mücadelesinde küllerinden doğdu, şimdi de aynen o süreci güçlenerek devam ettiriyor. Hatırlayın, 2002’nin Kasım’ında Türkiye neydi, şu anda ne, buna baktığımız zaman yükselen, güçlenen bir Türkiye var. Ve biz burada olmayacağız, daha iyi bir yerde olacağız, daha güçlü bir yerde olacağız, 2023 Türkiye’si Allah’ın izniyle çok daha güçlü olacak” ifadelerine yer verdi.

“TERÖR ÖRGÜTÜNE DESTEK VERENLER BU ÜLKEDE VATANSEVER OLDUĞUNU NEYLE İSPAT EDECEK?”

7 Haziran seçimleri öncesinde Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde vatandaşların üzerinde çok ciddi bir baskı ve tehdit iklimi oluşturulduğuna, ilgili devlet kurumlarının da vatandaşların özgür iradelerini sandığa yansıtmalarını sağlama konusunda yetersiz kaldığına değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçimler sonrasında ortaya çıkan tablonun iyi değerlendirilemediğini, siyasi parti yönetimlerinin ortaya koyduğu ikircikli tavrın Türkiye’yi sıkıntılı bir döneme ittiğini söyledi. Bölgemizdeki gelişmeleri ve oluşan belirsizlik ortamını fırsat bilen bölücü terör örgütünün 11 Temmuz’da yeniden saldırılarına başlayacağını ilan ettiğini ve 20 Temmuz’da Suruç’taki bombalı eylemi bahane ederek alçakça, kalleşçe ve ahlaksızca saldırılara giriştiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Peki, şimdi soruyorum, bunlara destek veren, bunların yanında yer alan, akıllı olduğunu, işte köşelerde mürekkep akıttıklarını söyleyenlere buradan sesleniyorum; siz acaba bu ülkede milliyetperver, vatansever olduğunuzu neyle ispat edeceksiniz? Bu yavrularımızın katillerini, bu teröristleri savunanların yanında olmayı neyle izah edeceksiniz? Hem onların yanında yer alın, onlarla beraber hareket edin, öbür taraftan demokrasi deyin, öbür taraftan özgürlük deyin. Soruyorum, bunun neresi özgürlük, bunun neresi demokrasi? Eğer demokrasiden bahsediyorsan her şey Parlamento’da var, demokratik sistem içerisinde var, gel mücadeleni Parlamento’da ver. Ama bunlar arkalarına o silahlı güçleri almadıkları sürece Parlamento’daki temsil güçlerinin bu denli güçlü olacağına inanmıyorlar, inanmadıkları için de işte böyle belli grupları yanlarında toplamak, belli bazı köşe yazarlarını da destek kıtaları olarak yanlarına almak suretiyle ülkeyi parçalamanın, bu milleti parçalamanın gayreti içerisine giriyorlar.”

“DEMOKRASİ, SEÇİLMİŞLERİN ATANMIŞLARLA ASLA MUKAYESE EDİLEMEYECEĞİ BİR REJİMDİR”

Yaşanan sorunların el ele, omuz omuza verilerek çözüleceğini, devletin en ücra köşedeki mahallesinin, köyünün temsilcisi olan muhtarların görevinin ağır olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlara hitaben şöyle dedi: “Siz muhtarsınız, siz seçilmişsiniz, siz memur değilsiniz. Benim indimde seçilmiş atanmıştan her zaman öndedir, bunu böyle biliniz. Demokrasinin güzelliği buradadır, demokrasinin zenginliği buradadır, çünkü demokrasi seçilmişlerin atanmışlarla asla mukayese edilemeyeceği bir rejimdir. Ama bunun hakkını da muhtarlarımızın başarılı bir şekilde vermesi gerekir, milletin serbest iradesini muhtar, ismi üzerinde muhtar olarak aynen tepeye yansıtmalıdır.”

“PARALEL DEVLET YAPILANMASININ PEŞİNDE OLAN KESİMİN BÖLÜCÜ ÖRGÜTLE AYNI ÇİZGİDE BULUŞTUĞUNU GÖRÜYORUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son eylemlerin, terör örgütünün ve onun destekçilerinin kalleşlikte hiçbir sınır tanımadıklarını gösterdiğine ve bu süreçte iğrenç ve ibretlik iş birliklerine de şahit olunduğuna vurgu yaparak şu değerlendirmelerde bulundu: “Türkiye’de paralel devlet yapılanması peşinde olan kesimin bölücü örgütle aynı çizgide buluştuğunu görüyoruz. Aynı şekilde kendilerine aydın diyen, akademisyen diyen, gazeteci diyen bir güruhun nasıl alenen hainlik peşinde koştuğunu da ibretle takip ediyoruz. Bölücü örgüt ve uzantıları Türkiye’ye karşı her türlü ihaneti yaparken, eylemlerin ve ölümlerin faturasını şahsıma, Hükümete, iktidar partisine çıkartmaya çalışanların asıl niyetlerinin gayet iyi farkındayız. Ne diyorlardı? ‘Seni başkan yaptırmayacağız.’ Bu sözün aslında Türkiye’yi 2023 hedeflerine ulaştırmayacağı düşüncesini ifade ettiğini milletimizle birlikte biz de çok iyi biliyoruz. Bugün devlet silahlarını sustursun diyenler, dün de bölücü örgüte niye savaşmıyorsun, niye silaha sarılmıyorsun diyordu. Çünkü bunlar savaş istiyor, kan istiyor, can istiyor.”

“SALDIRILAR ÜLKEMİZDE OLUYOR; AMA TERÖR ÖRGÜTÜNÜN GÜDÜMÜNDEKİ PARTİ ÇÖZÜMÜ BRÜKSEL’DE ARIYOR”

6-7-8 Ekim tarihlerinde meydana gelen olaylara ve bu olaylarda öldürenin de ölenin de Kürt vatandaşlar olduğuna dikkat çekerek, “Kürt’ü Kürt’e kırdıran bu adamlar değil mi? Bu adamlar. Peki, bu adamlar nasıl oluyor da özgürlükçü oluyor? Bu adamlar nasıl oluyor da insanı sevenler oluyor?” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Biz insanın ameline bakarız, fiiline bakarız, yaptıklarına bakarız. Sevgili Peygamberimiz ne diyor: ‘Müslüman o kimsedir ki elinden ve dilinden diğer Müslümanlar da emindir, salimdir, güvendedir.’ Biz bunu arıyoruz, bunlarda böyle bir şey var mı? Yok. Bunlar yol kesip haraç topluyor. Alıyor insanı dağa kaçırıyor, ondan sonra haber gönderiyor şu kadar para göndereceksin, göndermediğin takdirde yakarız, yıkarız; yaptıkları bu. Arkadan gel kurşunla, uykuda kurşunla. Tek amaçları var, o da Türkiye’nin istikrarının bozulması, kardeşlik ikliminin zehirlenmesi, güven ortamının zehirlenmesi, zedelenmesi. Dikkat ediniz, saldırılar ülkemizde oluyor, yürekler ülkemizde yanıyor, ama terör örgütünün güdümündeki parti çözümü nerede arıyor? Brüksel’de arıyor, diğer yabancı başkentlerde arıyor. Kendi ülkesine, kendi milletine bu kadar yabancılaşmış bir anlayışın yaşanan sorunlara yerli ve makul çözümler üretebilmesi mümkün değildir. Maharet şiddetle ve baskıyla sandıklara gölge düşürmek değil, alınan oyların hakkını verebilmektir. Oyu Türkiye’den alıp çözümü dışarıda aramak bir partinin kendi varlığını inkâr etmesidir. Bir taraftan demokrasi deyip sandığı referans alan, ama diğer taraftan sırtını terör örgütüne dayadığını ifade eden partinin mensupları aslında siyasete arkasını dönüyor demektir. Bu parti ve mensupları öncelikle silahtaki kurşunla sandıktaki oy arasında bir tercih yapmak zorundadır.”

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN